Julia Michaels: Heaven
Dünden beri düşünmüyor değilim. Acaba çok mu sert davrandım? Diye. Ama ben böyleydim işte. Şu ana kadar sevgilim olmadı değil, tabiki oldu. İlk sevgillimi hatırlıyorumda çocukken çıktığım bir kızdı. O zamanlar sanırım oniki yaşındaydım. Fazla çocuktum ve salaktım. Altı gün falan çıktıktan sonra ayrılmıştık. Jung Woo komşumuzun kızıydı, aynı zamanda benim oyun arkadaşım. İkinci sevgilim onbeş yaşındayken ki isyankar zamanlarıma denk gelmişti. Gerçi hala daha ergendim, 17 yaşındaydım. Her zaman yaşıtlarıma göre daha olgun olduğumu düşünmüşümdür. Konuyu dağatmadan devam edeyim. İkinci sevgilim erkekti. Wang Jackson.. kesinlikle şu ana kadar sahip olduğum en yakışıklı erkekti. Sporcuydu ve onaltı yaşındaydı. Benden bir yaş kadar büyüktü. O yaşta bile harika bir fiziği vardı. Çinliydi ve sanırım gördüğüm en yakışıklı çinli olacaktı. Geçen gün onu markette gördüm, şu an eskisinden çok daha yakışıklıydı.
Aramızda ciddi hiçbir şey olmamıştı. İki ay kadar birlikte takılmıştık. Anneme bağırıp her evden dışarı çıktığımda -ki bu o zamanlar çok sık oluyordu- ona haber veriyordum biraz ilerideki parkta öpüşüyorduk. Ciddi olmamızdan gerek ikimizde ayrıldığımızda sorun etmemiştik. Hala daha onu gördüğümde gülümsüyordum. Tabi o zamanlardaki halimden utansamda utanmadığım tek şey oydu sanırım. Tüm bu isyankarlıklardan beni çıkartan şey ise onu şimdi düşünmek istemiyorum. Hayatımı değiştirip her kendime baktığımda bana acı veren şeydi. En büyük 'keşke' lerimdi.
Düşüncelerimi toparlayıp Jisung'la konuşan çocuktan gözlerimi çektim. Çok uzun bir süre geçmeden gözlerim tekrar onu bulduğunda bu sefer o da bana bakıyordu. Geçen gün ki konuşmalarımızdan hiç etkilenmemiş gibi göz kırptığında gözlerimi devirmedim. Kaşlarımı çatıp ona bakmaya devam ettiğimde Jisung'a bir şey söyleyip yanıma doğru gelmeye başladı. Minho Hyung bir şey anlatsada onu dinlemiyordum. Çok geçmeden banktaki diğer boş tarafa oturdu. Minho Hyung, Jisung'la ilgili bir şeyler mırıldandıktan sonra yanımdan kalktı. Aniden gerilmiştim ve bu gerginlik bana yabancı değildi. Jackson ile beraberkende böyle oluyordum.
"Selam"
Gülümseyerek mırıldandığında tepki vermek yerine yüzüne baktım. Yakışıklı olduğu kesindi. Küçük yüzünün her bir yerine tanrı dokunmuştu sanki. Kafamı önüme çevirip güneşin tadını çıkarttım. Bahar ayında hafif esintiyle güneşin tadını çıkartmak çok güzeldi.
"Evet, teşekkür ederim ben de iyiyim."
"Bana iyi misin diye sormadın."
Sessiz kalıp bir süre düşündü.
"İyi misin?"
"Normalim, sen?"
Yanımda omuz silktiğini hissettim. Çok geçmedende sesini duydum.
"Normal halini bilmiyorum Felix."
Gülümsememe engel olamazken bu sefer onunda görmesine izin verdim.
"Ben de bilmiyorum."
Şaşkınlıkla yüzüme baktıktan sonra gözlerini kaçırdı.
"Bugün bir.." kelimesini seçmeye çalışıyordu.
"Değişiksin? Yani, sanırım öylesin."
Bugün bir değişik miydim? Sanırım gerçekten öyleydim. Cevap vermek yerine oturmaya devam ettim. O da konuşmadı. Sessizce öğle arası bitene kadar oturduk.
____________________
Akşam üstü Jeongin'le beraber spor salonuna doğru yürüyorduk, bugün antreman vardı. Yine pestilim çıkacaktı. Hiç değilse antreman yaptığım günlerde uyuyabiliyordum. Üstümden
t-shirtü çıkarttığım sırada aynadan beni izleyen Changbin'i gördüm. Anlamsızca utanmama neden olmuştu. Hızla üstümüzü giyinip antremana başladık. Isınma ve vücut çalıştırmadan sonra atışları yapacaktık. Koç başımızda her şeyi doğru yaptığımızdan emin olmak için duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little -CHANGLIX-
FanfictionFelix~ Bu bir aşk hikayesi değildi. Bu Changbinin nasıl kalbime girip içinde ergenliği dahil bütün duygu karmaşalarını yaşadığı bir hikayeydi. Ya da öyle değildi ve ben şu an ağzına sıçmak istediğim için böyle düşünüyordum. Her iki şekilde de kalbim...