BÖLÜM ON BEŞ

19 12 14
                                    

Sima tüm cesaretliğiyle Romeo'yu takip etti. Romeo'nun zekiliği dikkatini oldukça çekmişti. Her sözü oldukça düşünülüp söylenilmiş gibiydi. Nedensizce Sima kendini Romeo'ya ispatlamaya çalışıyordu. Romeo büyük bir tablonun önünde durdu. Tablo oldukça gözleri yoran bir tabloydu. Koyu tonlardan oluşan bu tabloda mavi ve kırmızı tonları hakimdi. Tabloda bir kadının binlerce hareketi bütünleşmişti. Oldukça zekayı zorlayan bir tabloydu. Sima Romeo'nun bir sonraki hamlesini merak ediyordu.

Romeo: Nasıl buldun?

Sima: Oldukça hakim tonlar kullanılmış. Gözü ve zekayı zorlayıcı bir tablo. Bir kadın figürü görüyorum sanki tablodan çıkmak için bir sürü hareket yapıyor bir sürü mesaj veriyor. Oldukça zor bir tablo. Tasarımcısı kim?

Romeo: Bravo bir alkışı hak ediyorsunuz Sima hanım. Üniversite yıllarımda kendimden 12 yaş büyük bir kadına aşık olmuştum. Ah o rüzgarın tel tel saçlarını yüzüne vurması benim için bir ilhamdı. O bir resim öğretmeniydi inanır mısın onun için psikoloji eğitimine ara verdim ve güzel sanatlar bölümüne geçtim. Onu ders boyunca izlerdim. Sonra bir gün yüzünde bir tokat izi gördüm maalesef makyajı yeterince kapatmamıştı o izi gerçi onu bir ben dikkatli izlediğim için bir benim gözüme çarpmıştı o iz. Evliydi. Eşiyle kavga etmişti ve eşi ona tokat atmıştı. Ben bir şey yapamadım ve diyemedim. Ben onun neyiydim ki?
Bir gün aynanın karşısına geçtim. Hayatımda ilk defa kendimi böyle dikkatli inceledim ama. Dedim ki o kadında ne var? O kadının neyi var ki ben kendimden 12 yaş büyük olan kadına aşık oldum? Bir süre sonra bir kuş cıvıldadı. Sonra dedim ki kendi kendime o kadında ne olduğunu aramaya çalışırken yok ettim kendimi kara deliğinde. Kendimi ondan uzaklaştırmaya çalıştım. Tekrardan psikolojiye yöneldim. Sonra bir gün ne oldu biliyor musun? Bir davet vardı üniversitenin öğretmenler ve alanında en başarılı öğrenciler geliyordu davete. Ben de davetliydim. Tabi o kadın yani güzel sanatlar hocamda gelmişti. Davette o kadar çok içti ki bana her şeyini anlatacak kadar. Onu evime götürdüm. Dedikleri hala hatırımda.

" BİR RÜYAYA İHTİYACIM VAR AMA YARIM KALMAYACAK YA SONUNDA ÖLECEĞİM YA DA MUTLULUKTAN AĞLAYACAĞIM. ÇOK YARIM KALDIM. İNANDIĞIM YERLERDE KAYBOLDUM. ÇOCUKLUĞUM BENİM EN GÜZEL ARMAĞANIMDI AMA ÇOCUKLARIMI MUTLU EDEMİYORUM. SANAT BENİ OLDUKÇA DUYGUSALLAŞTIRDI. DUYGULARIMI SANATA DÖKEMİYORUM. ARTIK HİÇ KİMSEYE HİÇBİR ŞEYİMİ ANLATAMIYORUM. DUYGULARIMI ARTIK TANIYAMIYORUM."

Bana bu sözleri söylerken bile acıyla elindeki kırmızı şaraba sarılıyordu. Ona bir şey teklif ettim. Psikoloğu olma teklifi sarhoştu kabul etti. Ertesi sabah uyandığımda yanı başımda ağlıyordu.

Sima: Neden ağlıyordu?

Romeo: Ah siz kadınlar ağlayacak bir şey bulursunuz hemen. Sormadım. Yanımda öylece ağladı bir yastığa sarılarak.

Sima: Sen küstah bir adamsın.

