bölüm-13 çanlar kimin için çalıyor?

32 9 3
                                    

Koridorun sonu epeyce uzaktaydı. Oraya doğru koşmaya çalışsam eylül beni fark edip yakalayabilirdi. Kendime yeni bir çıkış yolu aramaya başladım.
O sırada eylül
"burada kimse yok" diyerek aşağı indi.
Ortamın sessizleşmesini bekledim. Onun arkasından bende indim.
İkinci kattaydım.
Sude’nin üst kattan
"neler oluyor baba?" dediğini duydum.
Kenan
"sakin ol kızım... köşke bir fare girmiş onu yakalamaya çalışıyoruz" dedi. Sude’nin telaşlanmaması için bana fare demişti.
Üst katta kenan bir alt katımda ise eylül vardı.
Beni iki taraftan sıkıştırmışlardı. Odalardan birinin lambası patlamıştı. Eylülün dikkatini çekmek için koridorun sonundaki camlardan birini açtım ve vazolardan birini merdivenden yuvarladım.
Hızlıca lambasız odaya kaçarak saklandım.
Amacım onların beni camdan atlayarak kaçtığımı düşünmesini sağlamaktı.
Eylülün "ne oluyor lan?" dediğini duydum.
Nefesimi tutuyordum.
Odanın dışından sadece ayak sesleri geliyordu.
Bir süre sonra sesler kesildi.
Alt katta eylül yoktu.
Alt kata indim.
Yeni fark etmiştim ki bodruma doğru inen bir kat daha vardı.
Orayı araştırmak istedim.
Bodrum kat çok soğuktu.
Odalardan birinde etler vardı.
Hepsi masaların üzerinde yan yana duruyordu.
Bunların hayvan eti olduğunu varsaydım.
Bodrumun sonundaki odadan iniltili bir ses gelmişti.
Odanın kapısını açmaya çalıştım ama kilitliydi.
Kapıdaki küçük camdan içeri bakmaya çalıştım.
İçeride eli kolu bağlı saçı sakalı birbirine karışmış bir adam duruyordu.
Sarı bir gömlek giyiyordu.
Gömleğin her yerinde kurumuş kan lekeleri vardı.
Adamı kurtarmak isterdim ama kapı kilitliydi.
Evin içini ve adamın bir kaç fotoğrafını çektim.
Kenanın borçlu olduğu kişilerin listesini de çekmiştim.  
Yukarı kata tekrar çıktım.
Etrafta hiç kimse yoktu.
Tırmanarak çıktığım balkondan tekrar indim.
Bahçenin ışıkları sonuna kadar açıktı. Yamuk tellere doğru koşmaya başladım.
Arkamdan bekçinin
"aha gördüm namussuzu gel ulan buraya!" Dediğini duydum.
Bir kaç el havaya ateş etti.
Arkama dönüp baktığımda kenanın ikinci katın balkonundan tabanca ile ateş ettiğini gördüm.
Mermiler bir sağımdan bir solumdan geçiyordu.
Tam telin diğer tarafına geçiyordum ki sağ bacağıma elektrik çarpmış gibi bir acı geldi.
Kendimi telin diğer tarafına atıp karanlıkta arabaya doğru koşmaya başladım.
Arkamdan silah sesleri gelmeye devam ediyordu.
Arabaya bindim her yerim ter içindeydi.
Son gaz yolun ortasından gidiyordum. Yaklaşık beş saniye sonra araba durdu.
Benzin bitmişti ve sesler yaklaşıyordu.
Arabayı yolun kenarına çektim. Yoldan geçen arabalara durmaları için işaret yapıyordum.
Bir tane çekici arabası yanımda durdu.
İçinde rapçi genç vardı
( ormanda insan avında tanıştığım)
Bana gülerek
"aaa moruk naber ya yeni fark ettim seni la" dedi.
Arabayı çekici ile bağlayıp son gaz gitmeye başladık.
Ona yolu tarif ediyordum ki bacağıma bakarak
"moruk delinmiş senin bacak baksan iyi olacak" dedi.
Sağ bacağıma baktım.
Kurşun bacağımın bir iki santim içinden geçmişti.
Gelen kurşun bacağımın içinde değildi ama deli gibi kan kaybediyordum.
Hastaneye gitmeye karar verdim ama sonradan oraya gidersem polis gelir ve soruşturma açar diye vazgeçtim. Yol normalden daha uzun gelmeye başlamıştı.
Gözüm kararıyordu ve soğuk terler atıyordum.
Sanki ölüm burnumun ucunda beni bekliyor gibiydi.
Meleğin evini hafiften görmeye başlamıştım.
Bütün bu olanları onada anlatma vakti gelmişti.
