BÖLÜM ON SEKİZ

25 9 30
                                    

Sima, yerdeki gözleri kapalı Romeoyu görünce içi burkuldu çünkü insanlar bir uyurken bir de ölürken masum geliyordu ona. Bir an empati yaptı tüm egosunu bir köşeye bırakıp. Romeo'nun anlattıklarını içinden geçirdi biliyordu yalan attığını ama bu onun söylediği yalandan daha büyük bir acı çekmediği anlamına gelmiyordu. Sima derin bir nefes aldı ve kendi kendine '' Kendi yaralarım da kaybolmuşken başkalarının yaralarını neden düşünüyorum?'' dedi. Gözünü Romeo'nun kanlı bedeninden çekip biraz yukarıya çevirince elinde yarısı kırılmış bir vazoyla Berat'ı gördü. Kalbinde değil göğüs kafesinin tam ortasında yanan bir boşluk olduğunu hissetti. Yüzünden bir sürü sevinç kırıklıkları döküldü yerlere bu sesleri bir yaşayan duyardı. Berat masum bir nefretle Sima'ya baktı. Küçük çocuğun minicik kalbi ve hayalleri elinde Simaya bakıyordu. İki tarafta yaşadıkları iyi ve kötü anlarının dejavusunu yaşıyordu.

Berat: Abla korkma.

Sima, küçük çocuğa tüm kadınlığıyla sarıldı. Kadınlık küçük bir göz yaşının getirdiği büyük acıları bir sarılışla yok etmekti. Kadınlık... Kadınlık şevkatti. Berat annesizliğin tadını Sima sarılınca daha da tattı. Küçük çocuk kendi kendine '' Ah keşke bir şevkat olsaydı benim okuldan dönmemi heyecanla bekleseydi.'' dedi. Bir çocuk için oldukça masum bir istekti. Sima yavaşça Berat'ın göz yaşlarını sildi. Aynı şekilde Beratta bir kadının göz yaşını ilk defa anlayarak sildi. Sanki koca Dünyanın tüm acılarına birbirlerinin göz yaşlarını silerek unutmaya çalışıyorlardı. Bu göz yaşı akıtılarak izlenilecek bir eylemdi.

Sima: Ağlamak yok. Bu andan kimseye bahsetmekte yok. şimdi beni dikkatli dinle ben bir arkadaşımı çağıracağım o da gelip bize Romeoyu ne yapacağımızı söyleyecek. 

Berat: Hapishaneye gitmeyeceğiz değil mi abla? Benim annemi orada öldürdüler.

Sima: Senin annen benim ve seni asla bir yere götürmelerine izin vermeyeceğim. Şimdi bakalım nabzı atıyor mu?

Berat: Atıyor ama 1 saati var ölmesi için.

Sima: Sen nereden biliyorsun bu işleri?

Berat: Abim babamla kavga ederken vazoyla vurmuştu babamın kafasına annem bir şey yoktur babanızın sadece bayıldı dedi ve tam Perşembe günü saat 21.00 dan 1 saat sonra yani saat 22.00 da babam artık nefes almıyordu.

Sima: Berat şimdi sen yan odaya gidip çizgi film izleyeceksin tamam mı?

Berat: Ya polisler gelirse?

Sima: O zaman bana hamburger vereceğini söylediği için geldim ve hamburger yerken televizyon izliyordum diyeceksin Hiçbir şekilde bir şey duymadım diyeceksin tamam mı?

Berat: Ama sen?

Sima: Beni ben düşünürüm şimdi sen git  televizyonu aç ve izle hiçbir şey olmamış gibi.

Berat: Anne.

sima:  Efendim?

Berat: Yok bir şey sadece söylenilince nasıl bir duygu olduğunu merak ettim.

Sima: Birazdan anne terliğinin de nasıl bir tat olduğunu anlayacaksın.

Berat güldü ve odaya gitti. Küçük çocuk odaya giderken içinde bir daha görememe ve bir daha bu kadar güzel duyguyu hissedememe korkusuyla gitti. Zaten alışıktı gökyüzüne hep rengarenk umutlarla dolu balonunu istemeden yaptığı ufak hatayla vermeye. Sima hemen cep telefonunu aldı o an korkuyla Alparslan'ı aramak istedi biliyordu anlatsa anlamazdı vazgeçti ve hemen Cüneyt babayı aradı.

Cüneyt Baba: Alo.. Kızım, sana güzel bir haberim var.

Sima: Baba beni kurtar çok kötü bir işe bulaştım.

BİR KADIN BİN OYUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin