Bölüm 22-Teklif

708 47 25
                                    

     Bütün ciğerlerlerim patlayacak gibi olana kadar bağırdım titanlar yere düştüğünde birliğime kaçmaları için biraz zaman verebilmiştim. Bağırışımla yere düşen titanlardan bazıları doğrulup bana gelmeye başladı o an birliğimden birinin benden uzakta omzunu tuttuğunu gördüm bu Erwin'di ve kolu yoktu onu savunmasız bırakmamam  gerekti ama Eren'in de aynı uzaklıkta Mikasa ile savunmasız kaldığını gördüm. Bir kez daha bağırıp tüm titanları üstüme çekebilirdim ama kaçmam zor olurdu daha titana dönüşemeyeceğimi biliyordum. Kolu yenmiş olan komutanımı kurtarmaya karar verdim üstüme gelen titanların bir kaçını ezip yolumu açtım, Erwin ona yaklaştığımı gördü. "Alice Eren'i koru." Erwin'i elime alıp omzuma oturmasını sağladım boynuma inen saçımı sıkı sıkı tutarken oturduğu omzumdaki elmasları kalınlaştırıp onu korumak için biraz etrafını sardım. "Merak etme düşmem." Erwin böyle dedikten sonra kafamı sallayıp Eren'i aradım ama şimdi onu kaybetmiştim. "Alice şurada!" Erwin'in işaret ettiği yere  baktım,Eren benden ve diğer titanlardan daha da uzaklaşmıştı,adım attığımda önüme beş metrelik bir titan düştü titan bacağıma sarıldığında eğilip ensesini patlattım. "Titanı Reiner attı." dedi Erwin biraz arkasına dönüp. Reiner bana bağırdı. Eren Mikasa ile gözden uzaktaydı ve güvende sayılırdı ama Reiner askerlerle benim üstüme titan atıyordu. Zırhlı Titan'ın o an Dişi Titan'ımdan daha fazla ağırlık kaldırabileceğini anlamıştım Erwin'e bakıp vücudunu biraz daha elmasla koruma altına aldım. "Reiner'a gideceksin ha?" dedi saçımı tutmayı bırakıp boynuma ulaşan elmasa tutunmaya başlarken. Başımı sallayıp vücudumda elmasların kırılmasını sağlayınca sadece sağ omzumun elmaslarını bırakıp Reiner'a koşmaya başladım bana titan fırlatırken onlardan kaçmayı başarabiliyordum son hızla elmasla kapladığım sol elimi Reiner'ın yüzüne geçirip geriye düşmesini sağladım. Ymir üstüme atladığında Erwin ile enseme ulaşmaya çalıştı onu kafasından tutup ağacın birine fırlattım,dikkatim dağıldığı için Reiner boğazımı kavrayıp ayaklarımı yerden kesti. Erwin "Alice!" diye bağırmıştı hemen boğazımı elmasla kaplayıp sol bacağımı karnına geçirdim çatlayan elmaslar boynumdan kırılıp dökülürken Ymir bir kez daha üstüme atlayıp kafama çıktı. Ymir'i yakalamaya çalıştığımda bu sefer elimden sol koluma zıplayıp dirseğimden ısırınca elmassız kolumun düşmesini sağladı Reiner'da bu sefer sağ kolumu tutup elmasla kapladığım anda koparacak kadar hızla dizine vurdu elmasla kaplı kolum sallanırken Erwin'e baktım yüzünde ciddi bir ifade vardı bu kadar acıyla bile nasıl bu kadar güçlü kalabiliyordu? Acıyla hırladım böyle bir komutan Keşif Birliği'nin başında olmalıydı ikiye karşı bire karşı koymaya çalışan ben bu adamı kurtarmalıydım. Erwin düşüncelerimi okumuş gibi "Beni bırakmayı sakın düşünme Johnson. Gardiyan Titan sen bunlara yenilemezsin! Kendini insanlık için ada!" dedi. Ona gülümserken bana Gardiyan Titan adını koyduklarını anlamış oldum artık adım buydu, ben birliğe geldiğimden beri insanların güvenliğinden soumluydum.

       Bacaklarıma dolanan titanlara baktım Reiner hırlarken bana yaklaşıp iki eliyle boğazıma sarıldı beni öldürmek istemedikleri belliydi beni gittikleri yere götüreceklerdi bunun için, beni dışarı çıkarmak için uğraşıyorlardı. Elmasla kaplı boynum zorlanırken Ymir Reiner'ın üstünden atlayıp sırtımı tırnaklayarak Erwin'e yaklaştı onu çoktan elmasla kaplamıştım bile ben ölsem bile başkası onu çıkarana kadar o elmasta güvendeydi. Ymir homurdanınca tırnaklarının enseme yaklaştığını hissettim ensemi belli bir derinliğe kadar koruyabilirdim ancak bu bile Ymir'in keskin tırnaklarına karşı koyamayabilirdi.  Reiner boynumu sıkmaya başlayınca kafamı koparabileceğini düşündüm. Sağ kolumun iyileştiğini hissedince Reiner'in bir elini tutup sıkmaya çalıştım hareket etmeye  debelenmeye başladım. Ymir'in etimi koparmaya başladığını hissettiğim anda gözlerim kocaman açıldı beni benden başka kimse kurtaramayacaktı Erwin ben olmadan belki o elmastan bile çıkamazdı Reiner durup gözlerime baktı ilk önce hırladım sonra ellerinin biraz gevşemeye başladığını hisssedince bağırmaya başladım ben gardiyandım! Koruyucuydum kendimi korurdum benim kalın kalkanım, sert elmaslarım, güçlü sesim vardı! Bağırmaya devam ettim etrafımda bir rüzgar oluştu Ymir etimi koparma işini hızlandırırken Reiner kısa bir şaşkınlıktan sonra tekrar boğazımı sıkmaya devam etti ama çığlıklarım durmadı ta ki iki titanı da vücudumdan çıkan yeni bir elmas dalgasıyla yere devirene kadar. Kopan kolum elmastan yeniden oluşmuş acıyan sırtımın acıları geçmişti. Erwin'i elmastan çıkardım. Reiner ayağa kalkıp bana yumruk atmak istediğinde yeni elmas kolumla yumruğunu bloke ettim biraz geriye sendelesem de Reiner'ı savurmuştum. Ymir üstüme çıkmak istediği anda saçından tutup olan gücümle çevirip onu uzağa fırlattım artık Krista'nın duyguları bile kendimi ve Erwin'i koruma isteğimin önüne geçemezdi bugün birilerinin canını yakacaktım ve şanşlı kişiler de bu ikiliydi. Elmastan oluşan elim biraz daha elmasla kaplanınca Reiner'ın yüzüme gelmekte olan yumruğunu tutup sıktım zırh parçaları kırılırken kolunu kırmak üzere hamle yaptığım sırada Eren'in bağırışını duydum. Hissettiğim şey Eren'e düşman tüm canlıları öldürme emriydi. Erwin "Eren tehlikede!" diye bağırırken kafamı bağırışa doğru çevirdiğimde Eren ile Mikasa'nın önünde bir titanı yiyen bir grup titanı görmüş olmamdı tuttuğum eli bırakıp ona koşmaya başladığımdaysa Reiner'ın da titanların saldırısına uğradığını gördüm ama bana bir şey yapmıyorlardı yanımdan geçip ya Reiner'a ya Ymir'e saldırıyorlardı.  Bir anlık enerji patlamam Eren'e  yaklaştığımda son bulmuştu titan vücudumdan çıkıp birliğin kalan askerlerine Erwin ile ulaştım benle Erwin'i at arabasına aldılar. At arabasının sert zeminine uzandığım anda yorgunlukla gözlerimi kapatmam bir oldu.

      Açılan perdenin sesiyle ve Güneş ışıklarının parlaklığıyla uyandım. "Ah günaydın Alice!" Hanji iki eli belinde bana gülümsedi. "Günaydın." doğrulup camdan dışarı baktım. "Ne zamandır uyuyorum?" "Üç gün oldu." Karnım guruldayınca utançla örtümü çekiştirdim, Hanji kıkırdayıp "Artık normal yemek yiyebilirsin sanırım gidip uyandığını ona haber vereyim." "Kime?" "Levi'ye. Az önce yemekhaneye inmişti." "Başımda mı bekledi?" "Evet." Üstümü açıp yataktan fırladım, başım dönmüştü Hanji yanıma koşturdu. "Yavaş ol." "Ben de yemekhaneye gidebilirim,  değil mi?" "Evet, sanırım. Bekle sana giyecek bir şeyler getireyim gecelikle gitmek istemezsin değil mi?"

    Hanji giyinmeme yardım ettikten sonra koluna girip odadan çıktım. "Annie, ona işkence yapıldığı doğru değil, olmamalı doğru mu?" "Ne işkencesi? Elmastan bile çıkmadı daha." Rahatlamıştım. "Erwin nasıl?" "Çoktan ayakta. Savaş alanında yaptıklarını anlattı." Hanji cümlesini bitirdiği anda yanakları pembeleşmişti. "Hanji... Normale dön lütfen." Hanji bir anda ciddileşip kafasını salladı. "Pardon, doğru."

    Yemekhaneye girdiğimde masalara baktım pek dolu durmuyordu verdiğimiz kayıplardan dolayı tabii ki bu normaldi. Gözler bana dönerken sert ve hızlı adımların ahşap zeminde çıkardığı sesleri duydum. Hanji gelen kişi karşısında ciyaklayıp geriye bir adım atınca bende baktığı yere baktım. Levi üniforması üstünde normalden daha sinirli halde önümde  durdu. "Uyanmışsın." Kafamı salladım. "Evet." "Dörtgöz Alice'i niye aşağı indirdin?" "Gelmek istedi." Levi gözlerini benimkilere dikti. "Dinlenmen lazım." "Üç gündür uyuyormuşum?" Levi kafasını iki yana sallayıp kolumu Hanji'den kurtardıktan sonra beni kucaklayıp küçük çığlığıma ve insanların bakışlarına aldırmadan hızla merdivenlere yöneldi.

     Odaya girince beni yatağa sinirli olmasına rağmen nazikçe koyup kapıyı kilitledi. "Ne yapıyorsun Levi? Ne bu sinir?" "Benden uzaktaydın." "Sinirinin sebebi bu mu?" "Hanji'nin seni yormuş olması sinirimi bozan şey." Doğrulup sırtımı yatağın başına dayadım. "İnsanlar bize bakıyordu." "Umurumda değil." "Yanlış anlaşılabiliriz Levi." Levi tek kaşını kaldırıp yatağa oturdu. "Acıktım ve kahvaltı etmek istedim bunda Hanji'nin suçu da yok." dedim hemen konuyu değiştirmek için. "Bir şeyler yemek istiyorsan ben sana getirebilirim." "Enerjim yerinde ben gidip yiyebilirim." dedim bacaklarımı yataktan sarkıtıp. Levi bileğimden tuttu. "Ben getiririm, gitme." "Yorulacak bir şey yok bunda. Levi mantıksız davranıyorsun." Ayağa kalkıp kapıya yöneldim ama Levi beni  bu sefer kolumdan tutup durdurdu. "Evet bende biliyorum, mantıksız. İnsanların sana bakmamasını istemek mantıksız, yanından ayrılmak istememek mantıksız, seni ölüme yollayıp geri geldiğini görmek için beklemek mantıksız, çocukluğumdaki gibi beni bırakıp gidebileceğin korkusu bu da mantıksız, şu garip aptal hislerimde mantıksız!" Ağzıma açık halde Levi'ye baktım gözleri kızarmıştı başını hemen yere eğdi. "Ben seni bir daha bırakmam, bırakamam." dedim Levi'ye sarılıp başımı göğsüne yaslarken. Kalbi hızla çarparken burnunu saçıma gömdü. "Çok düşündüm Alice." bir elini cebine götürüp cebinden bir şey çıkardı. "Bence... Bence birbirimizden ayrılmamamız için..." Bir çift gümüş yüzüğü gördüğümde nefesimi tutup Levi'ye baktım. Kıskanç çocuk Levi karşımda duruyordu beni kimseyle paylaşamayan bütün sevgimi isteyen, yemek yedirip birlikte oynadığım Levi. Ağlarken gülümseyip başımı salladım ikimizde birbirimizi hayatta tutacaktık bu savaş artık yarı yarıya kazanılmıştı. Levi'nin yüzünde gördüğüm gülümsemeyle belindeki kollarımı daha da sıktım. "Senin için yaşayacağım." dedim Levi'nin tenine. "Bende. Artık yanımdan ayrılsan da geri geleceksin bende senin yanından ayrılırsam sana geri geleceğim." "Her şeye rağmen çok mutluyum." dedim bir kaç gün önceki olayları düşünüp. "Hak ediyorsun." Levi sol elimi belinden çekip avcunun içine aldı. "Söz ver, yaşayıp beni hep sevecek ve beni asla bırakmayacaksın." "Söz veriyorum. Sende beni hep seveceğine ve yaşayacağına, bana geri döneceğine söz ver." "Söz." Levi alnımı öpüp yüzüğü yüzük parmağımdan geçirdi. Bende Levi'ye yüzüğünü takıp gülümsedim. "Ben hala açım." "Bir şeyler getiririm burada bekle." "Hala mı?" Levi kapı kilidini açmadan bana dönüp belime sarıldı. "Biliyorsun zamanımız az Alice uyandığına göre Erwin ve diğer komutanlar ile bir toplantıya katılmamız, bir kaç evrak doldurmamız lazım." Ne demek istediğini anlayınca utançla başımı eğdim. "A-acele et." Levi saçlarımı öpüp aceleyle kilidi açarak odadan çıktı. Çok utanmış olsam da mutluydum bazı şeyler gün yüzüne çıkmıştı. Onca şeyden sonra gülmek iyi gelmişti artık bu savaşta daha da etkin olacaktım. Ben Gardiyan Titan'dım.

Şeytan'ın Kızı: Alice Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin