ben bu hikayeye çok bağlıyım arkadaşlar ağlıyorum istemsizce
Varlık ile yokluk arasında bir hafta geçirmişti Ten.
Taeyong'u da Jaehyun'u da hiç görmemişti.
Bir mesaj bile almamıştı. Kendisi de atmazdı hâliyle.
Ama Johnny'nin de Tae'ye kızgın olduğunu biliyordu. Hatta Johnny Ten'in yanındaydı ve Taeyong'u o da görmemişti. En azından yakın birinin de ona kızgınlığı ve Ten'e desteği iyi gelmişti, yine de özlüyordu.Sıkılıyordu, üzgündü. Ne olacağını bilmeden zaman geçip duruyordu.
Uzaktan bile olsa, küs bile olsalar Taeyong'unun yüzünü görmeyi isterdi. Ama hiç ortalıklarda yoktu.Bu sabah da kalkmış, yemek yemiş -zorla- ve kitap okumaya çalışırken (ki bu kafa karışıklığında anlaması mümkün olmuyor, sadece gözlerini gezdirmiş oluyordu.) telefonuna mesaj gelmişti.
Anneem: babanın durumu çok kötü müsait olduğunda hemen gel
Mesajı okur okumaz uzandığı yatağından fırlayıp ayağa kalktı, sonra tekrar ekrana baktı. Gözleri yuvalarından fırlayacak kadar açılmıştı. Kalbinin hızlı atışı durunca tişörtünü tutup bir çırpıda çıkardı. Başka bir tişört ve gömlek giyindi. Oda arkadaşına mesaj atıp durumunu bildirdikten sonra aceleyle odadan ve okuldan çıktı.
Bir taksiye atladı. Durmadan saatine bakıyordu.
Ne olmuştu ki birden? Yolu da uzundu...
Telefonunu çıkardı annesini aradı. Çaldı.. çaldı.. çaldı... Ama açmadı.
Neredeyse tüm yol boyunca annesini de babasını da aradı ama hiçbiri açmadı. Ciddi bir şey olduğundan korktu. Yoksa bu kadar cevapsız çağrının mümkünatı yoktu.Neredeyse 1 saatlik yolculuğu son bulmuş ve taksiden inip evine koşmaya başlamıştı.
Kendi anahtarını da yanına aldığı için cebinden çıkardı ve kapıyı açtı.
İçeride çıt yoktu. Anahtarı ve gömleğini astıktan sonra salona yürümeye başladı.
Belki uyuyorlardır diye o da fazla ses çıkarmadı ve yavaşça ilerledi. Belki de evde yoklardı? Ya hastaneye gitmişlerse? Telefonları evde kalmışsa? Hangi hastanede olabilirlerdi ki nasıl ulaşabilirdi onlara?
Salonun kapısına geldiğinde salonda birinin olduğunu gördü ve ağzı açık kaldı.Ahşap zeminde, eli dudağının kenarında gözlerini yerden hafifçe ona kaldırmış, üstünde siyah, kedi işlemeli gömlek olan kızıl saçlı bir çocuk...
O salonun ortasında hafif, yan gülümsemesi ile Ten'e bakarken Ten, odanın kapısında ağzı açık vaziyette duruyordu.
Taeyong bir adım attı ve Ten de ona doğru adım attı.
Neler oluyordu? Taeyong? Onun evinde? Babası neredeydi? Annesi? Taeyong nasıl gelmişti? Neden gelmişti? Ailesine ne demişti?
Daha cevapları bulamadan Taeyong daha fazla yaklaştı ve biraz eğilip elini bularak hafifçe tuttu.Ten ondan uzun olan çocuğa şaşkın şaşkın bakmaya devam ederken kızıl saçlı, konuşmaya başladı.
"Sen, hüzünlü gülümsememdeki kırışıklığım...
Beynimi saran zehirli sarmaşığım.
Duygularımdaki karmakarışıklığımsın.
Ama en çok da seni bilirim ben. En güzel sende hissederim duyguların en derinini. Sen... sen benim en cesur olduğum yanım, hiç tatmadıklarımı tattıran, yaşamadıklarımı yaşattıran tarafımsın. Günümün en parlak güneşi olduğu kadar solgun akşamlarımın da ay ışığısın. Seni tanımlayacak kelime bulamıyorum. Ama tüm kalbimle söylüyorum ki seni çok seviyorum."ve Taeyong yere çökmüştü. Ten gözleriyle onu takip etmekten başka bir şey yapamıyordu. Donup kalmıştı. Taeyong hala ellerini tutarken dizinin üstüne çökmüştü. Tek elini bırakıp cebinden bir şey çıkardığı sırada içeri giren bir sürü ayak sesi duyuldu. Ten dolmuş gözleri ve mahçup yüzüyle iki omzunun üstünden geriye, içeri gelenlere baktı.
Kendi ailesi, Taeyong'un ailesi, arkadaşları, Johnny, Yeri, oda arkadaşı.. hepsi... Hepsi oradaydı. İçeri giriyor ve gülümsüyorlardı. Çevrelerini bir çember gibi sardıklarında Ten onlara bakmaya devam etti. Ellerinde de balonlar, kutlama eşyaları vardı. Herkes bunu biliyor, onaylıyor ve kutluyordu.
Taeyong hala onu izlerken sonunda Ten ona dönünce devam etti."Sen, bilinmeyen denklemimin X'i, ömrüm boyu beni tamamlayabilir misin?"
Ten'in gözyaşları yanağından süzülürken tekrar konuklara şöyle bir baktı. Sonra Taeyong'a geri döndü ve yavaşça evet anlamında başını salladı. Taeyong yüzükleri taktıktan sonra hemen ayağa kalktı ve Ten ellerini yüzüne kapatıp ağlarken ona sarıldı.
Davetliler alkışlamaya, çığlıklar atıp tebrik etmeye başlamışlardı ki PAT!
Ten sese gözlerini açtığında yukarıdan süzülen konfetileri görmüştü.Anneleri de duygulanmış olacaktı ki.. Durun bir saniye! Ten'in ailesinin Ten'in Taeyong'la tanıştığını bile bilmiyordu ki. Taeyong nasıl hepsini halletmişti?
Ve Taeyong içini okur gibi sarılırken kulağına fısıldadı.
"Ailen çok anlayışlı. Babana bu kadar değer verdiğini de söylemişlerdi. Tüm plan gidebilirdi.. Ve çok ısrarla arayıp durdun manyak şey."Ten de ellerini yüzünden indirdi. X kazınmış yüzüğüne baktı. Yüzükleri çok güzeldi. Daha sonra kollarını Taeyong'a doladı ve kafasını kaldırdığında dipdibelerdi.
Ona uzun uzun baktı ve kafasını omzuna koydu. Sonra o da fısıldadı:
"Beni bırakmadığın için,
bizden vazgeçmediğin için teşekkürler sevgilim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
X • Taeten
القصة القصيرة"Vücudumda bir X dövmesi var ama görmek için beni soyman gerekecek." [made in 2017]