Konuşmanın üzerinden 3 saat geçmişti. Hava kararmak üzereydi. Ten yurt odasına gelmiş ödevini yapmaya çalışıyordu. Ama sadece yapmaya çalışıyordu. Yapamıyordu ki; aklı oradaydı. Defteri önünde açıktı. Parmaklarının arasında kalemini döndürürken duvara bakıyordu.
Güzel gelişmişti. Taeyong'un onu kırmamak için sarf ettiği çabayı görmüştü. İstemsiz gülümsemişti. Ona bakınca ya güzelliğine gülesi ya da ağlayası geliyordu zaten. Biraz belli etmişti Taeyong. Eh, karşılığında Ten de gönlünü alabildiğini belli etmişti. Gülümseyerek şaşırtmıştı.
Şimdi düşünüyordu da... Ne olmuştu ki?
Uzun uzun düşündü.
Düşüncelerini bozan şey ise oda arkadaşının akşam yemeği almak için dışarı çıkacağını söylemesiydi. Ten'in de masayı hazırlaması gerekiyordu o zaman.
Defterlerini kaldırdı, masayı sildi. Tabakları getireceği sırada kapı çaldı.
Oda arkadaşının çabuk döndüğünü düşündü. Sahi, ne almıştı ki öyle? Onun olduğundan eminmiş gibi kapıyı hemen açtı.
Ama o değildi.
Tek eli kapının pervazında, yere bakan ve kızıl saçlı çocuk...
Kızıl saçlı? Siyaha boyatmamış mıydı? 3 saat önce siyahtı...
Neden boyatmıştı?
Neden buradaydı?
Ama çok iyi duruyordu.
Kızıl saçlarını seviyordu.
Yere bakıyordu. Ten tüm bu düşünceleri sadece Taeyong dudağının kenarını kaşıyıp bakışlarını Ten'e çevirene kadar aklından geçirmişti. Hızlıca. Donup kaldığını o bakınca anlamıştı. Ayılıp hafifçe kafasını salladı. Anlam vermek istiyordu ama akıl almazlık daha anlamlı gibiydi onunlayken.
Taeyong ise gülümseyerek "Girebilir miyim?" diye sordu. Cevabı beklemeden içeri girmeye yeltenmişti.
Ten ağzı henüz şaşkınlıktan kapanmamış şekilde kafa salladı. Taeyong yüzünden resmen mest olmuştu. Saçları, yüzü, duruşu... Her şeyi onu etkiliyordu. Sürprizcesine gelmişti hayatına ve şimdi, odasının kapısına.
İçeri girdiğinde kapıyı kapattığında Ten'e yaklaştı. Artık gülmüyordu. Taeyong gülümsemeyi kesince Ten biraz korktu. O da gülümsemeyi kesti.
"Beni kapı dışarı etmezsin değil mi?" Ten dediğine gülüp kafasını hayır anlamında salladı.
Taeyong onun gülüşüne hastaydı. Yine kendine hakim olamadı. Yüzünü elleri arasına aldığı gibi öptü onu.
Ten dudakları üzerinde defalarca kez gözüyle kestiği dudakları hissedince ne yapacağını bilemedi. Taeyong muhtaç gibi miydi? Hayır. Daha çok yıllarca beklemiş gibi.Ten ona karşı koyamadı, koymazdı. Dudaklarını onun için araladı. Dudaklarıyla birlikte dilleri de birbirine karışınca Ten sanki dünyasının kaybolduğunu hissetti. Felsefik düşünmek istemezdi ama bu öpüşme ona Tanrı'nın varlığını kanıtlar gibiydi.
Taeyong yavaşça onu ittirmeye başlayınca sulu bir ses ile dudaklarını ayırdı. Taeyong ona tekrar uzanınca Taeyong'u durdurup tişörtünü çıkarttı.Oda arkadaşı biraz aşağıda takılsa sorun olmazdı.
Onun tişörtünü çıkardığı gören Tae sırıtıp kendi tişörtünden de kurtuldu.
Ten'in biraz gerisindeki yatak kime aitti bilmiyordu ama o an yataktan daha önemli bir sorunu vardı. Ten'i arkaya doğru ittirip yatağa düşmesini sağladı. Yatakta üstüne çıkıp hafifçe dudaklarını yaladı. Altındaki resim her şeyden güzel, her şeyden huzurluydu. Azıcık terlemiş, her iki açıdan da ateşli bir yüz ve onu beklermiş gibi yatan bir çocuk. Çok güzel bir çocuk.
Ten, Tae'nin durduğunu fark edince gözlerini araladı. Öylece, sanki boyalarla harmanlanmış bir resmi anlamaya çalışır gibi fakat bir yandan da o resme bayılmış biri gibi bakıyordu ona.Gülümseyip hemen yerlerini değiştirdi. Hızlıca boynuna yöneldi. Seks kuralları 12. maddeye göre boyun emilmek zorundaydı. Boyun önemli ve çokça azdıran bir kısımdı. Yani ona göre öyleydi.
Düşüncelerinin saçmalığına gülüp Tae'nin boynunu ısırmış, ısırdığı her yeri emmiş ve sonra acısını geçirmek ister gibi öpmüştü. Defalarca kez. Tae'nin her emişine ve ısırışına çıkardığı sesler inanılmaz hoşuna gidiyordu. Köprücük kemiğinin boşluğunda dilini gezdirince Tae kendini tutamayıp hırlar gibi bir ses çıkardı. Sanki yıllardır bu günü bekliyor gibi, binlerce kez prova yapmış gibi uyumlulardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
X • Taeten
Cerita Pendek"Vücudumda bir X dövmesi var ama görmek için beni soyman gerekecek." [made in 2017]