8-Hayaller

354 44 60
                                    

Lana Del Rey: God Knows I Tried

Kafamı kaldırıp ona baktığımda gördüğüm tek şey hayal kırıklığıydı. Annemin dersten kaldığımı söylediğimdeki hali gibi, babama beyzbol oynayamadığımı söylediğim, müzik öğretmenimin yüksek notaya çıkamadığımı  söylediğimdeki gibi. Ama hiçbirisinin bu kadar acıttığını hatırlamıyorum.

"Bana.." bakışlarımı tekrar ondan çektim.

"Bana iyi gelmiyorsun."

Sokağı çatlak kahkaha sesi doldurduğunda da bakmadım.

"Senin.. senin farklı olduğunu düşünmüştüm. Korkmadığını düşünmüştüm."

"Ama sen.. korkağın tekiymişsin."

Hızla gittiğinde bir şey yapamadım. Hava kararmıştı. Changbin gitmişti. Ellerim boştu. Sanırım ağlıyordum. Kafamın için de Lana Del Rey çalıyordu. Ellerim boştu ve ben ağlıyordum.
____________________

Elinde sadece hayalleri olan birisini kimse anlayamazdı. Sadece hayallerinde gerçekten mutlu olan, hayallerinde yaşayan birini. İki gündür okulda ölü gibi geziyordum. Jisung bile benimle uğraşmaya cesaret etmiyordu. Ya da Minho ne  olduğunu sormuyordu. Sadece susuyorlardı. Okuldan sonraki antremanlara Changbin gelmiyordu. Takımdan  çıkmıştı. Beni görmeye bile tahâmül edemiyordu. Onun için bir hayal kırıklığıydım. Korkaktım.

Sağlıklı düşüncelerim yoktu. İyi birisi kesinlikle değildim. Bencildim ama kim sütten doğmuş ak kaşıktı ki?  Ne evde ne de okulda uyuyamıyordum. Bu da  kırmızı gözler mor göz altlarıyla gezmeme neden oluyordu. Gözlerim kızardığı için çillerim daha da belirgindi ve herkes onlara bakıyormuş gibi hissediyordum.

Her şey çok kötü geliyordu ve benim tek yaptığım şey hayatıma sıçmaya devam etmekti. Benden çok  daha zor durumda olan insanları düşünüp kendimi daha kötü hissetmemde kesinlikle hiç  yardımcı olmuyordu. Öğle yemeğimi yemeyeceğimi anladığımda geri yaslandım. Diğer çocuklardanda kimse benimle konuşmaya çalışmıyordu. Bu kadar kötü  bakmadığımı düşünüyordum ama umrumda da değildi.

Canım sıkıldığı için Gurur ve Önyargıyı çıkartıp okumaya devam ettim. Kitap aşırı sürükleyiciydi ve son iki gündür  verdiğim en iyi karar bu kitaba başlama kararıydı. Kitabın konusu aslında basitti. Erkek gururlu kızda önyargılıydı. Sıradışı olup bu kitabı 200 yıllık bir hazine yapan ise işleniş  tarzıydı. Anlatılışı, betimlenmesi o kadar  iyiydi ki kitabı elime aldığımda bırakmak istemediğim nadir kitaplardandı. İngilizce ana dilim olduğu için orjinal halini okuyabiliyordum ve bu benim için çok ayrıcalıklı bir zevkti.

Öğle arası bittiğinde yukarı çıkmaya başladık. Jeongin yanımda bir şarkı mırıldanıyordu  beni rahatsız etmekten çok rahatlatıyordu. Sınıfın kapısının yanında Changbin'i gördüm. Bir kızla yiyişiyordu. Kız olsaydım şimdi ağlayarak kaçmam gerekiyordu değil mi? Ama ben sadece kapıyı   kopartıp  kafalarına atmak istiyordum.

Sonunda kafasını kaldırabildiğinde tam da yanından geçmek üzereydim. Ona bakmasamda bana baktığına emindim. Şu an kafasını kopartmak istiyordum. Bana onca şey söyleyip beni bu hale getirdikten sonra kızlarla yiyişebiliyordu. Her ne kadar bunların olmasına aslında ben sebep olsamda şu an pek öz eleştiri yapacak bir ruh halinde değildim. Muntemelen sinirden yanaklarım kızarmıştı ve çillerimin yandığını hissediyordum.

İçeri  girip kitabımı okumaya devam edecektim. Ve gerçekten bunu umursamayacaktım. Böyle olmasını ben isetimiştim sonucuna katlanamam gerekiyordu. Ama tanrı aşkına?! Sınıfımın önünde öpüşmek neydi?!!

Little -CHANGLIX-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin