BÖLÜM BİR

157 31 84
                                    

Sıradan bir okul sabahıydı. Ağaçlar rüzgarın etkisiyle ağıt yakar gibi sağa sola savruluyordu. O gün 16 yaşındaki genç kız Sima otobüsü kaçırmamak için evden hızlıca çıktı. Sanki yıllardır sokağından hiç geçmemiş gibi etrafı dikkatlice inceledi. Ağaçların fazla olmadığını ve sokağının harap olduğunu fark etti. Genç kız otobüsün kaçmaması için hızlıca ve dikkatsizce yürüken ayağı yerdeki  kırmızı bir deftere takıldı ve yere düştü. Genç kız yere düşmenin verdiği acıyla kıvranırken, Yanından kızını okula götürme derdinde olan bir  kadın geçti. Acele yapılmış başörtüsü küçük mavi çiçeklerle süslüydü. Giydiği babed ayakkabının içindeki mavide renk uyumu sağlıyordu, fakat nafile kadının görüntüsü içler acısıydı. Giydiği şalvar siyahlıktan kaçıp kahverengine sarılmış gibiydi. Kadın öyle telaşlıydı ki yerlerde sürünen 1.70 kızı görmedi. Sima kadın onu düşerken görmediği için sevinmişti bir yandan da yere düştüğü için dizlerinin sızısından ağlayacaktı. Aklına birden otobüs geldi. Hemen ayağa kalkıp, defteri de alıp durağa gitti. Durakta aynı okulda olduğu ışıl adında bir kızı gördü. Işıl 1.60 boyunda hafif tombul kaşları ince dili kıvrak bir kızdı. Olur olmadık her şeyi yersiz ve zamansız sorardı. Sima ışılı görünce yüzüne taktığı yalancı gülümsemesiyle selam verdi. Işıl her zamanki yersiz tavırlarına yine benzer şekilde takıldı. Işıl Sima'nın 2 gün önce pazardan aldığı uzun hırkayı hemen incelemeye başladı. 

Işıl: Aa bunu nereden aldın? Ne kadara?

Sima yüzündeki maskeyi düşürmeden

Sima: Bizim yok mu şu salı pazarı.

Işıl: Hıı ben hiç pazara çıkmam annem yapar alışveriş. Ha bu arada fizik sınavına çalıştın mı?

Sima: İnan hiç umurumda değil.

Işıl: Ne yani çalışmadın mı?

Sima: Evet.

Işıl: kızım ne yaptın onca gün?

Sima içinden o kadar gün ne yaptığını kendine sordu. Cevabını veremedi. Bir müddet sonra uzun bir zamandır kendini boşlukta hissettiğine kanaat getirdi. Aslında bu bir boşluk değildi. Sadece gelecekle ilgili bir şeyler seziyordu. Bu sezgilerine bir isim verememişti. Sadece ilhamının geleceği günü bekliyordu. Kim bilebilirdi ki o günün bugün olacağını?
Işıl otobüsün geldiğini gördü. Hemen sinsice Sima'nın önüne geçti. Sima belki bir gün Işıla işi düşer diye bu duruma ses etmedi. Sima ve duraktaki 8 kişi otobüse bindi. Sima kart basarken az bi mesafeden Alparslan'ın geldiğini gördü. Alparslan'ı görünce yüzünü saran sahte maskeyi indirip sanki memleketine bahar gelmiş gibi sevindi. Alparslandan etkileniyordu. Alparslan'ın gücünün altında eriyordu. Buna aşk denilmezdi ama bu duygu aşksız da elde edilmezdi. Alparslan hızlıca Sima'nın arkasına geçti. İnana biliyor musunuz? Sima Alparslan'ın nefesini boynunda hissetti. Bir kaç durak sonra Alparslan ve sima farklı köşelere geçtiler. Alparslan en arkaya Sima koltukların arkasında duran boş köşeye geçti. Sima'nın en sevdiği yerdi o köşe. Tüm otobüs halkını inceleyebiliyordu. Hele bir teyze vardı ki otobüs yolculuğu boyunca o kadını izlerdi. Kadın 1.60 boylarında Karadeniz ağzıyla konuşan bir kadındı. Otobüsün bavul koyma yerine sığabilecek kadar da minyondu. Hayatında ilk defa gördüğü biriyle de çok samimi konuşabilecek bir kadındı. Başındaki kırmızı bere onu daha da samimi gösteriyordu. Sanki otobüs onunmuş gibi dilediğince davranıyordu. Kimsede ses etmezdi zaten. ALGÖREN durağına gelmişti otobüs. Araba iğne atılsa bulunamayacak haldeydi. Otobüs şoförü inatla arka kapıyı açmıyordu. Birden liseli bir kız otobüs şoförüne sitem etti.

Kız: Eğer arka kapıyı açarsanız böyle sıkışmayız.

Şoför: Arkada boş yerler var ilerleyin!

BİR KADIN BİN OYUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin