Haftasonlarının en güzel yanlarından biride öğlene kadar uyumak, uyandığınızda yatağınızda sağdan sola kendinizi yuvarlamak ve kesinlikle uyumaktan mayışmış bir şekilde kahvaltı yapmaktır. Ki genelde bu her insanın haftasonlarını değerlendirme şeklidir.Ama ben kesinlikle o “her insan” dan biri değilim. Bunu size daha ilk cümle de söylemiştim. Kargalar sıçıpta boklarını yemeden cumartesiye gözlerimi açtım. Biraz benzerlik gösterip, bende sevimli bir şekilde yatağımda gerinerek bir gülümsemeyle sağdan sola döndüm. Güneş camdan içeri giriyordu ve bütün odayı aydınlatıyordu. Şöyle bir etrafıma baktım da amma büyük odam vardı. Beyaz rengi duvarlarım, siyah masam ve diğer siyah eşyalarımla uyumlu bir tezatlık içerisindeydi. Bir dakika. Beyaz duvar mı? Siyah masa mı?? Lan?
Burası benim odam değilki!! Kimin odasında olduğumu anlayınca bir hızla kafamı çevirip yanımda yatan insan üstü varlığa baktım. Mert tüm masumluğuyla yanımda yatıyordu. Tek kötü yanı horlamasıydı. Allahım dün gece Mert’te kalmıştım ve yan yana uyumuştuk. Gecenin bir yarısı yaptığımız konuşma aklıma gelince gülümsememi daha fazla tutamadım. Ben kıkırdarken Mert uyku halinde biraz rahatsız olmuş olacak ki homurdanarak suratını bana doğru çevirip bir de öyle yatmaya başladı. Dudakları uyumaktan şişmişti ve çok bi öpülesi duruyordu. Oha Anka sabah sabah coştun herhalde. En yakın arkadaşın o senin!! İç sesim kesinlikle haklıydı. İyice saçma bir şey yapmamak için sessizcesine yataktan süzülmeye çalıştım. Hani filmlerde kadın yatağından sessizce kalkar ve mutfağa iner, kahvaltısı çoktan hazırdır ama o eliyle bir hareket yapar ve kocası uyanmadan kahvaltı yapmayacağını anlatır falan.. Bense ayağa kalkıp parmak ucunda kapıya doğru gidiyordum ki ayağım Mert’in yerde bıraktığı cd lere takılıp yere düştüm. Düşerkende ağzımdan bir küfürün çıkmasını engelleyemedim.
Ulan Mert neden bunları yere koyuyosun ki! Lan ben dünde düşmüştüm. Noluyo ya!
Bu ani düşüşümle Mert bir “LAN!” la uyandı. Nolduğunu anlamak için etrafına bakındı fakat bir şey göremedi bende dikkatini kendime çekmek için.
“Buradayım. Aşağıda.” Dedim. Yatakta doğrulup bana baktı. Koca gözleri yerdeki pozisyonumu iyice inceledikten sonra kahkahalarla gülmeye başladı.
“Ne gülüyosun ben! Seni uyandırmayalım diye sessiz olmaya çalışıyodum sense bana gülüyosun. “
“Bu beni uyandırmamaya çalışmış halin mi? AHAHAHAHA baya başarılısın ya “
“Ay sus..” Ve kendimi yerden kaldırdım.
Sakinleşmiş Mert yatakta oturur pozisyona gelip yastığını arkasına alarak “Sen niye bu saatte kalktın be?” dedi.
“Bu saatte dediğin; saat 7’ye çeyrek var Mert?”
Tabi ki Mert, bu saatin benim için ne kadar normal olduğunu bilmiyordu. Cümlemi anlamaya çalışırken de elleriyle yüzünü kapatıp gözlerini ovuşturmaya başladı. Sonra gözleri kapalı esnerken de yavaş yavaş yatakta kaydı ve uykuya geçti. Şapşal. Bana laf yetiştireceğine uyumaya devam etseydi. Bende kurtulmanın verdiği rahatlıkla odadan çıkıp evin içinde dolanmaya başladım. Mert’in babası ve annesinin kendilerine ait ortak bir şirketleri vardı ve tabi ki çok iyi para kazanıyorlardı. Benim babamsa profesyonel fotoğrafçı, annemde iç mimardı. Eh şöyle bir bakıldığında Mertlerle boy ölçüşemezdik ama bizimde durumumuz Türkiye geneline göre baya iyiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM ADIM ANKA
Teen FictionBenim adım Anka. Şu bildiğiniz Harry Potter ve Anka Kuşu'ndaki Anka. İsmim o efsanevi kuştan geliyor. Çok yaratıcı annem sağ olsun Türk geleneklerine tüm gücüyle karşı çıkmış ve bana mitolojik bir yaratığın ismini vermiş. Babamsa yurdum insanı bu...