BÖLÜM 14 - KAYBOLMUŞ

22 4 1
                                    

01.03.2019

Bir alışkanlığa son vermek, bir insan için olabilecek en büyük boşluklardan biridir. Sigara gibi... Uzun süreler boyunca içersin. Belki bir ay, belki bir yıl, belki ömrünün yarısı kadar. Bir gün bu alışkanlıktan vazgeçmek istersin ya da sağlığın için vazgeçmek zorunda kalırsın. Bu büyük bir boşluk hissi yaratır ancak bu boşluk hissi asabi davranışlarla gün yüzüne çıkar ve diğer insanlar sizin bulunduğunuz durumu kavrayamaz bile. Alışkanlıklardan ayrılmak bir bakıma insanı yıpratır ancak; daha sonra kendini rahatlamış hissedersin. Üzerinden büyük bir yük kalkmıştır.

İki aydır büyük bir boşluğun içinde tutunacak bir ip aradım. Taşındığım yerdeki insanlarla ilişkimi bitirdim. Belki bu kısımda tamamen demem gerekir ancak Barça dedemin savaşında saldırıya geçmem için bana yardım ediyor. Aynı şekilde Tuğra da...

Semih gittikten sonra Gözen ve annesiyle oturup oldukça uzun bir sohbet ettik ve annemle ilgili bilmem gereken çok fazla şey öğrendim. Annem... Onun ölmediğini Serap Hanım'a söyleyemedim. Annemi daha ben bile görememiştim. Dedemin yaptığı alçaklığı öğrendikten sonra annemle görüşmek istedim ancak Barça annemin Türkiye'de olmadığını söyledi. Yanına gitmek istedim ama zaten okullar açıldığında döneceğini öğrendim. Bu sürede kendimi bu karşılaşmaya hazırlamaya karar verdim.

Ve yarın... Yarın, hayatımın en çalkantılı günü olacaktı. Yarın okullar açılacak ve annem yarın Türkiye'ye dönecekti. Yarın onunla görüşmeyecek olsam da yine de hayatımın en çalkantılı günü olacaktı. Neden mi? Dedemle vereceğim savaş için eski oturduğum yere geri dönmüştüm. Eski okulumda yeni bir öğretim yılına başlayacaktım. Bana para uğruna nefretle bakan gözlere bakmamaya çalışacaktım. Yine o arka sırada, pencere kenarında oturacaktım. Bir etkinlik olduğunda yine hiç düşünülmeden yok sayılacaktım. Okulun boş koridorlarında yürürken eski olaylar gözümün önünde olacaktı. Burada yaşadığım süre içinde eski mikroplar üzerime yapışacak ve ben dedemin boğazına sarıldığımda o mikrobu, onu öldürmesi için üzerine salacaktım. Her ne kadar Reşit Dede'min evinde kalıyor olsam da yanmış ev oturabilmem için tadilattaydı. Benim yüzümden yanmış ev... Her ne kadar yanmış haliyle oturmak istesemde Barça sayesinde, dışarıdan davetkâr bir görüntüsü olduğunu anladım. Davetkâr ve yaşamaya teşvik eden... Birkaç ay içinde bu davetkâr görüntüden eser kalmayacaktı.

Karşımda açık laptopa bakarken düşündüğüm bütün şeyler avucumun içini tırnaklamama sebep oldu ve acıyla elimi açtım. Bakışlarımı avucumun içindeki tırnak izlerinden çekip ekrana kilitledim. Tırnakladığım elimi yavaşça kaldırıp ekrandaki resme dokundum ve derin bir iç çekip hızla laptopun kapağını kapattım. Başımı hafifçe duvara vurduğum sırada telefonum çalmaya başladı.

Barça Kıran

Telefonu yavaşça yanıma fırlatıp tekrar başımı duvara yasladım. Çalan telefona dedemin sesi karışınca ayağa kalkıp odadan çıktım ve onun yanına gittim. Birkaç gündür yorgundu ve sürekli uyumak istiyordu. Odasından gelen öksürme sesiyle kapıyı bile çalmadan içeri girdim. Başucunda duran küçük şişeden bir bardak su doldurup eline verdim ve titreyen elleriyle suyu içmeye başladı. Bitirince yattığı yerde doğruldu ve bardağı yatakta yanına koydu.

"İyi misin dede?"

"İyiyim, iyiyim. Kızım, şirketle ilgili konuşmamız lazım."

Anlamayan gözlerle dedeme baktım. Hastaydı ve hala şirketi düşünüyordu. Tamamen saçmalıktı. Önce iyileşmeliydi. Zaten daha sonra uzunca oturup konuşurduk. Bu kadar acele etmesine gerek yoktu.

"Sonra konuşuruz dede, dinlen sen."

"Şimdi!"

Kısık çıkan sesini yükseltmeye çalıştığı için yeniden öksürmeye başladı ancak kısa sürdü.

SİZE NE?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin