Billie Eilish: Watch
Sanırım kafayı yiyecektim. Kimse Changbin'in bu masada oturuşunu önemsemiyor sanki yıllardır tanıyormuş gibi de sohbet ediyorlardı. Annem bana dönüp 'nerden buldun bu çocuğu? Şu yakışıklılığa bak, bu sana nasıl baktı?' dedikten sonra zaten bundan sonrasınında normal geçmesini beklemiyordum.
Annemle bir kozmetik ürünü hakkında konuşurken babamında bu seneki dünya kupası hakkında yorumunuda dinliyordu. Arada bir annem niye yemediğimi soruyor sonra saniyesinde Changbin'e dönüp annesinin ve babasının ne iş yaptığını soruyordu.
"Tekrar tavuk ister misin tatlım? Bak burası en güzel yeri.."
Annem Changbin'in tabağını doldururken kimi kıskandığıma karar veremiyordum. Annemin her seferinde benim tabağıma koyduğu tavuğun üst bölümünü onun tabağına koymasını mı yoksa babamın arayıpta bulamadığı o futbol meraklısı çocuğu Changbinde bulmasına mı karar veremiyordum. Yani babam her zaman futbola meraklı bir oğlunun olmasını istemişti.
Bana bu konulardan bahsetmeye çalıştığı ilk günü iyi hatırlıyordum. Ertesi gün matematik sınavım vardı ve ben iki hafta önceden çalışmaya başlamıştım. Bana doksandan gol atmanın formülünü anlatırken bende aklımdan 30-60-90 üçgeninin formülünü geçiriyordum. Bana ne dediğini sorduğunda ona a, 2a ve a√3 formülünü söylediģimden beri umudunun çoğunu yitirdiğini biliyordum. Birkaç kere daha denedikten sonra emin olmuştu.
Eş cinsel olduğumu annem biliyordu. Muhtemelen babamda biliyordu ama onunla bu konuda hiç konuşmadık. Konuşmamak benim için daha iyiydi sanırım. Aniden annem omzuma pekte hafif olmayan bir şekilde vurduğunda ona döndüm.
"Niye kötü kötü bakıyorsun çocuğa? Senin yüzünden rahat yemek yiyemiyor."
Daha neyi yiyecekti emin değilim. Anneme cevap vermediğimde Changbin'in tabağını tekrar doldurmaya çalışıyordu. Changbin'in bana yardım et bakışlarına keyifle sırıttım. Kendi kaşınmıştı, şimdi annem ona patlayana kadar yemek yedirecekti. Aniden keyfim yerine geldiğinde dokunmadığım tabağıma gömüldüm. Yemekten sonra annemin dün yaptığı turtayı hazırlamasında ona yardım ettim. Changbin inanamayarak önündeki koca bir dilim turtaya bakarken fısıldadım.
"Annen ne yapsa yerim diyordun, bu turtayı bitirmeden kalkmana izin vermez."
Korkmuş gözlerle bana baktığında keyifle gülümsedim.
"Annen ne yaparsa yerim dedim, annenin yaptığı her şeyi yerim demedim."
Omuz silkip turtamı yemeye başladım. Gerçekten çok güzeldi. Changbin zorla turtayı bitirdikten sonra beni ayağa kaldırıp yukarı çıkmak için izin istedi. Sanki kendi odasıymış gibi gidip yatağıma uzandı. Yorulduğuyla ilgili bir şeyler söylesede onu dinlemeyip odanın pencerisini açtım. Arkamı döndüğümde hala daha uzanıyordu. Üstümdeki arsız bakışlarına istemeden sırıttığımda gözlerini kalçama indirdi.
İşte şimdi tecavüz edecek gibi bakıyordu. Kısa boyluları pek ciddiye alamasamda götü yere yakın olandan kork demişler sonuçta. Atasözlerinin boşuna olacak hali yoktu. Adam bir şey biliyordu da konuşuyordu. Keyfinden atasözü uyduracak değildi sonuçta. Yatağın kenarına oturup elime telefonumu aldım.
Lp dinlemeyi seviyordum. Özelikle When Were High."Felix?"
Boğuk çıkan sesiyle karnım kasıldığında kafamı ona çevirdim boynunda çok hafif bir ter birikintisi vardı. Dizlerinin üstünde yanıma ilerlediğinde ellerinin titrediğini gördüm. Burnuma dolan kokusuyla istemeden yutkunduğumda elimdeki telefonu çekip kenara koydu. Kucağıma iyice yerleştiğinde kollarını boynuma dolayıp yüzünü yakınıma getirdi. Kollarım belini sıkıca sardığında bunu düşmemesini istediğimden yapıyordum. Kesinlikle ondan yapıyordum. Yoksa onu yatağa yatırıp bacak arasına girmek gibi bir düşüncem yoktu. Kesinlikle yoktu.
Gözlerini gözlerimden bir kere olsun ayırmadan yüzünü yüzüme yaklaştığında aniden panikledim. Kalbimin sesini duyacak diye korktum. Dudaklarını dudaklarıma değdirdiği an aslında ona karşı hiçbir duvarım olmadığıni farkettim. Gardımı elime bile alamıyordum o karşımdayken. Rol yapamıyordum, yalandan gülümseyemiyordum.