Belki sırf bu yüzden benden ayrılabilirdi ama bunu yaparsa normal karşılardım çünkü hiç kimse böyle olayların içine dahil olmak istemezdi.
Rapçi genç ise bacağıma hiç tepki vermemişti ve bir tane bile soru sormamıştı.
Zaten pekte kafası yerinde gibi gözükmüyordu. Arabadan indim ve sağ bacağımı sürüyerek meleğin evine doğru ilerlemeye başladım.
Bahçeye girerken aslan heykellerinden birini devirdim.
O sırada aklıma bir fikir geldi.
Niye meleğin evine gidiyordum ki ben bunu sessiz bir şekilde kendi evimde halledebilirdim diye düşündüm.
Son hız geri dönerek evime doğru yürümeye başladım.
Canım çok fazla yanıyordu. Kaldırımın üstüne yığılıp kaldım.
Kapı iki adım uzağımdaydı. Sürünerek kapıya vardım.
Son kalan gücümle kapıyı açtım ve kendimi içeri attım.
İlk yardım çantası ocağın yanında duruyordu.
Genellikle hep orda dururdu zaten. Gücüm kalmamıştı.
Çanta bile çok ağır gelmişti.
Çanta ile beraber fayansa yapıştım. Kapının her yeri kan olmuştu ve kapı sonuna kadar açıktı.
Dışarıyı görebiliyordum.
İyi olan tek şey Kenan ve Yusuf ortamın karanlığı yüzünden beni görmemişti.
Büyük ihtimalle beni basit bir hırsız sanmışlardı.
Kendimce ilk yardım malzemelerini bacağıma uyguluyordum.
Yüzümden terler akıyordu ve çok hızlı nefes alıp veriyordum.
Etraf kararıyordu.
Kendi kendime
"burada mı ölecektim yani ? böylemi olacaktı" diyordum.
Sonra kapıda meleği gördüm.
Yüzü gördüğü sahne karşısında beyaza dönmüştü.
Aynı benim yüzüm gibi olmuştu. Gözleri dolmaya başlamıştı.
Bana bakarak "barış?" dedi.
Bende sadece "meleğim..." dedim.
Bir anda ağlamaya başladı ve koşarak yanıma geldi.
Yüzümü ellerinin arasına alarak "bana bak bana bak lütfen" dedi.
İlk yardım malzemelerinden kalan bir kaç parçayı bacağıma uygulamaya başladı.
Etraf dahada kararıyordu.
Melek bir yandan bacağımla ilgilenirken bir yandan ağlayarak
"ne oldu? sana ne oldu ya?" diyordu. Gözlerinin içine bakarak bir kaç şey anlatmaya çalıştım ama onu da beceremedim.
Pantolonumdaki kemeri turnike görevi görsün diye aldı.
Onun bu kadar çok bilgili olduğunu bilmiyordum.
Bu hoşuma gitmişti.
Gözlerim kararırken ona
"seni seviyorum bunu biliyorsun değil mi?" dedim.
Gözlerindeki yaşları silerek "biliyorum biliyorum.." dedi ve bir öpücük kondurdu.
Şaşırmıştım.
Gülerek "vay anasını..." dedim.
Uyandığımda salondaki eski uzun koltuklardan birinde yatıyordum. Melek başımda bekliyordu.
Bir Taraftan peçete ile göz yaşlarını siliyordu.
Evin her yeri dağınıktı.
Başım ağrıyordu.
Kafamı sallayarak ona baktım
"melek? iyi misin?" dedim.
Kafasını kaşıyarak "değilim iyi değilim!" diye bağırdı.
Ona "sakin olsana bak yaşıyorum işte buradayım..." dedim.
Göz yaşlarını silerek
"bana neler olduğunu hepsini anlatacaksın!" dedi.
Yere bakarak
"bu uzun bir hikaye... yani biraz karışık" dedim.
Melek ayağa kalktı ve
"eğer anlatmazsan veya yalan söylediğini anlarsam bir daha beni göremezsin!" dedi.
Ona her şeyi en başından anlatmaya başladım.
Yaklaşık bir saat sonra melek her şeyi biliyordu.
Kafasını sallayarak "demek Sude onun kardeşi öyle mi ?" dedi.
Meleğin elini tuttum ve
"artık her şeyi biliyorsun... istersen gidebilirsin sonuçta bu adamlar benimle uğraşıyor seni bu olaylara katmak istemiyorum" dedim.
Bana sarıldı ve
"ben seni bırakmıyorum... ben sevdiklerimi yarı yolda bırakmıyorum" dedi.
Bacağımın ağrısı kesilmişti ama hâlâ uykum vardı.
Melek "sen dinlen ben buraları toplarım tamam mı?" dedi.
Ona gülerek
"teşekkürler meleğim" dedim.
