İLK BAKIM

4.6K 78 28
                                    

Celal'in kahkaha atışını oldum olası komik bulurdu İsmail... Şimdi de komikti. Sanki nefes almayı unutur gibi gülerdi arkadaşı. Anlattığı fıkra aslında o kadar komik değildi ama kahkahası, işte o kesinlikle komikti. Hastaneden döneli bir haftadan fazla bir zaman olmuş, bu zaman zarfında da iyice düşünmüştü İsmail ve sonunda Celal'e sırrını açmaya karar vermişti. Tıpkı Sera'ya da açtığında hissettiği rahatlama gibi yine rahatlayacağını umut etmişti. Nitekim umudunun boşa çıktığı söylenemezdi. İki gün önce her şeyi anlatmıştı Celal'e ve iki gündür onun soru taarruzuna maruz kalmıştı. Bir an için bile İsmail'in anlattıklarına şüpheyle bakmamıştı arkadaşı. İsmail ne anlattıysa hemen kabul etmiş ama yan etkileri de gözükmeye başlamıştı Celal'de. Onun bile aklına gelmeyecek sorularla meraklı bir deli haline gelivermişti Celal. İlk gün onun bu halini eğlenceli bulsa da İsmail, ikinci günden sonra sıkıldığını ister istemez belli etmek zorunda kalmıştı. Zaten Celal'in sorularına çoğu yanıtı "bilmiyorum" demek oluyordu. Celal'de İsmail'i sıkmaya başladığını fark ediyor ve zaman zaman konuyu değiştirmek için az önce yaptığı gibi pek de komik olmayan ama oldukça komik olduğunu sandığı fıkralar anlatarak aklınca konuyu dağıtıyordu.

<<Komikti ama dimi doğru söyle bak>>

Yarı muzip bir gülüşle cevaplamıştı soruyu İsmail;

<<Eh işte ama sen daha komiksin oğlum>>

Bir müddet sustular ikisi de. Henüz akşam olmamıştı ama olmasına da çok kalmamıştı. Hücumtepe'de toz toprak içinde yayılan iki çocuğun sessizliğini bozan çok şey vardı. Karayolu trafiği, inişe, ya da uçuşa geçen uçakların gürültüsü, az ötede birbirleriyle didişen köpeklerin havlamaları ve daha birçok şey...

<<Gürültünün bile bir düzeni var aslında>> dedi İsmail birden.

Celal buna itiraz etmişti;

<<Gürültü de düzen ne arar oğlum? Adı üstünde gürültü işte!>>

<<Tabi sen bir de benim kulaklarımla işitseydin duyduklarımı...>>

<<Hee...>> dedi Celal <<Şu mesele diyorsun yani>>

Bir şey söylemedi İsmail ama Celal'in dinlenen delisini uyandırdığını hissetmişti.

<<Söylesene bana, onların her konuşmalarını anlayabiliyor musun?>>

Dudağını bükerek cevapladı soruyu;

<<Pek sayılmaz. Hatta çoğunu anlamıyorum. Sadece benim anlamamı istedikleri zaman anlayacağım şekilde konuştuklarını düşünüyorum. Çoğu zaman konuşmaları böyle nasıl desem, gırtlaktan sanki hırıltı çıkarır gibi acayip işte.>>

Celal'in suskunluğu İsmail'i şaşırtmıştı. Son açıklamasının üzerine yeni bir soru daha beklemişti ondan ama Celal düşünceli bir şekilde gökyüzüne doğru bakmaktaydı. Bu kez merak eden taraf İsmail olmuştu;

<<Ne oldu? Ne düşünüyorsun?>>

Bilgiç bir tavırla konuşmuştu Celal;

<< Düşünüyorum da, belki de onları ileride anlayabileceksin. Sonuçta çocuksun oğlum. Keşke bu sırrını bir büyüğümüzle daha paylaşabilsek...>>

O zaman fark etmişti İsmail Celal'in ağzında sakladığı baklayı...

<<Olmaz oğlum, kimse bana inanmaz. Zaten adımı deliye çıkarmışlar bile mahallede biliyorum...>>

MÜHRÜVEKİL ( TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin