Eveeettt.. Uzun bir aradan sonra tekrar sizlerleyim arkadaşlar. Umarım beklediğinize değer. Bu bölüm biraz kısa oldu, sınavlarımdan dolayı çok ağırlık veremedim üzgünüm. Bir sonraki bölüm sayfalarca olacak. Hepinize sevgi dolu öpücükler :*:*:*
-----------------------------
Uyanmak istemiyordum. Hayır. Lanet ve acılarla dolu bu boktan dünyada bir güne daha hazır mıydım? Hayır. Kimsesizliğin getirdiği çaresizlikle savaşabilecek miydim? Hayır.
Hayır lütfen.. Ölmüş olmama gerekiyordu..Lütfen, tanrım uyanmak istemiyorum hayır. Lütfen…Ölmeliydim..
Hayır,hayır..hayır…
Gözlerimi karanlık odaya açtım. Etrafımdakileri göremiyordum bu sebeple bir süre görebilmek için bekledim. Bu odayı tanıyordum. Burası benim odamdı. Mert’le birlikte yattığımız oda. Sessizce yatakta doğrulmaya çalıştım ama bir şey beni engelliyordu. Bunun ne olduğunu anlamak için etrafıma baktım. Ve o anda gördüklerim karşısında ağzım açık kaldı. Kollarım ve bacaklarım hatta her tarafım küçük iğnelerle yatağa sabitlenmişti ve hayır, düşündüğünüz gibi üzerimdeki kıyafetlerimle yatağa bağlanmamıştım. DERİM İLE YATAĞA TUTTURULMUŞTUM. Her tarafım kan içerisindeydi. Beyaz çarşaflarım kaç içerisindeydi. Ben kanıyordum. Başım dışında hiçbir yerimi oynatamıyordum. Deliler gibi sağa sola baktım. Yardım istemek için ağzımı açtım ama sesim çıkmıyordu. Bana bunu kim yapmıştı. Canım çok acıyordu. Gözümden düşen bir damla yaş sessizce yanağımda süzülmeye başladı. Yakınlarda birileri olmalıydı, bana yardım edebilecek birileri.
Tam o sırada kapım açıldı ve karanlık odama bi kişi girdi. Bu mesafeden yüzünü tanıyamıyordum ama uzun boylu ve korkutucu bir cüssesi vardı. Ellerinde iki tane top tutuyordu. Yalvarırcasına ona baktım. Belki de bu adam bana yardım edebilirdi. Uzun boylu adam yavaşça bana doğru yürümeye başladı.
“Anka..” Bu kalın sesi durduğum anda içimde bir şeyler, olayların çok daha kötüleşeceğini haber verdi bana. Bu doğru değildi. Burada olmamalıydım. Hemen şimdi kurtulmalı ve bana doğru yürüyen bu adamdan kaçmalıydım. Çok daha kötüsü olacaktı.
Acıyla yattığım yerde bir solucan gibi kıvrılmaya çalıştım. YARDIM EDİN BANA LANET OLSUN! Ama sesim hala çıkmıyordu.
Adam tam yatağımın yanına geldiğinde istemsiz ona dönüp baktım. Şimdi onu görebiliyordum. Çok koyu renk saçları vardı. Açık renk olduğunu düşündüğüm gözleri şeytanca bana bakıyordu. Yüzünde çok pis bir gülüş vardı. Bu adam iyi değildi.
“Yeni yatağını beğendin mi sevgili Anka..”
Hayır.
“Bende beğeneceğinin biliyordum, lakin ne yazık ki bana cevap veremiyo oluşun canımı sıkıyor.. Ah ama doğru ya, bu senin elinde değil artık. İstediğin kadar dene. Bir daha asla konuşamayacaksın.”
NE?!
Gözlerimi korku ve şaşkınlıkla en iri şekilde açtım. Ne demek konuşamayacaksın.. Hem de bir daha asla..
Ve tam o anda “Sana hediye getirdim. Eminim ki çok hoşuna gidecek” diyip ellerindeki “top” olduğunu sandığım yuvarlak şeyleri havaya kaldırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM ADIM ANKA
Novela JuvenilBenim adım Anka. Şu bildiğiniz Harry Potter ve Anka Kuşu'ndaki Anka. İsmim o efsanevi kuştan geliyor. Çok yaratıcı annem sağ olsun Türk geleneklerine tüm gücüyle karşı çıkmış ve bana mitolojik bir yaratığın ismini vermiş. Babamsa yurdum insanı bu...