Romeo: Hayır Sima yine yanlış bir teori. Onun göz yaşlarını tatmaya çalıştım.

Sima: Tadı güzel miydi?

Romeo: İnan bir anne sütü kadar saftı. Sonra beni görmezden gelip evden çıktı.

Sima: Sonra?

Romeo: Okulun her köşesinde karşılaşıyorduk. Dayanamadı ve sordu bana yardım eder misin diye. Evet dedim. Her gün 1 saat boyunca terapi yaptık. Ruhunu tattım. Öyle karmaşıktı ki o olmaya çalıştım.

Sima: Bu hikayen daha ne kadar devam edecek?

Romeo: Bak sonra sonunu kaçırdın diye çok üzülürsün. Bir gün bana şunu dedi " Sen beni kocamdan daha iyi anlıyorsun. Sana olan duygularımı tanıyamıyorum. " Nasıl bir duygu dedim. " Muazzam bir duygu. Ama sana olan duygularımın güzel olması benim aptal olmadığım anlamına gelmez. Ben evli ve senden oldukça büyük bir kadınım olamayız seninle ama şunu bil ki yarım bırakmak istemeyeceğim tek hikayem sensin." dedi ve gitti.

Sima: Sonra?

Romeo: 2012'nin 12. Gününün 12.   ayında kendini astı. Her insanın takvimde lanetlediği bir gün vardır ben o kadına ait olan her şeyi lanetledim. Ta.. Ki bir hafta önce bana aslında yıllar önce gelmesi gerekipde yıllar sonra gelen bir mektup geldi. Mektup o kadındandı. Mektubunda şunlar yazıyordu.

TÜM DUYGULARIMI ARSIZCA SÖYLEDİĞİM ADAM DUYGULARIM KALBİM DENEN KENTTEN EPEYCE UZAKLARA UÇTU. TÜM BU YASAKLARA RAĞMEN KAÇALIM MI BU ŞEHİRDEN? YARIN VERECEĞİN CEVABI EBRULİ PARKTA HEYECANLA BEKLİYOR OLACAĞIM.

Kader öyle bir şeydir ki tüm tesadüfleri önüne serer ya yok ya da var olursun. Ben yok oldum. O gün içim çok daralmıştı ve Ebruli parka yürüyüşe gidecektim. İnanır mısın gitseydim belki o yaşıyor olacaktı. Sonra küçük bir kızı gördüm bağcıklarını bağlamasına yardım ettim. Daha sonra onunla oyun oynadım. O an fark ettim çocukluğumu unuttuğumu. Hayat sana bir şeyler öğretirken de devam eder acı yaşatmaya. Belki.. Belki çocukluğumu hatırlamasaydım onunla beraber şuan en sevdiğimiz şarkıyı mırıldanırdık. Dedim ya kader işte.

Sima: Yeter dayanamıyorum.

Romeo: Dur daha yeni başladık. İşte bu resme de o kadını aktardım. Sadece sevgiyi arayan kadına.

Romeo bu sözleri söylerken Sima kendisininde sevgi aradığını fark etti.  Sima Romeo'ya acıdı.

Romeo: Şimdi sana müzik piyasasını sallayacak bir şarkı söyleyeceğim. Dikkat et kalbin havaya fırlamasın.

Romeo tüm bu yaşadığı acılara rağmen mizahından ödün vermiyordu.

DÜN GECE SAATLERCE AĞLADIN
GÖZ YAŞINDAN SANAT AKAN KADIN
BENİ GÖĞE BOYADIN
BİR OLSAK SENİNLE
SEN OLSAN İÇİMDE
GÜLLER AÇAR TENİMDE
SEVSEN BENİ SADECE

Sima: Yeter..

Romeo: Ah Sima sende her şeyden sıkılıyorsun çok çabuk. Şimdi bana söyle oyun kurmak mı daha eğlenceli oyunda kaybolmak mı?

Sima: Senin yaşadıklarına üzüldüm. Ama seni halen çözmüş değilim. Bana neden anlattın?

Romeo: Çok sevdiğim bir dostumun ısrarı diyelim.

Sima: Yoksa...

O sırada bir sürü adam elinde silahla içeri girdi.

BİR KADIN BİN OYUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin