Selam! bir sonraki bölüm 1K olmadan gelmeyecek, üzgünüümm. Sevgileer<3
(oha ta ne zaman yazmışım aşırı duygulandım)Önce gördüğünü algılayamasa da daha sonra şaşkınlığının yerini kızgınlık almıştı. İki gün onca ona onu sevdiğini söyleyen biri nasıl böylece samimiyetle baş başa otururdu? Bu kadar mı güvenilirdi? Oturmadı, elindeki yemeğiyle beraber hızla kantinden çıktı. Kafasını toplamalıydı. Düşündü. Hiç toplayamamıştı ki! Bir oraya bir buraya seri adımlar atıp kafasını tutuyordu yalnızca.
Şimdi hangisi hangisinin peşinde koşmalıydı? Ya da bırakmalı mıydı? Ama Taeyong öfkesine hakim olmalıydı. Karar verdi, ona yazacaktı. Ama engellediği için yeni bir hesap açmayı düşündü. Kendi hesabını engellemişti, demek ki vazgeçmişti ya da unutmaya çalışıyordu. Yanındaki kız da bunun bir parçası mıydı? Yanlış mı yapacaktı acaba yazmakla?Bunları düşünürken hesabı açmıştı. İlk kez bu sefer o cesaret ederek mesajı yollamaya karar verdi ve harekete geçti.
idonthavered size mesaj göndermek istiyor [kabul et / reddet]
idonthavered: kızla mutlu gözüküyordun. ama konuşmamız gerektiğini düşünüyorum.
Mesajı atar atmaz gözlerini kapattı. Sanki gözlerini kapatınca gerçekliği gidecekmiş, affedilecekmiş, geri gelecekmiş gibi içinden gelen bir refleksle yapmıştı bunu.
Oturduğu bankta bacağını sallamaya başladı ve telefonu önünde açık, izliyordu. Heyecandan elleri buz kesmişti.
eightnineten mesaj isteğinizi kabul etti.
eightnineten: benim kullanıcı ismime laf edene bak!
İstemsizce gülümsedi. Kızgınken bile çok tatlıydı, mesaja bak!
eightnineten: pekala, nerede?
idonthavered: gelmiştim ama mutluluğunu bozmak istemedim. müsait olunca yazarsın.
eightnineten: gayet müsaitim şu an..
Bu mesaj Taeyong'un kaşlarını çatmasına neden olmuştu. E Ten, biriyle değil mi şu an... Kızla gelirse bir de... Yalnız konuşması gerektiğini eklese miydi?
idonthavered: dışarı çık.
idonthavered: yalnız.
Ten Yeri'ye ne söyleyeceğini bulamadı. Saçma ve çocuksu bir fikirle midesinin ağrıdığını, az sonra geleceğini, lavaboya gitmesi gerektiğini söyledi. Tatlı Yeri gülümseyerek memnuniyetle başını salladı.
Dışarı çıktığında duvara yaslanmış Taeyong'u gördü ama gözlerine bakmak istemiyordu. Yelkenleri suya indirebilmek istemiyordu. Dik durmak istiyordu her ne kadar o eriyip bittiği gözlerin içine baktığında bu mümkün olmasa da. Yanına gitmek istemiyordu. Bacakları onu götürüyordu. Taeyong onu fark edecek kadar yaklaştığında ikisi de gülümsemedi. İkisi de bozuktu. Ne söyleyeceklerini bilemiyorlardı.
Sonunda Ten onu yönlendirdi ve ilerlediler. Yeri'nin görebilme ihtimaline karşılık biraz yürüdüler. Kenara çektiğinde acele etmesini söyledi. Bekleyeni vardı. Taeyong o bekleyen kişi karşısında ne hissedeceğini bilemedi.
"Neden engelledin?" diye sordu aniden. Kendi bile neden düşünmeden konuştuğuna şaşırmıştı. Yanlış olmaması, artık Ten'i kırmaması, onu istemeyecek olma durumunda bile onu kırmadan bırakmak istemesi tüm hareketlerini gözden geçirerek yapmaya zorluyordu. Ama şimdi pat diye söylemişti ve pişmandı. Vereceği cevap çok belliydi zaten.
"Neden engellemeyeyim ki?" diye de karşılığını almıştı.
"Ben... bilmiyorum." kafasını kaşıdı. "tamam.. her şeyi konuşmalı... yız. Evet konuşmalıyız."
Ten kafa salladı. Kararlı bir görünümü vardı ama gözlerindeki kırgınlığı saklayamıyordu. Kollarını birbirine dolamış Taeyong'u dinliyordu. O sırada Yeri kantinden çıktı. Ten, Taeyong'a işaret etti ve Yeri'nin yanına gitti. Ona üzgün olduğunu ve ona bahsettiği kişiyle konuşma zamanının gelmiş olduğunu söyledi. Yeri çok iyiydi ve bu habere sevindi. Her şeyin en iyisinin olması için de dileklerini sundu çünkü Ten ile yakın arkadaştı, onun üzülmemesini isterdi elbet. Ten ona teşekkür edip Taeyong'un yanına döndü.
Taeyong onları izlemişti ve döndüğünde harekete geçip banka yürümeye başladılar. Oturduklarında Taeyong sıkıntıyla sordu.
"Onu. O kızı. Seviyor musun?"
Ten şaşırmıştı. Çünkü Taeyong'un o şekilde anladığını bilmiyordu, beklemezdi de. Şaşkınlıkla ona baktı. Bankta otururken eğilmiş olan Taeyong ise ellerini birleştirmiş, dirseklerini dizlerine koymuş onlara bakıyordu. Uzun süre ona cevap vermeyince kafasını kaldırıp Ten'e baktı.
O sırada cevap vermesi gerektiğini hatırlayan Ten ise cevabı hayır olmasına rağmen "B-bilmiyorum." dedi. Hala Taeyong'u istiyordu. Sadece sürünmesini istemesi onu istemesinden daha fazlaydı. Nasıl bir anda vazgeçebileceğini düşünmüştü ki? Saçmalık! Halbuki ondan o bıksa bile gitmeyeceğini açıkça belli ettiğini sanıyordu. Ten de burada yanılmıştı demek ki...
Taeyong ne düşüneceğini, ne söyleyeceğini hiçbir şey bilmiyordu. Öylece kalmıştı.
"Bana kırgın mısın?" dedi. Konuşmaya devam etmek istiyordu.
"Sence?" diye soruyu soruyla karşıladı Ten. İkisi de birbirinden gereksiz cümleler sarf ederek akıllarına bir şey gelene kadar zaman kazanıyorlardı akıllarınca.
Yaklaşık birkaç dakika sonra tam ona karşı dönüp gözlerine bakarak "Özür dilerim" dedi. Sonrasında yine bir iç sıkıntısı... Ten o aniden dönünce nefesini tutmuştu fark etmeden.
"Seni kırmayı istememiştim, istemiyorum da" diye ekleyebildi. Ten ise başka taraflara bakmaya başlamıştı. Rahatlamışlığını belli ederse tekrar tepesine çıkar diye korkmuştu. Ne kadar belli etmese de durumu öbüründen daha kötüydü. Midesi birazdan fırlayacaktı. İlk defa böyle bir konuşma yapıyordu ve bir daha yapmak istemediğine emindi. Taeyong'a bir cevap vermedi. Onu kaybetmek istemiyordu ama onu kırmak istiyordu. Ve cevapsız bırakırsa kırılacağı gibi saçma bir düşünceye yönelmişti. Neler saçmalıyorlardı böyle...
Dakikalar geçti sessizce oturdukları. Sonunda Taeyong "Hala bana karşı bir şeyler hissedip hissetmediğini bilmiyorum ve sana kesin bir şey söylemediğim için de özür dilerim. Ama...arkadaşın olarak her zaman konuşabilirsin."
Bu ikisine de kötü gelmişti.
Ama Ten bir şeyleri anlamıştı. Onu kırabildiği gibi bir şeyleri. Ve onun da Ten için atan kalbi olduğu gibi bir şeyleri.
Kalkıp vedalaştıklarında Ten gülümsemişti, Taeyong bunu görmüştü.Cesaret kaynağı, delilik.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
X • Taeten
Short Story"Vücudumda bir X dövmesi var ama görmek için beni soyman gerekecek." [made in 2017]