Gözlerimi açtığımda hafit kırmızılaşmış gökyüzüne bakıyordum. Yerimden hafifçe doğruldum. Ama keşke açmasaymışım. Bir uçurumun kenarındaydım ve o kadar yükseklikteydim ki aşağıda tek tük bulutlar vardı. Aslında manzara çok güzeldi. Hektar hektar ormana , tepeden bakıyordum. En güzeli ise güneşin batış zamanı olmasıydı. Ufuk hafif bir kırmızlıkla manzarayı güzelleştiriyordu. Eve dönmek gibi bir amacım olmasa , burada saatlerce kalabilirdim. Bir de yükseklik var tabi.
"Çok güzel,"dedi arkamdan aniden bir kadın sesi. "Öyle değil mi?"
Arkama o kadar hızlı döndüm ki döndükten sonra hafif başım döndü. Kadın yerde küçük mavi bir bezin üstünde bağdaş kurup oturmuş , gözlerini kapatmış , ellerini meditasyon yapar gibi dizlerinin üzerinde duruyordu. Mor bir khiton giymişti. Saçları simsiyahtı, yüzü çok acı çekmiş gibiydi kırışıklıkları çok belli oluyordu fakat tüm bunlara rağmen gençliğinde güzel olduğunu tahmin edebiliyordunuz. Arkasında küçük bir odundan kulübe vardı. Kadın pek tehlikeli gözükmüyordu.
"Şeyy..."
"Konuşacak çok şey var,"dedi kadın sözümü keserek. "Fakat zaman yok. Sözlerini dikkatli seç."Biraz tereddüt ettim. Artık bu tür şeylere alışmıştım. Fakat bu kadına tüm herşeyi sormak için dayanılmaz bir istek duydum. O kadar yorulmuş ve yıpranmıştım ki evden kaçırıldığım bu zamana kadar sanki asırlar geçmişti. Ama bir yerden başlamak lazımdı. Eğer eve dönüş yolunu öğrenebilirsem , annem ve babam beni korumaya alabilirlerdi.
"Siz kimsiniz? "diye başladım.
Kadın hafifçe gülümsedi. Bu gülümseme , bana bu soruyu soran ilk kişi değilsin tarzındaydı.
"Ben sıradan biriyim , sıradan bir hizmetkar. Pek bir önemim yok. Eğer ismimi soracak olursan , bana genellikle Urea diyorlar. "Tamam , demek ismi Urea. Saçma sapan isimlere alıştım fakat bu isim nedense bana çok tanıdık gelmişti.
"Size çok önemli bir soru sormak istiyorum. Evime nasıl dönebilirim? "
Kadın , eğer her soracağım soruya gülerek cevap verirse şimdiden ona bir gıcıklık kaparım. Bu soruyu sorduktan sonra öyle bir kahkaha attı ki sanki altımdaki toprak kaçıp gitmek istiyordu zira titremeye başlamıştı.
"Siz elementaller bazen çok komik oluyorsunuz,"dedi gülerek. Sonra yavaşça gözlerini açtı. Gözleri inanılmaz bir güzellikteydi. Bütün göz küresi galaksilerden oluşmuştu. Filmlerde bile böyle etkileyici bir şey görmemiştim. Gözlerinizi , o galaksilerden ayırmak imkansızdı."Sen zaten evindesin." Sözleri beni kendime getirdi.
"Ne demek istiyorsun? "dedim şaşkınlıkla.Ayağa kalktı. Boyu , bir seksen de fazlaydı. Elbisesin etekleri arkasında sürünerek yanıma geldi ve elini iki yana açtı.
"Tüm dünya senin evin. Sen bir elementalsin. Dünyanın bir elementali. Senin için dünyada her yer ev. Özellikle de gökyüzü."Bunu dedikten sonra gökyüzüne baktım. Evet...Evim dünyaydı. Ama ben aradıkları kişi olduğumu sanmıyordum.
"Ben düşündüğün kişi değilim."dedim , gökyüzüne bakarak.
"Evet değilsin,"dedi."Sen , kimsenin düşündüğü kişi değilsin. Çünkü düşündüğüm kişi çok daha güçsüz. Sezgilerine güven, onlar seni hiç bir zaman yarı yolda bırakmaz. "
Konuşmama fırsat vermeden beni uçurumdan aşağı itti ve kilometrelerce yükseklikten aşağı düşmeye başladım. Hem çığlık atıyor , hem de kadına lanetler okurken ayağıma bir şey dolandığını hissettim. Bakınca dolanan şeyin , ayağım etrafında dönen bir hortum olduğunu gördüm. Urea'nın son sözlerini hatırladım; sezgilerine güven, demişti. Kendimi serbest bıraktım. Havayı tenimde hissettim ve bir şeyi fark ettim, ben hava elementaliydim. Herkes bana öyle söylemişti , o zaman hava ve gökyüzü benim bölgemdi. En iyisi ise ben bunları kontrol edebilirdim. Tek yapmam gereken kendimi serbest bırakmamdı. Zaten içimde olan bir şeyi açığa çıkarmama gerek yoktu , o gelip beni bulurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEMENTLERİN YÜKSELİŞİ : Kral'ın Savaşı
Fantasy#Element→5 Sizi muhteşem bir hikaye bekliyor. Düzenin değiştiği bir hikaye... Yüzyıllardır süren düzen bozuldu. Kartlar oynandı, ya kazanacaksın ya da kaybedeceksin. En önemlisi ise hangi tarafta yer alacağın.