Bana güldü ve mutfağa gitti.
Uyandığımda akşam olmuştu.
Etraf gayet düzgündü ama evin içindeki kan kokusu hâlâ gitmemişti. Bacağım eskisi kadar iyiydi.
Yavaş yavaş yürüyerek üst kata çıktım.
Bir plan yapmaya başladım.
Kenan beni bulmadan önce ben onu bitirecektim ve sudeyi kurtaracaktım. Borcu olduğu kişilerin yazılı olduğu kağıdın fotoğrafını çekmiştim. Amacım borçlu olduğu kişileri ona karşı düşman etmekti ve aralarında bir çatışma çıkarıp elime delil almaktı.
Fotoğraf çok net çıkmamıştı o yüzden sadece 3 kişinin ismi ve numarası belirgindi.
Okuldan 1 haftalık izin almıştım. Meleği aradım ve ona
"beraber bir tatile gitmeye ne dersin?" diye sordum.
Epeyce sevindi ve kabul etti.
1 hafta içinde bacağım iyi derecede iyileşti ve okula tekrar geri döndüm. Okulun son haftasıydı.
Öğrenciler artık benimle dalga geçmiyordu.
Okulun son günü meleğin bana soğuk davrandığını fark ettim.
Öğretmenler odasında otururken onun yanına gittim ve
"ne oldu? neden böyle davranıyorsun meleğim?" dedim.
Bana bakarak
"bu anlattığın şeyler beni endişelendiriyor ya sana bir şey olursa? ya da bana bir şeyler olursa falan ne bok yiyeceksin?" Dedi. Kahveden bir yudum alıp
"sakin ol... burada ben varım bir problem olmayacak emin olabilirsin" dedim.
"İyi öyle olsun bakalım" dedi.
Yaz tatiline girmiştik.
Yan eve yeni birilerinin taşındığını görmüştüm.
Tanışmak için gidecektim ki evin bahçesinde öyküyü gördüm.
Öyküye bakarak
"öykü? Senin ne işin var acaba burada?" dedim.
Elindeki bahçe cücesini yere koyarak "biz buraya taşındık" dedi.
Kafamı kaşıyarak
"ne yani biz şimdi komşumu olduk?" Diye bağırdım.
Gülerek "aynen öyle ama merak etme ben insan yemiyorum korkacak bir şey yok" dedi.
Bunun üstüne 2 hafta sonra 1 sokak uzağıma hilal taşındı.
Onu markete giderken görmüştüm. "Sende mi buradasın? Yok artık!" demiştim.
Sonra ikisini beraber takılırken gördüm. "yok anasının nikahı!" diye bağırdım.
Hilal mahalleye geldiği ile bir neredeyse herkes ile arkadaş olmuştu. Melek ile otele gitmeye hazırlanıyordum.
Yaz tatilinin ilk ayının son haftasıydı. Ben eşyaları yeni yeni düzenlerken melek kapının önüne gelmişti bile. Mutlu görünüyordu.
Gamzeleri çok net belli oluyordu. Benim arabam küçük olduğu için çantalar sığmadı.
Meleğin arabası ile gitmeye karar vermiştik.
Meleğe "bacağım iyi ben süreyim" dedim ama kabul etmedi.
Güzel bir otel bulmuştuk.
Otelin bütün odaları denize bakıyordu ve yeni bir oteldi.
Yol biraz uzundu.
Melekle epeyce sohbet ettik. Bana "biliyor musun benide babam terk etti. Geçen seneye kadar annemle yaşıyordum" dedi.
Buna çok şaşırmıştım "ciddi misin?  neden terk etti sebebi neydi?" Dedim.
Kafasını sallayarak
"on üç yaşındaydım. Bir gece herşeyini toplayıp gitti." Dedi.
Israrla
"neden? neden? sebebi neydi" diyordum.
İç çekerek
"sanırım bir tür mafya gibi bir şeydi aslında mesleğini pek bilmiyorum.
O günden sonra eve hiç gelmedi ama her ay düzenli olarak annemin banka hesabına para yatırırdı" dedi.
Bunları anlatırken otelin önüne gelmiştik.
Konuyu değiştirmek için
"sonunda geldik! çantaları ben alırım sen dert etme" dedim.
(Alt tarafı iki tane çanta vardı neyin artisliğini yaptıysam artık ben de bilmiyorum)
Otelin duvarları turkuaz ve gri renkliydi.
Seçtiğimiz odanın gayet iyi bir manzarası vardı.
Melek ilk defa otele geldiğini ve çok heyecanlı olduğunu söyledi.
Üç gün boyunca kalacaktık.
O üç gün melek ile geçirdiğim en güzel günlerdi...

ŞANS MELEĞİ ( TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin