3 günü oldukça dolu dolu geçirmeye çalışıyorduk. Çünkü gittiğimde geri dönememe ihtimalim vardı. İş hakkında konuşmuyorduk, eğer konuşursak konu benim Araf'a gideceğime gelirdi. Moralimi bozmak istemiyordum. Tabi William'ın da. Ayrıca çok sık fotoğraf çekilmeye başlamıştık. Hatıra olarak. Ne zaman Will ile göz göze gelsek birbirimize söylemek istediklerimizi bu şekilde anlatmaya çalışıyorduk, ama konuşarak değil. Sadece göz göze.
O gün geldi çattı. 3 gün 3 yıl gibi geçmişti. Will'in yanından kalkıp duşa girdim. 10 dakikada çıktım. Hala uyuyordu. Sessizce üstümü giyiniyordum. Sonra aynanın karşısına geçip saçımı taramaya başladım. O sırada Will yarı uyanık bir şekilde yanıma geldi. "Gitmek zorunda mısın?" dedi uykulu sesiyle. Boynuma öpücük bıraktı. "Şansımı denemeliyim değil mi? Bunu yapabilirsem artık güç sorunum ortadan kalkacak." "Evet, biliyorum. Ama çok riskli. İşin sonunda.." diyip tıkanmıştı. "Beni kaybedebilirsin evet işin sonunda bu var. Bu fırsatı geri tepemem Will." Cevap vermeyip sessiz kaldı. Elimi yüzüne koyup okşadım. "Seni seviyorum, elimden geleni yapacağım." "Yapmazsan peşine düşerim. Sana aşığım." Gülümseyip dudaklarına yaklaştım. 2 dakika öpüşmemiz sürmüştü. Zor şekilde geriye çekildim. "Will, yeter. Daha çok zorlaştırıyorsun." Durdu ve derin bir nefes aldı. "Peki prenses." "Sharoon'a da hoşçakal demeliyim." "Hoşçakal değil, yakında görüşeceğiz." "Evet, öyle." Beraber odadan çıkıp aşağı indik. Sharoon beni bekliyordu. Bir süre konuşmadan bakıştık. Sonrasında sıkıca sarıldık. "Geri dönmezsen seni buluruz, biliyorsun." "Evet, tabikide biliyorum. Yakında görüşürüz." İkisininde elini tutarak onlara gülümsedim. O sırada Elijah, Enzo, Alicia geldi. "Vakit geldi Lucius" dedi Elijah. Başımı sallayıp yanlarına gittim. Son kez Will'e baktığımda gözlerinin dolduğunu farkettim. Kendimi tutuyordum. Zorlanarak gülümsedim. Ve sonra yolculuğumuz başladı.
Kendimi koruma güdüm bu yolculukta başlamıştı. Araf'taydık. Nasıl hissettiğimi anlatamam. Her an ruhum dışarı fırlayıp kaybolucakmış gibiydi. Enzo hariç diğerleride öyleydi. Baş melek olmanın faydası. "Nasıl hissediyorsun?" diye sordu Alicia. "Ruhum yerinde duramıyor sanırım. Tutmak oldukça zor." nefes nefese konuşmuştum. "Ne kadar kaldı?" "Adeo'yu bulmak kolay değil, ayrıca onunla konuşmakta zor olucaktır." "Beni dinleyecektir. Unuttunuz mu Karanlığın Meleğiyim" "Ah, evet. Tebrikler Lucius!" diyerek dalga geçti Elijah. Gözlerimi devirip güldüm. Enzo "Durun"devam etti"Burası." Etrafıma bakınıyordum ama birşey göremiyordum. Enzo'ya yaklaşarak "Ihmm, pardon.. Ama.. Adeo'yu göremiyorum?" dedim. Cevap vermesine gerek kalmadan şimşek çakmaya başladı, kasırga oluştu ve ardından sonsuz bir karanlık. Bu Adeo'nun geliş şekliydi. Ne havalı ama. Elijah ve Alicia'nın arasına saklandım denebilir. Adeo gözüktüğünde bize gülümsedi. "Enzo, bu ne güzel süpriz" Gözlerini benim olduğum tarafa çevirdi. "Yanınızda misafir