Herkese selaam :) Biz Masmalove, Kremalitatli ve Cubuk-kraker.
Bu bölüm biraz geç geldi bunun için özür dileriz. Bu bölümü beğeniceğinize eminim. Keyifli okumalar :)
Doruk'tan
Ada'nın yola çıktığımızdan beri ağlayan gözleri yorgunluğa dayanamamış olmalı ki derin iç çekişleriyle beraber uykuya dalmıştı. Ona döndüğümde ağlamaktan burnu ve yanakları kızarmıştı. Babasını yeni kaybetmiş birine göre çok güçlüydü. En azından öyle gözüküyordu. Önceden de böyleydi hep güçlü gözüken bir duruşu ve bakışları vardı.
Ah birde o inatçılığı?
Adaya dair hatırladığım belli başlı şeylerden birisiydi. Küçükken annem ona ders verirken bile öğrenmek için sarf ettiği inadını çok iyi biliyorum mesela.
Annem... onu ne kadar da çok özledim. O gittiğinde benim duygularımı da beraberinde götürmüştü. Bu umursamazlığım o yüzdendi belki de...
Avukatın verdiği adrese geldiğimizde derin bir nefes aldım. Avukatın dediğine göre dedesinin durumu iyi değildi ve Ada inat etmeyi bırakıp onu görmeyi kabul etmişti. Ne kadar güçlü duran birisi olsa da bu sefer güçlü durabileceğinden emin değildim mektubu okurken bile tutamamıştı kendini. Ondan hoşlanmasam da üzüldüm durumuna, annem öldüğünde aynı şeyleri ben de yaşamıştım gerçekten kolay değildi.
Derin bir iç çekişin ardından istemeyerek de olsa onu uyandırdım. Bana uyku sersemi şaşkın şaşkın bakarken ne olduğunu anlamaya çalışan bir hali vardı.
"Dedenin yanına geldik Ada." gözlerini kırpıştırıp bana döndü.
Kafasını sallayıp kemerini çözmeye başladı. O kemerini çözene kadar ben çoktan arabadan inmiş onu beklemeye başlamıştım. Arabadan çıkıp kapıya doğru ilerlerken dengesini kaybettiğini gördüm. Öne doğru bir adım atıp tam düşecekken onu kolundan kavradım. Eğer tutmasaydım merdivenler yuvarlanması kaçınılmaz olurdu.
"Ada! Iyi misin? Dikkatli olman lazım."
"Tamam iyiyim. Başım döndü sadece"
Tamam dercesine kafamı sallayıp zili çaldım. Kapıyı açan avukattı. Geleceğimizi tahmin ediyormuş gibiydi sanki.
"Buyrun Doruk Bey. Mehmet beyde Ada hanımı bekliyordu." Ada'nın bunu duyduğunda irkildiğini hissettim..
Ada'dan
Beni mi bekliyordu? Ne yani hissetmiş miydi geleceğimi?..
Kafamda cevap veremediğim tonlarca soru ile merdivenleri çıkarken nefes alamadığımı hissettim. Doruk'un koluna tutunduğum da yaşadığım hisleri anlamış olmalı ki sadece kafasını sallamakla yetindi. Odanın kapısına geldiğimde ise derin bir nefes aldım.
Elimi kaldırıp kapıyı açmak için zorlarken Doruk'un destekleyici elini belimde hissettim.
Ne zaman odaya girip yatağa doğru ilerledim bilmiyorum. Her şey bir anda gelişti.
Bu yatakta yatan her anlamıyla çökmüş adam benim dedem miydi yani?
Onu öyle görünce dayanamadım. Hızlıca yatağa gidip sıkı sıkı sarıldım ona. Sanki yıllardır ondan nefret etmemiş gibi.
"Ağlama meleğim. Ağlayıp da yakma canımı" dediğinde anlamıştım ağladığımı.
"Dede özür dilerim affet beni. Kimseyi dinlemeden ön yargılı davrandığım için. Annemi kovduğun için o kadar nefret etmiştim ki senden. Annem o nefretle yaşamayayım diye senin öldüğünü söylemişti. Ama kızma ona seni unutturmak için söylemedi onları bana. Senden daha fazla nefret etmemi istemiyordu sadece. Affet ne olur beni."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMANET
Teen FictionBeklenmedik olaylar.. Farklı bir okul… Farklı bir şehir... Öğrenilmeyi bekleyen sırlar… Yeni arkadaşlıklar… Yeni acılar… Yeni umutlar… Kazanılan ama aynı zamanda yitirilen hayaller… İstenmeyerek alınan sorumluluklar... Aşk'ın bilinmeyen gücü…...