ILIK BİR SONBAHAR GÜNÜ
Ilık bir sonbahar günü nasıl olur bilir misiniz? Sabahın erken saatlerinde rutin bir şekilde uyanıyorsanız kesinlikle gün sizin için hızlı geçiyordur. O gün de her zaman ki gibi daha güneş kendini göstermeden gözlerimi açmış ve banyoya gidene kadar ayılmıştım.İnsanlığın getirmiş olduğu önemli bir temel ihtiyacımı giderdikten sonra –ki buna halk arasında işemek de deniyor- giyinmek için tekrar odama döndüm. Annem ve babam daha uyanmamıştı hatta yan komşularımız bile uyanmamıştı. Eminim müdiremiz Meltem Hanım bile kedileriyle sarmaş dolaş bir halde minik kanepesinde uyukluyordur. Minik bir kanepesi olduğunu biliyorum çünkü kendisi aile dostumuz. İsteseniz de istemeseniz de ailenizle birlikte evine yemeğe gitmeniz gerekiyor. En azından yılda bir kere de olsa.
Odama girince yattığım yerin hala sıcak olduğunu bildiğim yatağıma gözüm takıldı. Çarşaf insanlıktan çıkmış, mutasyona uğramışçasına karma karışık duruyordu. Hayır gece son derece düzgün yatmıştım, nasıl oluyor da her sabah bu şekilde uyanıyordum? Böyle cevabını bilmediğim ve asla da öğrenemeyeceğim soruları kendime sormakta üstüme yoktu. Tuhaf biri olduğum buradan anlaşılmaya başlanıyordu işte. Belki de bu yüzden fazla arkadaşım yoktu. Tuhaf ve mantıksız sorular soran biri olduğum için. Neyse çokta umurumda değil zaten. Bana iki üç kişi bir de çizim defterim ile kalemlerim yetiyordu. Anneme göre bende doğuştan gelen bir ressamlık varmış. Çünkü gördüğüm figürleri kağıda birebir geçirebiliyorum ve hiç eğitim almadım. Doğal işte, abartmaya gerek yok. Çiziyorsam çiziyorum. Annemse benim dahi olduğuma kafayı takmış. Şimdiden gazeteler ve dergilerde ismimi ve çizimlerimi görebiliyormuş. – heh atlamayayım baya da zenginmişim- Annemin hayal dünyasına hayranım. Deliye her gün bayram ne de olsa.
Ben altıma dar kotum ve üzerine de bordo bir kazak giyerken sevgili güneşte günün ilk ışıklarını odamın camından içeri fırlattı. Çok kaba oldu belki böyle söylemem ama cidden o anki konumum sebebiyle ışık gözüme girdi ve bir anlık körlükle kotumun paçasına basıp düşmeme sebep oldu. Bakın rutin hayatıma renk gelmiş oldu, her sabah öyle kafa üstü düşerken göremezsiniz beni. Bir yandan sövüp diğer yandan da kafamı ovuştururken ayağa kalktım ve üstümü düzelttim. Perdemi yarıya kadar indirmek amacıyla camıma doğru yürümüştüm ki sonra gaza gelip temiz havayı içime çekmek için camı açarken buldum kendimi. Ilık bir sonbahar mı demiştim? Hava kesinlikle ılıklığı sollamış, soğuk hatta dondurucu sıfatlarını almak üzere yola çıkmıştı. Camı açmamla soğuk hava dalgasının kulağımdan, burnumdan ve ağzımdan içime girmesi bir oldu. Ben daha
“BİSSMİLLAHRRHM…!”
diyemeden de camı son sürat kapatıp kendimi yatağa atmam salise farkıyla sonlandı. Yüzümü yastığa gömmüş titriyordum. İçimden de kendime küfretmekten de geri kalmıyordum. Isınınca kafamı kaldırdım ve adeta bir bebek edasıyla etrafıma bakındım. Tamam güne harika başlamamıştım ama önemli değildi, okulda daha iyi olacaktı.
İyice gerindikten sonra yataktan kalktım ve ayağıma çoraplarımı geçirip bir de çantamı alıp koştura koştura aşağıya indim. Şimdi yukardan sesler geliyordu işte. Babam kendini zorla olsa da uykusundan uyandırmış, etrafındaki eşyalara çarpa çarpa banyoya gidiyordu muhtemelen birazdan da annemin rahatsız olduğunu anlattığı cümlelerini duyacaktık.
“Cüneyt az yavaş ya!!”
Ahanda bunun gibi. Sanki hiçbir şeyden haberim yokmuş gibi mutfağa gidip dolaptan sütü çıkardım. Cezveye koyup ısınmasını beklerken de ocağı yakmadığımı fark ettim. Süt kendi kendine ısınmaz Anka. Salak mısın sen Anka. Elini ocaktan çek elini yakıcan Anka.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM ADIM ANKA
Teen FictionBenim adım Anka. Şu bildiğiniz Harry Potter ve Anka Kuşu'ndaki Anka. İsmim o efsanevi kuştan geliyor. Çok yaratıcı annem sağ olsun Türk geleneklerine tüm gücüyle karşı çıkmış ve bana mitolojik bir yaratığın ismini vermiş. Babamsa yurdum insanı bu...