Taeyong Ten'in elinden tutmuş sürüklerken oda kapısını el ele kilitlediler, el ele dışarı çıktılar, el ele yürüdüler. El ele tutuşurken artık alışmış olan arkadaşları onları selamlıyordu, diğerleriyse fısıldaşıyordu...
Ten yüzünü ekşitmiş Taeyong'un peşinden gidiyordu. Neden yüzünü ekşittiğini bilmiyordu ama sürüklenirken yüz ekşitilirdi herhalde..
Sonra kendi yüzünün aldığı hali fark edip düzeldi. Mutluydu çünkü. Neden olmasındı ki? Sevgilisinin onu nereye götürdüğünü de merak ediyordu.
Diğer eliyle onun kolunu çekti ve durdurdu.
"Hey, nereye gittiğimizi söyleyecek misin artık?" dedi. Ama kızıl saçlı olan sadece gülümsedi ve önüne dönüp yürümeye (ve tabii diğerini çekiştirmeye) devam etti.
Okuldan çıktıklarında bir taksi çağırdılar ve Taeyong, Ten'in daha önce hiç duymadığı bir adres söyledi. Söyledikten sonra yerine yerleşip Ten'in yüzüne bakmaya koyuldu.
O kadar güzel bakıyordu ki...
Acaba aklında ne vardı?
Aklında o kadar güzel bir şey vardı ki gerçekleştireceği için duygulanıyor gibiydi.
Ten onu çözmeye çalıştı ama onun güzel bakışları ve altında yatan gizemleri çözemeyince vazgeçti. Biraz okuyabiliyordu artık onu ama ne yapacağına kadar da bilemezdi elbet. Her şeyi bilebilse heyecan da sürpriz de kalmazdı yani. Gülümseyip kucağında duran elini Taeyong'un elinin üstüne getirdi. Yavaşça parmağını Taeyong'un avuç içinde gezdirdi. Taeyong da onun parmağını izliyordu. Şu masum anın tadını çıkarmak istiyordu. Arada bir bakışlarını birbirlerinin gözlerine çeviriyor ve gülümsüyorlardı.
Bakışarak, gülüşerek, konuşarak yarım saat geçti. Şoför geldiklerini söylediğinde Taeyong ücreti ödedi ve indiler.
Bir mahalleye gelmişlerdi. Çoğu birkaç katlı apartman olan, bahçeli evler vardı. Taksi uzaklaşınca Taeyong, mahalleyi inceleyen Ten'e dönüp:
"İşte, doğup büyüdüğüm sokak." Dedi.
Ten bu sözün üzerine gözlerini mahalleden çekip Taeyong'a yöneltti. Şaşkın şey.
Taeyong gülümsedi. Tekrar Ten'in elini tuttu. Tanıtmaya başladı. Ten'in şaşkınlığı kadar Taeyong heyecanlıydı.
"Evet, birbirimiz hakkında fazla bir şey bilmiyoruz demekle haklıydın, işte, ta doğumumdan başladım. Sıkılacaksan baştan söyle" güldü.
Ten kafasını onun omzuna koydu daha sonra da dudaklarını yukarı doğru kaldırıp yanağına bir öpücük kondurdu.
Taeyong gülümsedi ve kenetlenmiş ellerini sıktı. Devam etmek için hareketlendi. Mahalle uzundu ve yürürken Taeyong anlattı:
"1 Temmuz 1995 yılında şu yakınlardaki bir hastanede doğmuşum." Parmağıyla sağ tarafı gösterdi ve devam etti:
"Küçüklüğüme dair hatırladığım pek bir şey yok. Normal bir çocuktum. Bu gördüğün sokakta bütün gün arkadaşlarımla oynardım. Buradan da hep bir şeyler alırdık." Minik bir bakkalın önünden geçerken gösterdi.
"Bakkalın sahibini severdik, bize çocuğu gibi davranırdı. Geçen sene vefat etti. Ailemde ise..
Annem evde ders verirdi. Annemin çoğu öğrencisini tanırdım. Çocukları doğunca işini bırakan bir öğretmendi. Babam akşamları geç gelirdi. Onunla ilgili fazla anım cidden yok. Hala da özlemim bitmiş değil sanırım." Çok normal söylemişti ama Ten, Taeyong'un hüzünlü çıkan sesini anlayıp kolunu sıvazladı. Taeyong ise aklına bir şey gelmiş gibi dönüp Ten'e sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
X • Taeten
Short Story"Vücudumda bir X dövmesi var ama görmek için beni soyman gerekecek." [made in 2017]