getirmişsiniz." Beni iyice süzdükten sonra tekrar Enzo'ya döndü. "Adeo, senden birşey istemeye geldik. Lucius, bir karanlık meleği. Biliyorsun." "Evet, gördüm." "Gücünü zaptedemiyor ve o bir insan. Hala devam etmesi ortaya sorun çıkarıyor." "Dur tahmin edeyim, Feretory'yi istiyorsunuz." başımızı salladık. "Olmaz" dedi. Öne atılınca irkilip geri çekildi."Adeo, eminim beni denemek istemezsin" dedim. "Evet, ama bu sana zarar verir değil mi?" biliyordu. "Feretory'yi ver. Bedenim bu gücü kaldıramıyor." "Bunu yapmaya kalkarsak ne olur düşünmek bile istemiyorum. Bir Karanlık Meleği'yle konuştuğumu bile düşünmek istemiyorum." "Zamanım tükeniyor, Adeo. Araf..ruhumu alıyor." Enzo yanıma geldi. "Lucius, dayan. Adeo, çabuk!" dediğini hemen yapmıştı. Feretory'yi getirmişti. Fakat kutuyu açtığımız anda ruhum gidiyordu. Ayaklarım tutmamaya başlamıştı. Elijah yanıma koştu. "Elijah..Son kez, görmem lazım" beni anlamış gibi başını salladı. Sadece 2 saniye. Evdeydim. Elijah beni Will'in kollarına bıraktı. Şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu. Yüzümü avcunun içine aldı. "L-Lucius.. Sen?" "İyi olacağım Will, sadece şunu bil. Seni seviyorum." "Elijah!" diye bağırdı. "Will, o uykuya dalacak. Ruhu uzaklarda bir yerde olacak." "Ne zaman, ne zaman uyanır?!" gözlerim kapanmamak için direniyordu. "Bilmiyorum.. Gücü hala içinde bir yerlerde. Ama kayboldu." "Lucy, sakın kapama gözlerini!" "Will, üzgünüm. Denemek istedim. Beni.. hep-" "Hep sevicem, seni bekliycem." "Sonsuza kadar" dedim.
Derin bir uykuya daldım. Bedenim uykudayken ruhum araftaydı. Tamamıyla kaybolmuştum.
-William'ın Ağzından-
Meleğim, derin bir uykuya dalmıştı. Lucy'nin bedeni hala kucağımdayken başımda Enzo, Elijah, Alicia vardı. Yaşlarım gözlerimden hızlıca akıyordu. Bir süre öylece bekledim. Sharoon bizi o halde bulduğunda elini ağzına götürüp dışarı çıktı, ağladığını duyabiliyordum. Sonra ne oldu bilmiyorum, bağırdım. Sesim kısılana kadar. Diğerleri sadece bekliyordu. Sustuğumda Elijah'a baktım. "Lucy..ne olacak?" "Sadece onu yatağına yatır, Will." dediğine cevap vermeden Lucy'yi yavaşça kucağıma aldım. Bedeninin soğukluğunu içimde hissediyordum. Odasına girdiğimde narin bir şekilde yatağına yatırdım. Üstüne pikesini örttüm. 3 gün önce beraber uyanmıştık bu yatakta. Şimdi ise, o uyanık değildi. Ve olmaycaktı. Ne zaman uyanır bilmiyorum. Ya sonsuza kadar sürerse? Onu bekliycem, söz vermiştim. Onu tekrar uyanık halde görmek istiyordum. Bana sıcak bir tebessümle bakmasını, sarılmasını istiyorum. Saçlarının kokusunu içime çekmek istiyorum. Uyandığı zaman, yanında olacağım.
Sezon Finali.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angel of the darkness.
FantasyLucius adında bir melek, hakkında çıkan olay yüzünden dünyaya bir insan olarak gönderilmiştir. Çünkü şeytan mı melek mi bilinmiyor.. Gözünü ilk defa insan olarak açmıştı, çayırlığın ortasındaki meşe ağacının altında. Hayatı tehlikede olan Lucius, Av...