3

4.9K 280 17
                                    

Keyifli okumalar...


Karanlık, yavaşça kasabanın üzerine çökerken sokaklarda ki kalabalıkta azalıyordu. Gün boyunca işlerinin peşinde olan insanlar yüzlerindeki yorgun gülümsemelerle evlerine çekiliyorlardı artık. Sokaklarda oynayan çocukların sesleri kesilmiş dışarda adeta bir ölüm sessizliği hâkim olmuştu. Ama yaklaşık bir saat sonra bu ölüm sessizliğini bozan sesler sokaklarda tekrar duyulmaya başlamıştı. Gece çalışanlar ve dolaşmaya çıkan kasaba sakinleri sessiz sokakların canlanmasına yardım etmişlerdi. Fakat arka sokaklardan birinde taşların üzerinde ilerleyen at arabasının tekerleklerinden başka bir ses duyulmuyordu. Gecenin karanlığına karışarak ilerleyen araba harabe bir evin önünde yavaşlayarak durdu. Ön tarafta oturan sürücü seri hareketlerle aşağı atladı ve koşar adım arabanın kapısının önünde gelerek kapıyı açtı. İçeride oturan, dışarı çıkmadan önce başını eve doğru çevirdi. Yüzünde oluşan tiksinti dolu ifadeyi saklamaya gerek görmeden yavaş hareketlerle arabadan indi.

-"Burada bekle." diyerek neredeyse yıkılmak üzere olan eve doğru ilerledi.

Kapının önüne geldiğinde elinde tuttuğu bastonun topuzu ile birkaç kere tahta kapıya vurdu. Kısa bir an bekledikten sonra içeriden gelen topuk tıkırtıları kulağına ulaştı. Kapının gıcırdayarak açılmasıyla karşısında gördüğüyle şaşkınca kalakaldı. Kapıyı açan üstünden başından dökülen kıyafetlerle genç bir kadındı. Fakat üzerindeki kıyafetlere aldırmadığı duruşundan ve bakışlarından anlaşılıyordu. Karşısında gördüğü adamla dudaklarına şuh bir gülümseme yerleştirmiş, bilmiş bakışlarını adamın üzerinde dolaştırmaya başlamıştı.

-"Sizi burada görmek ne büyük onur haşmetmeapları."

-"Kes zırvalamayı da çekil önümden." diyen adam, genç kadına dokunmak istemezmiş gibi bastonuyla onu kapının önünden itekledi.

İçeriye girdikten sonra arkasından kapanan kapıya tekrar dönüp bakmadan dümdüz karşısında ki ikinci kapıya doğru ilerledi. Evin dışı gibi içi de kötü durumdaydı. Tahta olan zemin yer yer açılmış, kırılmış aralıklardan toprak görünüyordu. Duvarların sıvaları bakımsızlıktan ve rutubetten dökülüyorlardı. En ufak bir darbede yıkılacakmış gibi duruyordu. Bir zamanlar duvarlarda resimlerin asılı olduğu, yerlerinin beyaz kalmasından anlaşılıyordu fakat şimdi orada böcekler, örümcekler yuvalanmıştı. Kapıya yaklaştığında aralık olduğunu gördü ve ayakkabısının ucuyla hafifçe ittirerek açılmasını sağladı. İçeriye girdiğinde yanan şömineyi fark etti. Bu oda evin kalanına göre biraz daha yaşanılabilir haldeydi.

Muhatabı olan kişiye bakındı bir süre. Onun şöminenin karşısına konulmuş koltukta oturduğunu gördüğünde ağır adımlarla o tarafa doğru ilerledi. Tam karşısına gelip durduğunda soru dolu bakışlarını ona yöneltti. Odanın bir anda sessizleşmesi beklediği kişinin sonunda geldiğini gösteriyordu koltukta ki adama. Kapattığı gözlerini yavaşça açarak karşısında dikilen, soylu olduğunu düşünen ama beş para etmez adama yöneltti bakışlarını.

-"Sizi görmek büyük onur efendimiz. Bir süre daha sizi göreceğimizi düşünmüyorduk." derken oturduğu yerden de kalkmıştı.

Şimdi yüz yüze duran adamlar korkusuzca birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı.

-"Verdiğim görevi yerine getiremediğini duydum."

Kendinden bir baş daha uzun olan adama bakarken bastonuna sıkıca sarılmıştı. Onu burada öldürmek istese hiç zorlanmayacağını biliyordu. Kendisinden daha güçlü ve uzun olan bu adam gözünü kırpmadan nefesini kesebilecek durumdaydı fakat onunda yapamayacağı tek şey hayatına kast etmekti. Eğer özgür bir yaşam istiyorsa onun ağzından çıkan her emri yerine getirmek zorundaydı.

Yalancı AşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin