BÖLÜM ON İKİ

21 10 9
                                    

Cebrail: Cem ne yapıyorsun?

Cem: Bu kızı harcamana izin vermeyeceğim.

Cem hızlıca Sima ile şirketten çıkarken Cebrail sertce yere düştü. Sima olanlara anlam veremeden izliyordu. Kendini bir aptal gibi hissediyordu. İçinde depremler oluyordu. Hatta küçük bir sorudan başlayıp da bir cehenneme dönüşen koca bir kartopu yuvarlanıyordu içinde. Hatırladığı çok az şey vardı. Onları bile yarım yamalak hatırlıyordu. Bedenini bir kimsesizlik ve utanç kaplamıştı. Öyleki yanakları kızarmış ses etmeden Cem'in onu nereye götüreceğini düşünüyordu. Cem ve Sima arabaya bindiler. Cem hızlıca gaza bastı. Cem aynadan sürekli Sima'nın hareketlerini izliyordu.

Cem: Saliha mı? Sima mı?

Sima: Sima.. Herhalde.

Cem: Ben Sima diyeceğim. Bak Sima senin hatırladığınCebrail Alcanlı bu mu? Bak eğer bu adamsa bu adamdan uzak dur tamam mı? Bir şekilde hafızanı yerine getirmeye çalışacağız. Arkadaşım Yogi doktor. O bilir bu işleri sen merak etme. Şimdi beni dikkatli dinle ve dediklerimi uygula.

Sima: Ta..Tamam

Cem: Gözlerini kapat. Şimdi bir ormandasın, yağmur sesleri duyuyorsun ama ıslanmıyorsun. Doğanın her rengi sarmış etrafını sen o renklere boyanıyorsun. Ama utanmıyorsun. Zihnini boşlatma sadece güzelliklerle doldur. Geçmişini an ve geçmişinin izlerini oku o izler sana yön verecektir. Şimdi derin bir nefes al ve yavaşca gözlerini aç.

Sima: Orman.. Cebrail bağ evine götürdü Pariz geldi sonra baba eve Cüneyt baba ben ona mektup yazmıştım gitmeden.

Cem: Sima baştan anlaşalım hatırladığın her şeyi benim anlayacağım şekilde anlat.

Sima: Cebrail'in şarkısı ve eşi... Emelie. Cüneyt baba evet evet beni Cüneyt baba'nın yanına götür lütfen.

Cem: Bak en iyi şimdi ne yapalım biliyor musun? Yogi'nin yanına gidelim o söylesin bizim ne yapacağımızı sonra gideriz baba'nın yanına olur mu?

Sima: Sana güveniyorum.

Cem: Ayrıca seni pek tekin olmayan bir mahalleye götüreceğim. Orada kimseye güvenme.

Sima: Tamam.

Cem ve Sima GÜLLÜTEPE adlı semte vardılar. Semti bir tek iplere bağlanmış çamaşırların renkleri süslüyordu. Semtteki herkes esmerdi bu doğal bir esmerlik değildi uzun süredir yıkanmadıkları için vücutları bu şekilde tepki koymuştu onlara. İnsanlar fakirdi bu semte ne adı gibi gül uğramış ne de medeniyet. Sima geldiği mahalleyi hatırladı. Onun mahalleside öyle süslü değildi ama medeniyet uğramış gibiydi. Sima oldukça şaşkın bir şekilde Cem ile birlikte ilerledi. Yanlarından her geçen Cem'e selam veriyordu ve aynı şekilde Sima'ya şaşırarak bakıyordular. Biraz ilerledikten sonra harabe bir binanın önünde bir kilimin üzerine oturup çekirdek çıtlatan iki kadını gördüler.

Çingene Safiye: Oo bizim Cem'e bak sen. Kız Nilgün benim adımda Safişse bu ilişkiden bir cacık ulmaz bea.

Çingene Nilgün: Haklısın bea Safiş.  Bizim oğlan delidir bir fırtınada yok eder güzelim kızın gençliğini, güzelliğini.

Cem: Sanki yedi tane kocayı kaçıran benmişim.

Çingene Safiye: ulan bak sen bizim haytaya onlar düzgün sevemediler bizi. Giden gitmiştir bea Cem gittiği günde silinmiştir gönül defterimden.

Cem: İnanın sizinle dalga geçmeye dermanın yok. Yogiyi gördünüz mü?

Çingene Nilgün: Ay sanki onun hayatında bir heyecan varmış gibi konuşuyorsun he sende. Ya malikanededir ya da hastanede.

Cem: Doğru bea.

Çingeneler Cem'e terliklerini fırlattılar. Terliklerden biri Sima'nın burnuna geldi. Yere sertce düştü. Burnundan akan bir kan gölü vardı. Terliklerin gelişi o kadar sertti ki sanki bir ok yaydan çıkmıştı. Sima her şeyi anlamadan izlediği için terliğin ona geldiğini göremedi. Gözlerinin kapanmasına saliseler kala şişman bir adamın ona doğru koştuğunu gördü. Etrafında bir sürü küçük kızlar ve erkekler görüyordu. Kızların elinde kolu kopuk bebekler erkeklerin ayağında bir sürü kağıdın bir araya getirerek zar zor yaptıkları top vardı. Sima nefes alamadığını hissetti. Burnu istediği görevi yerine getiremiyordu. Vücudunda dolu dolu adrenalin hissetti. Gözlerini kapadı. Bangır bangır müzik sesi duydu. Ses gittikce yaklaşıyordu. Sanki bu ses ona etrafındaki küçük çocuklar ve çingenelerin sesini kısmada yardımcı oluyor gibi geliyordu. Arabadan 1.60 boylarında bir kadın indi. Kadın zayıf ama beyaz tombik yanaklara sahipti. Boynuna asılı bir fotoğraf makinesi vardı. Sima bir saliseliğine açtığında gördüğü güneşin her ışığını kapatan turuncu kıvırcık saçlardı.

Cem: Cece ne yapıcaz?

Cece: Gel malikaneye götürelim.

Cem: Romeo çıldırır.

Cece: O şimdi yoktur büyük ihtimalle.

Cem ve Cece Sima'yı götürdüler malikaneye. Cece ve Cem, Romeo'yu görmemeyi umut ederken Sima'yı koltuğun üzerine koyup arkalarına döndüklerinde Ansızın Cece çığlık attı.

BİR KADIN BİN OYUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin