Taeyong okul bahçesinde elinde içeceği ile aylakça dolaşıyordu.
Dersi boştu ve yurt odasına gitmek istemiyordu.
Havanın güzel oluşunu da fırsat bilip bahçede turladı. Yurtlar ve dersliklerle çevrelenmiş bir bahçeydi. Güzel bir konumlandırmaydı okulu doğrusu. Bu hâlini seviyordu her şey ulaşılabilirdi çoğu zaman küçücük bir kasaba gibi görür, dışarı çıkmasına bile gerek kalmazdı. Öyle aman aman bir dışarı hayatı da yoktu ya! Johnny ile ne kadar takılıyorlarsa.. Şimdi de hafif bir esinti eşliğinde güneş pasparlak şekliyle üniversite binalarının üstünden yükselmişti. Tam da öğle vaktiydi, bugün ikisinin de öğleden sonra boşluklarının denk geldiği tek gündü. Eliyle saçını düzeltirken etrafına bakınarak yürüyordu. Hâlâ her hafta önünde beklediği dersliği bilmiyordu, biraz unutkan mıydı ne?
Johnny'nin dersten çıkmasına yirmi dakika daha vardı, bekleyecekti ki yemek yesinler... Ama şimdiden çok acıkmıştı. Kendi kendime ne yesek diye düşünmeye başladı bile, her seferinde "fark etmez"lerle boşa zaman geçiriyorlardı.
Tepesinde onu kavuran güneşten kaçmak için gölgede olan bir bank aradı. Sallana sallana, dağınık saçlarına bir o eliyle bir bu eliyle şekil vermeye çalışırken bir banka oturdu. Saçları bu aralar hiç söz dinlemeksizin darmadağındı. Biraz da kendi ders sıkışıklığıyla salmıştı. Sonunda ders saati bitmişti ve kalabalık topluluk bahçeye dağılıyordu. Öyle bir kalabalıktı ki bu ders çıkışları, üniversitede bu kadar kişiyi aynı anda bir daha göremiyordunuz. Nereden geliyorlardı bir an, hayret ediyordu doğrusu.
Ve yıllardı yanında olan tanıdık yüz, Johnny göründü. Yanına oturup selam verdiğinde o da geri yaslandı. İkisi de gözlerini kapatmış Taeyong boş boş, Johnny soluklanırcasına dinlenirken görevli birinin sesini duydular.
Yakınlarında bir sürü koliler vardı ve birkaç genç görevlinin talimatları ile taşınmasına yardım ediyordu.
Ağır gibi gözüken kolileri sırtlarına kaldırırken zorlanıyorlardı. Johnny'nin hala gözleri kapalıyken Taeyong oturduğu yerde eğilmiş onları seyrediyordu. Neden seyrettiğini kendi de bilmiyordu bu biraz inşaat izlemek gibiydi. Yaklaşık on çocuk sürekli odaya girip çıkıyor koli taşıyorlardı. Ne taşıdıklarına dair bir merakı da yoktu, kim bilir ne saçmalıktı, umursamazca ayaklarını sallıyordu sadece.
Sona bir koli kalmıştı, diğer çocuklar yine görevlinin talimatıyla ya bir yerlere dağılıyor ya da nakliye arabasında bir şeyler yapıyorlardı. Ve son koli. İçeriden çıkan dar kırmızı tişörtlü çocuk o son kolinin üzerine eğilip kol damarları belirginleşene dek zorlanarak o koliyi kaldırdı ve elleriyle destekle tutarak omzuna koydu. İçinde ne olduğu değilde neden ağır olduğu hatta ne kadar ağır olduğu daha ilginçti. Çocuk çok zorlanmıştı. Taeyong çocuğun yüzünü göremedi. Ama saçları terden ıslanmıştı, demek cidden ağırdı. Tam kaldırdığı sırada çocuğun tişörtü de açıldı. Taeyong öylesine bakarken istemsizce açılan tişörtte onu gördü. Daha neye baktığını fark etmeden anlamıştı:
Karnının sol kenarındaki X dövmesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
X • Taeten
Short Story"Vücudumda bir X dövmesi var ama görmek için beni soyman gerekecek." [made in 2017]