MERT'İN AĞZINDAN

524 20 0
                                    

Çok güzel kokuyordu. Tüm çiçeklerden, tüm kokulardan daha güzel. Beni kendine çekiyordu ve aldığım oksijenim onun kokusu olsun istiyordum. Anka. Sahip olmak istediğim tek kadın. Gerçi yaş itibarıyla daha kadın sayılmazdı ama kesinlikle ileri de mükemmel bir kadın olacaktı. Bunun farkında değildi. Ona olan duygularımın, kendi güzelliğinin farkında değildi.

                         

“Mert…”

“Hıı..”

“Mert..”

“Hıııı…”

“G-gitmem. G-gitmem lazım Mert. Sapıkça fantezilerin bittiyse burnunu saçlarımdan çeker misin.”

Ve bu sözle birlikte gülmeme engel olamadım. Kendimi kaybedip kahkaha atmaya başladığımdaysa Anka’nın ciddi ve sorgulayıcı bakışlarıyla karşılaşıp biraz olsun yatıştım. Bu kadardı işte. Benimdi o. Bunu biliyodum çünkü ben dahil hiçbir erkeğe yüz vermiyordu o sabah ki mesaj olayı da tamamen işti. Oysa nasılda sinirlenmiştim yabancı numaradan mesaj gelince. Herife küfür dolu bir mesaj atmış ardından numarasını silmiştim. Daha da sinirlenseydim telefonu orada kırardım. Ama güç gösterisinin bir anlamı yoktu. Anka asla b,r erkeğe yüz vermezdi.

Şaşırmış ve kahverengi gözlerini kocamana açarak

“Ne var? Ne oldu?” dedi.

Gözleri çok güzeldi. Çok çok fazla güzel. Aralarında mavilikler vardı ama bunu yalnızca ben ve ailesi biliyordu. Onunla yakın olmadığınız sürece o koca gözlerinizi size dikip bakmazdı. Banaysa dikmiş, bir de kocaman açmıştı.

Biraz geri çekildim ve beraberimde onu da sürükleyip uzun kollarımı beline sardım. Onu kendime çektim ve sıkı sıkı sarıldım. Gitmesini istemiyordum. Bırakmakta istemiyordum. Ve düşüncelerimin sözlerime yansımasına izin verdim.

“Busun işte. Tam anlamıyla bu.”

“Ne? Anlamadım. Neyim?”

“Sen Anka’sın. Kendinsin. Komik, doğal ve öküz. Seninle flört edilmesine izin vermiyorsun. İki gündür deniyorum ve bana bile karşı çıkıyorsun. Anka.”

“Ee? Ne var bunda bu kadar gülünecek?”

“Ne mi var? Asla biriyle birlikte olamayacaksın işte. Hep benim kalacaksın. Kimse sana dokunamayacak. Bunda kötü ne olsun. Gülüyorum çünkü seni kaybetmeyeceğim. Yanında başka bir erkek görmeyeceğim.”

Sözlerimi anlamaya çalışıyordu. Bir kaşını yukarı kaldırmış bana salak mısın sen bakışları atıyordu.

“Mert anlamıyorum. Zaten çok geç oldu. Düzgün açıkla da içeri gireyim.”

“Açıklanacak bir şey yok Hazalcık. Ben istediğim yanıtı aldım. Hadi içeri gir.”

“Dün sabah çizdiğim resim yüzünden bana kafayı yemişsin diyodun ama asıl kafayı yiyen sensin. Üff uğraşamayacağım sesinle. Ben gidiyorum.”

Hayır. Kafayı yememiştim. Ben sadece aşıktım. Benim olması imkansız bir kıza aşıktım ve onu deli gibi istiyordum. Buna rağmen çapkın gülüşlerimden birini suratıma koydum ve

“Gir.” Dedim.

“Giriyorum zaten.”

“Tamam işte. Ben de onu diyorum.”

Arkasını bir hışımla dönüp yürümeye başladığındaysa seslendim

“Yarın bir şeyler yapıyoruz o zaman. Konuşmadığımıza göre benimlesin.”

Benimleydi. Kaçışı yoktu. Bir bahane bulacağından adım gibi emindim ama benden kurtulamazdı. Bugünden sonra olmazdı.

Bana dönerek

“Yapmam gereken ödevler var.” Dedi.

“Benimde. Seni 11’de alırım.”

Sırıtmaya devam ederek arkamı döndüm ve yürümeye devam ettim. Arkamdan öylece baka kalmıştım. Böyle biri olmayı seviyordum. İktidarsız ve kendine has. Parkın içine girip evini gören ağaçlardan birinin arkasına saklandım. Mesafe az da olsa eve girdiğinden emin olmalıydım. Arkasını döndü ve karşıya geçti sonrada kapıyı açtı ve evine girdi. Ben de rahatlamış bir şekilde ağacın arkasından çıktım ve kapşonumu kapayarak soğuk havada evimin yolunu tuttum. Ve aklımda olan tek şey Anka’ydı.

BENİM ADIM ANKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin