Geçmişinden kaçarak yeni bir hayat isteyen Evanlyn bilmeden tekrar geçmişinin kucağına düşmüştür. Çektiği acıları tekrar yaşamak istemeyen genç kadın kendini her şeye ve herkese kapatmıştır. Sığındığı tek şey ise bir yüzüktür.
Lancashire Dükü Andrew...
Yemyeşil çimenlerin arasından ilerleyen genç kız tanıdık bir yerde olduğunu hissediyordu. Etrafına bakınarak yürürken uzakta bir ağaç gördü. Adımlarını hızlandırarak ağaca yaklaşmaya başladı. Ağaç ile arasında az bir mesafe kalmışken küçük bir oğlan çocuğu koşturarak yanından geçti. 'Hey!' diyerek seslenmeye çalıştı ama onu duymamıştı. Çocuğu takip ederek ağacın altına yaklaştı. Yanına giderek onunla konuşmak istiyordu ama bir şeyler adım atmasına engel oluyordu. Bakışlarını ayaklarına çevirdiğinde kalın bir zincirle toprağa bağlanmış olduğunu gördü. Ayağını çekip kurtarmaya çalışsa da işe yaramıyordu. Tekrar başını kaldırıp karşıya baktığında ağacın altında birde kız çocuğu olduğunu gördü. Oğlan kıza gülerek bir şey söylemiş sonra da cebinden çıkarttığı küçük paketi kızın ellerinin arasına bırakmıştı. Küçük, elinde ki süslü kutuyu açarken etraf kararmış ağaç ve çocuklar kaybolmuştu. Karanlık her tarafı kaplarken karşıdan beyaz bir siluetin süzülerek üzerine geldiğini gördü. Üzeri kanlar içinde beyaz bir elbise giymiş olan genç bir kadındı bu. Yüzünün önüne düşen saçlarından kim olduğunu göremiyordu. Eteklerini tutarak mümkün olduğunca uzaklaşmaya çalıştı kadından. Tam önünde gelip durduğunda bembeyaz elini kaldırarak genç kızın yanağına koydu ve yumuşak bir ses tonuyla 'Senin yüzünden' diyerek konuşmaya başladı. Ses giderek şiddetini arttırdığında yüzünü kapatan saçlarda yavaşça aralanıyordu. Gördüğü yüz karşısında şaşkınlıkla donakalmıştı. Annesinin eli yanağından boynuna indiğinde güzel mavi gözlerinin rengi değişmişti. Siyah gözlerinden kanlar akarken kızının boğazına yapışmış bir yandan da 'Senin yüzünden' diyerek haykırıyordu...
Gördüğü rüyanın etkisiyle yattığı yerden sıçrayarakuyanan genç kız korkuyla etrafına baktı. Kendi odası değildi burası. Merakla sağınasoluna bakarken dün akşam neler olduğunu hatırlamaya çalışıyordu. En sonhatırladığı şey babasının yüzüne yediği yumrukla yere serilişiydi. Üzerindekiörtüyü bir kenara çekerek doğruldu ve ayaklarını yataktan sarkıttı. Soğukzemine değen ayakları onu üşütmüştü. Ayakkabılarına bakındığında yatağınyanında duran sandalyenin altında olduğunu gördü, hızlıca uzanarak ayağınageçirdi. Mantosu da aynı sandalyenin arkasına asılıydı. Ayağa kalkarakpencereye yaklaştı. Pervaza dayanarak aşağıdaki insanlara bakmak istedi fakatsızlayan elleri buna izin vermemişti. Acıyla baktı ellerine. Yara bere içindekalmışlardı. Dün akşam kaçarken sayısız defa düşmüş, ağaç dalları yüzünü veellerini çizmişti. Pencereden uzaklaşarak sandalyenin arkalığına asılı olanmantosunu aldı. Mantoyu üzerine geçirdikten sonra ellerini ceplerine soktufakat aradığı o küçük şey orada yoktu. Kaybetmiş olamazdı. Arkasını dönerekyatağa ve yanında duran küçük sehpanın üzerine baktı. Yüzüğü oradaydı,kaybolmamıştı. Uzanarak aldı ve boynundan geçirerek elbisesinin yakasındaniçeri bıraktı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yavaş adımlarla, çok ses çıkartmamaya çalışarak kapıya yaklaştı. Aynı yavaşlıkla ağaç kapıyı açtı fakat çıkan gıcırtı alt kattan bile duyulabilecek gibiydi. Lanetler ederek kapıyı araladı. Çok uzun olmayan koridorun sonuna baktığında karşılıklı iki oda daha olduğunu gördü. İkisinin kapısı da kapalıydı. Diğer tarafta merdivenler vardı. Başını çevirdiğinde önünde duran engelle geriledi. Kim olduğuna bakmak için kafasını kaldırdığında dün akşam ki korsan olduğunu gördü. Kollarını da göğsünde birleştirmiş, dikkatlice ona bakıyordu.