Hareket etmeden bekleyen dudaklarına sarıldığımda şaşkınlıkla bir süre hareket edemedi. Belini daha sıkı sardığımda yüzümü daha yakınına çekti. Çok geçmeden dilim ağzını yokladığında ağzımın içine boğukça inledi. Bacaklarından tutup onu daha çok kucağıma çekmeye çalışsamda olmadı. Resmen birbirimize girmiştik ama yeterli değildi. Onu daha yakında istiyordum. Nefes almak için geri çekildiğimde kalçasını kasıklarıma sürttü.
"Sikeyim seni Changbin!"
"Ben de onu istiyorum ya zaten,"
Ve tam tekrar dilim ağzına girmişti ki kapı çaldı. Hızla onu kucağımdan ittirip ağzımı sildiğimde anneme girmesini söyledim. Changbin yerde kalçasını tutarak sessizce küfür ediyordu. Dudakları şişmiş kanlanmıştı. Dudaklarını mahvetmek istiyordum. Bütün üzüntümü dudaklarından çıkarmak istiyordum.
"Felix? Yedin mi çocuğu? Oğlum iyi misin?"
Kocaman olmuş gözlerimle anneme bakarken annem yerdeki Changbin'i kaldırdı. İlk onun dudaklarına sonra da benim dağılmış saçlarıma baktı. Çaktırmadan alt tarafıma bakmaya çalıştığında gözlerimi devirdim.
"Ne saçmalıyorsun anne?"
Changbin'in her yeri kırmızı olurken bakışlarını yerden kaldırmıyordu.
"Ordan bakınca salağa mı benziyorum oğlum? Anlayamayacağımı falan mı düşünüyordun? Yemişsin resmen çocuğu!"
Gözlerim çok daha kocaman olurken annem Changbin'in saçlarını okşayıp odadan çıkmadan önce mırıldandı.
"Çok ses çıkartmamaya çalışın,"
______________________
Changbin bu gece burada kalacaktı. Annem saatin çok geç olduğunu bahane edip bırakmamıştı. Yatakta hazırlamamıştı, bizi sevgili sanıyordu hala daha. Changbin annem gittiğinden beri konuşmamıştı. Utandığını biliyordum ve bu fazla hoşuma gidiyordu. Annem yatak yapmadan gittiğinde ona sorun olmayacağını söylemiştim ve Changbin bir ton daha koyulaşmıştı. Saat erken olsada dişlerimi fırçalayıp yatağa girdiğimde hala daha lavobodan çıkmamıştı. Yarım saati geçiktir oradaydı.
"Changbin? İyi misin?"
Sesimle beraber içerideki su sesi kesildi. Kapının önünden geri çekildiğimde üstünde siyah eşofmanım ve gri t-shirtümle çıktı. Üstündekiler ona fazla bol olmuştu. T-shirtü eşofmanın içine soksada üstüne fazla boldu. Eşofamanın paçalarınıda kıvırmıştı. Paçaları görüp gülmeye başladığımda kafasını sonunda kaldırıp yüzüme baktı. Kaşları çatıldığında gözlerimden akan yaşları silmeye çalışıyordum.
"Niye gülüyorsun be?!"
Bu daha fazla gülmeme neden olurken geri çekildim. Bana yumruk atmak istiyor gibi bakıyordu.
"Keşke çocukluk giysilerimden verseydim, belki onlar olurdu."
Daha fazla güldüğümde küçük elleriyle omzuma bir tane geçirdi. Eli küçük falan olsada sert vuruyordu şerefsiz.
"Tamam vurma, gülmüyorum."
"Bunu söylerken bile gülüyorsun Felix!"
Sonunda geriye düştüğümde omzuma bir tane daha geçirdi. Sinirle homurdandığında biraz olsun sakinleşebilmiştim.
"Tamam gülmüyorum, hadi uyuyalım."
Tekrar şaşkınlıkla bana baktığında yanımdaki yere vurdum. Yavaşça yanıma geldikten sonra benden biraz uzağa oturdu. Işığı kapatıp onu belinden göğsüme çektim. Nefesinin kesildiğini hissettiğimde saçlarına bir öpücük kondurup iyi geceler dedim. Artık ona direnmekten yorulmuştum. Artık istesemde ona direnemiyordum. Artık her şey daha güzel olacaktı, yani ben öyle sanıyordum.
Sonunda be dediģinizi duyar gibiyim sinsiebeieje, hepinizi birer birer çok fazla seviyorum. Sıcak havalara dikkat edin. Denize girerken de dikkatli olun bebeklerim. Bol bol su için ve kendinize iyi bakın sizi seviyorum💜💜💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little -CHANGLIX-
FanfictionFelix~ Bu bir aşk hikayesi değildi. Bu Changbinin nasıl kalbime girip içinde ergenliği dahil bütün duygu karmaşalarını yaşadığı bir hikayeydi. Ya da öyle değildi ve ben şu an ağzına sıçmak istediğim için böyle düşünüyordum. Her iki şekilde de kalbim...