Bölüm 4: "Ayrılık"

501 34 18
                                    

Uyandığımda hemen saate baktım. 12'yi geçmişti, ne kadar da çok uyumuşum öyle! Oturma odasına doğru yürüdüğümde Madeleine içerideydi.

-Ah, günaydın Madeleine. Üzgünüm, geç kalktım!

-Günaydın mı? Öğlen oldu, okula geç kaldık, farkında mısın?

-Bence geç kaldıysak hiç gitmeyelim!

-Nina. Hemen hazırlanıp gidiyoruz, tembel olma. Ya da sen gelmiyorsan ben giderim.

-İyi. Geliyorum, bekle.

Aceleyle giyinip çantamı sırtıma aldım ve Madeleine'e seslendim. Beraber yola çıktık. Giderken Derek'in servisini görmüştüm ama tabii ki içi boştu ve geri dönüyordu, belli ki.

-Bak Derek'in servisi Nina. Geç kalmasaydık görürdük belki.

-Ya tamam kızma. Ama bir şey söylemem lazım. Şu sıralar sanki Derek'le aramızdaki sevgi azalmış gibi.

-İç sesin öyle diyordur. Boşver, sevmeseydin çıkmazdın değil mi?

-Doğru diyorsun.

Nihayet okula varabilmiştik. Kapıdan içeri girdiğimizde öğretmen bana sinirli bir bakış attı. Madeleine'e attı mı bilmem. Zoraki bir gülümsemeyle sırama doğru yöneldim. Sıraya bakarak elime kalem alıp oynamaya başladım. 

-Defterlerinizi çıkarın kızlar, bunları yazacaksınız!

Oflaya puflaya yazmaya başlamıştık ki ders bitti. 

-Ders ne kadar da hızlı geçti Madeleine!

-Geç geldiğimizden olmasın?

Madeleine kızmış gibiydi. Okula bilerek geç kalmadık ki. Uyumuşum ne yapsaydım yani?

Derek yanıma geldiğinde ona doğru döndüm.

-Neden geç kaldın Nina?

-Uyuyakalmışım, deyip zoraki bir gülümseme yaptım.

-Peki.

Derek gitti ve arkadaşlarıyla okulu turlamaya başladı. Sınıfın kapısından doğru bakarsam bunu görebiliyordum. Sınıftaki herkes çıkmış, sadece Madeleine ile ben vardık.

-Madeleine, gelsene. Az konuşalım.

-Peki, seni her zaman dinlerim!

-Baksana Derek beni hiç takmıyor. Acaba artık sevmiyor mu?

-Bak, böyle endişelere kapılma! Boşver gitsin. Sen düşünme bunları, yoksa kafayı yersin.

-Peki Madeleine. Dediğin gibi yaparak, düşünmeyeceğim. Seviyordur değil mi?

-Tabii.

Öğle yemeği zamanında Derek beni çağırdı. Ben de gitttim.

-Nina, konuşmamız lazım.

Böyle deyince kötü bir şey olduğunu anlamıştım. Ne diyecekti acaba? 

-Ne oldu?

-Bak, Nina. Ben seni seviyordum...

-Devam et?

-Şimdi anladım ki, biz kanka olmalıymışız. Ben, ne bileyim, daha fazla böyle devam edemem.

-Oh, peki. Anlıyorum seni. O zaman arkadaşça devam ettirelim.

-Anlayışın için çok teşekkür ediyorum Nina.

Ayrılmıştık. Tek kelime idi. Ay-rıl-mış-tık. Kötü hissediyordum. Ama sabahki konuşmamızı aklıma getirdim. Derek'le aramızdaki sevgi bağının koptuğunu hissetmiştim! Üzülmeme gerek yoktu bence. Ama yine de, kanka olmamız gerektiğini daha erken anlayamaz mıydın, seni sevmeden önce... Neyse, yapcak bir şey yok. Bunu Madeleine'e anlatmalıyım.

-Ee, neler konuştunuz bakalım?

Güzel şeyler konuştuğumuzu sanıyordu herhalde. Sadece başka bir tarafa baktım, yanıt vermeden.

-Nina cevap versene bir şey mi oldu?

-Evet, bir şey oldu. Ayrıldık.

-Ne? Bu bir şaka değil mi?

Madeleine şoka girmişti.

-Şaka değil. Ciddiyim, ayrıldık. Kankası olduğumu farketmiş. Keşke çıkmadan önce bilseymiş ya bunu!

-Üzgün müsün? Biliyorum saçma bir soru oldu ama. Üzme kendini tamam mı? Ben yanındayım her zaman.

-Sağol Madeleine. Üzülmeyeceğim.

Ama aslında içim ağlıyordu. Kim üzülmeden edebilir ki! Bir an önce dersler bitse de eve gitsem.

Derek'in hiç üzgünlük havası yoktu ve gayet neşeli görünüyordu. Arkadaşlarıyla mutlu mutlu konuşuyor. Herkes onla takılıyor. Ve kötü olan şey ise onun arkamda oturması.

Daha çıkalı ne kadar oldu ki? En fazla 2 hafta olmuştur. Ne kadar da çabuk ayrıldık. Neyse, ben daha fazla düşünmeyeyim bunları.

Bugünkü son zil nihayet çalmıştı. Herkesin sınıftan çıkmasını beklerken Madeleine ile sohbet ediyorduk. Sınıftaki kişiler azalınca eşyalarımı daha hızlı toplamaya başladım. 

Madeleine ile sınıfta tek kalınca biz de gittik. Kimse yokken sınıftan çıkmak daha güzel bir şey idi. Okula geldiğimizden beri böyle yapıyorduk.

Yolda konuşuyorduk. Derek'ten hiç bahsetmiyordum, bahsetmek istemiyordum. Evlerimize doğru gitmek için ayrılmıştık. Eve geldiğimde kendimi direkt kanepeye attım. Birtakım düşünceler kafamı işgal ediyordu.

Olduğum yerden kalktım ve odama doğru gittim. Artık Derek'le çıkmıyorduk. İyi de, arkadaş-kanka olarak ben daha onunla konuşamam ki, yüzüne nasıl bakacağım! Nasıl olacak bilmiyorum.

Artık çıktığım biri yoktu. Derek aramıyordu beni, ne görüntülü ne de sesli. Mesaj da atmıyordu. Normalde beni internette aktif görse hemen mesaj atardı. Cidden beni sevmiyor artık demek ki. 

Üstümü değiştirip dışarıya çıktım. Madeleine'i de çağırdım ve beraber bir şeyler yemeye gittik. Madeleine iyi ki var diye düşünüyorum her zaman.

Konuşup dertleşiyorduk.

-Madeleine, ben onunla daha arkadaş-kanka gibi konuşamam ki!

-Ha, bir de öyle olalım mı dedi sana yani?

-Evet.

-Ya, bırak konuşma onla, unut onu bence. Hem o seni kaybetti! Ben erkek olsam senle çıkardım ve senden ayrılmazdım. Ya da şuan bir kız kankan olduğum için öyle düşünüyorumdur. Bilmiyorum.

-Sağol Madeleine, ama zaten istesem de konuşamazdım ben onunla.

İçeçeklerimizi içip kalktık ve çıktık. Madeleine'le vedalaşıp eve doğru yol almaya başladım.

Eve geldiğimde biraz müzik dinleyip internete girdim. Dolanmaya başladım internette. Gelen bildirimlere baktıktan sonra bir şey daha farkettim. Bir mesaj gelmiş. Kimden ki acaba?

PopülerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin