23

2.2K 217 45
                                        

eightnineten: sana çok kötü yorumlar yapıyordum sonra çarpıldım

leetaeyong: hı?

eightnineten: seni eleştirmeye yer ararken birden sana aşık oldum.

eightnineten: sonrasını biliyorsun zaten.

leetaeyong: amSN TANRIMMMMm

eightnineten: ve bunu kendime kabul ettirmem zor olmuştu

leetaeyong: gel buraya öpeceğim seni

eightnineten: birden bire ne oluyor :D

leetaeyong: minnooşşşuuummm böyle kırılgan ve iyi kalpliliğini yerim senin

eightnineten: taeyong ne oluyorr :DD

leetaeyong: bende diyorum bu neden pısırık kedi gibiiiii :DD

eightnineten: ya leE TAEYONG ORAYA GETİRTME BENİ PISIRIK KEDİ Ne

leetaeyong: lütfen gelsene :D


"Kim o?" söyleyen Taeyong'du. Yurt odasının kapısı tıklatılmıştı.

"Benim, Ten." diye cevap geldi.

Gülerek "Miyavlarsan içeri alırım" dedi.

"Yaa saçmalama hadi aç, görürsün sonra kediyi!" yakına yakına söyledi Ten.

Taeyong'un gülme sesleri hala geliyordu. İkisi de hala bekliyorlardı.

Ten kapıyı açmasını, Taeyong ise miyavlamasını...

Ten açmayacağını anlayınca fısıldadı:

"miyav?"

İçerden çok yüksek sesli bir kahkaha duyuldu ve Taeyong kapıyı açtı.

Ten somurtarak ve kaşlarını çatarak Taeyong'a baktıktan sonra içeri doğru yürüdü.

Karşılıklı yataklara oturdular. Taeyong'un gülmesi bitince Ten de yüzünü düzeltti.

"Cidden daha önce kimseye açılmadığını bilmiyordum."

"Sormadın. Ben de durup dururken söylemedim."

Öylece baktılar birbirlerine. Taeyong tekrar gülecekti. Kendini durdurdu.

"Tamam neden böyle olduğunu anlamış oldum. Ama böyle minnoş minnoş daha şekersin sevgilim."

Ten başka taraflara baktı. Kolları bağlı oturmuş etrafı izliyordu.
Kızgın kızgın oturuyordu.

"Şöyle bakarken bile şirinsin..." yine gülmeye başladı.

Ten ayağa kalkmış ve iki adımda Taeyong'un oturduğu yatağın önüne gelmişti.

Elini onun göğsüne koymuştu.

Daha sonra Ten bir şey yapmadan Taeyong'un göğsüne kafasını koydu, üzerine yattı.
Beraber uzanmalarıyla çok huzurlulardı. Sonra Ten gözlerini açtı ve Taeyong'u izledi. Kirpiğini, kaşını.

Sonra duramadı.
"Bugün farkettim de...." dedi. Taeyong da gözlerini açtı.
Işık Ten'in arkasından geliyor ve Taeyong'a vuruyordu. Gözlerini açınca göz rengi daha açık gözüktü. Ten'in içi gitti ama sözüne devam etti:
"Birbirimiz hakkında, geçmişlerimiz hakkında fazla bir şey bilmiyoruz."
"Hadi ama.. İlk tartışmamız bundan mı olacak?"
"Şey.. ilk değil. Ayrıca tartışma da değil ki.."
"Sevgiliyken ilk* ve bence geçmiş önemli değildir, o an, yaşadığın an hissettiklerin önemlidir." dedi ve üzerinde öylece uzanan Ten'in elini bulup tuttu ve dudağına götürdü.
Ten eli öpülünce birden kıkırdadı ve kendini Taeyong'un göğsüne daha çok bastırdı.
Ama Taeyong cevap vermemek için geçiştiriyordu, eline yavaşça vurup doğruldu. Uzanmaya devam eden Taeyong'un yanına, yatağa oturdu ve konuşmaya devam etti.
"Dolaşırken de arkadaş gibiyiz zaten. Fazlası olması gerektiğini hissetmiyor musun?"
Taeyong ani hareketle kalkıp uzanması için onu yanına çekti ama kendisi uzanmadı bu sefer.
Uzanan Ten'in üstüne eğildi.
"Hissettiklerimin sadece birazını biliyorsun. Ve haklısın. Bize fazlası lazım."
Doğruldu. Ten ise donakalmıştı. Taeyong ne zaman hareket etse donakalıyordu. Bir sanatkarın yaptığı heykel gibiydi ve heykel canlanırsa nasıl da şaşırılırdı di mi.. İşte Ten öyle şaşırıyordu her hareketine..
Taeyong ayağa kalktı ve Ten'in elinden tutarak onu da kaldırdı.
"Hadi o zaman. Gidiyoruz."

X • TaetenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin