Melekle evleneli neredeyse bir yıl olmuştu.
Bir yıl boyunca sakin bir hayat yaşamıştık hatta turlara bile gitmiştik. Yaz tatilinin başlarıydı.
Normal bir güne uyanmıştık.
Melek uyandığımı görünce
"bugün hiç dışarı çıkamam valla evi düzelticem" dedi.
Tam gülerek
"zaten çıkalım diyen yoktu ama..." diyecektim ki telefon çaldı.
Üst kata çıkıp telefonu aldım.
Arayan sudeydi.
Kapıyı kapatıp telefonu açtım.
Kısa süren bir sessizlikten sonra Sude sessizliği bozarak
"müsaitsen seninle buluşmak istiyorum" dedi.
Sakin bir ses tonu ile
"bir yıldır aramıyorsun ve şimdi gelip buluşmak istediğini mi söylüyorsun ?" dedim.
O da sakin bir ses tonuyla "evet" dedi. "Peki ne zaman buluşmak istiyorsun?" diye sordum.
Gülerek
"sahilin yakınındaki restoranda bugün buluşuruz" dedi ve telefonu kapattı.
O sırada melek aşağı kattan beni çağırdı.
Aşağı indim ve melekle kahvaltı yaptım.
Kahvaltıyı yaparken çok düşünceliydim.
Melek beni çatalla dürterek
"noldu?" dedi.
Kafamı sallayarak
"bir şey yok... uykum var sanırım" dedim.
Öğlene doğru evden çıktım.
Restorana gittiğimde kapıları kapalıydı.
Ben de sahilde dolaşmaya başladım. Kısa bir süre sonra restoranın kapısında sudeyi gördüm.
Sude'nin üstünde pembe,çiçekli bir tişört ve beyaz bir kot pantolon vardı. Yanına giderek
"sanırım tadilatta..." dedim.
Kafasını kaşıyarak
"sahile gitmeye ne dersin ?" Dedi. Kafamı salladım ve yavaş yavaş yürüyerek sahile doğru gitmeye başladık.
Banklardan birine oturduk ve kısa süre bir sessizlik oldu.
Sessizliği bozarak
"beni buraya birbirimize bakıp sessiz sessiz oturmak için çağırmadın herhalde" dedim.
Çantasını kurcaladıktan sonra bana bakarak
"sanırım her şeyi biliyorsun" dedi. Düşünceli bir şekilde
"tam olarak neyden bahsediyorsun ?" dedim.
Soğuk bir ses tonu ile
"üvey abimden bahsediyorum..." dedi. Derin bir şekilde iç çektim.
Sude yere bakarak
"sana yardım etmek istiyorum bunu biliyorsun ama abim sana yardım ederken beni görürse sence ne olur ?" Dedi.
Ellerimle suratımı kapatarak "ölürsün" dedim.
Sude kafasını sallayarak
"aynen öyle olur sen de biliyorsun bunu" dedi.
Denize doğru bakarak
"peki tam olarak ne yapmalıyım yada yapmalıyız ?" Dedim.
Sude kısa bir süre düşünüp
"abim... babam öldükten sonra sakinleşti yani ben öyle sanıyordum yaklaşık bir yıldır sana karşı bir plan yapıyormuş" dedi.
Sudeye bakarak
"bunları bana neden anlatıyorsun?" dedim.
Ayağa kalkarak
"sana yardım etmeye çalışıyorum hıyarlık yapma ve beni dinle!
Meleği ve kendini korumalısın..." dedi.
Öfkeli bir şekilde
"meleğe dokunursa onu babasının yanına yollarım!" dedim.
Sude kafasını sallayarak
"ben seni uyarıyorum dinleyip dinlememek senin kararın.
Bir şeyler söylemek istersen beni ara" dedi ve koşarak taksiye bindi ve gitti. Denizde büyük büyük dalgalar oluşmaya başlamıştı.
Derin düşüncelere dalmıştım.
Meleğe bir şey olmasını istemiyordum.
Bütün bunları düşünürken kumsalda bir adamın denize el salladığını gördüm.
Parlak renkli bir takım elbise giymişti. Çok tatlı bir adama benziyordu.
Sonra ona baktığımı fark etti ve bana el salladı.
Ben de ona el salladım.
Saate baktığımda uzun zamandır burada oturduğumu fark ettim. Arabaya bindim ve evin yolunu tuttum.
Eve kendi anahtarımla girdim.
Melek evde yoktu.
Telefondan meleği aradım.
Melek telefonu açtı.
Tedirgin bir ses tonuyla
"melek neredesin?" dedim.
Sakince "mezarlığa gittim..." dedi. Gülerek
"evde seni göremeyince merak ettim" dedim.
Melek
"sen iyi misin?" diye sordu.
Kısa bir sessizlikten sonra "iyiyim..." dedim.
Melek cevabımdan pek tatmin olmadı ve "ben eve geliyorum" dedi ve telefonu kapattı.
Yukarı kata çıktım.
Silahlarımı ve bir kaç malzemeyi temizledim ve yerine geri koydum. Meleğin silahlardan haberi vardı ve ilk defa gördüğünde bile pek şaşırmamıştı.
Akşam olmuştu ve meleğe bir sürpriz yapmak istiyordum.
Buzdolabını açtım ve domates soslu bir tavuk yapmak için gereken malzemeleri çıkardım.
O sırada telefon çaldı.
Arayan kişi kayıtlı değildi.
Telefonu açtım.
Arayan Yusuftu.
Kahkaha atarak
"uzun zamandır konuşmuyoruz
insan bir yıl boyunca hiç aramaz mı ?" Dedi.
Sinirli bir şekilde
"ne istiyorsun sarı kafa?" Dedim.
Kısık bir ses tonu ile
"ilk olarak bana sarı kafa dememeni istiyorum.
Aslında çok şey istiyorum biliyor musun barış? Mesela babamı öldürenlerden intikam almak gibi yada en azından seni öldürsem yeter" dedi. Bağırarak
"gel dene bakalım ellerindeki dövmeler kemiklerine geçesiye kadar seni döverim! Hiç birinizden korkmuyorum!" Dedim.
Hiç bir şey söylemeden telefonu kapattı.
Tekrar mutfağa döndüm.
Yemek ile ilgili son şeyleri yaparken melek geldi.
Tavuğu görünce
"demek bana sürpriz yaptın ne kadar incesin" dedi ve sarıldı.
Yemeği yerken aklımdan bir sürü soru geçiyordu.
Bir plan yapmalıydım.
Sudeye güvenmek konusunda ise pozitif bakmıyordum.
Belki abisi göndermişti onu benim yanıma.
Kafamda bir sürü soru vardı.
Uzun bir süre dalmıştım.
Meleğin bana baktığını fark ettim. Koluma dokunarak
"iyi misin" diye sordu.
Ona bildiğim her şeyi anlatım.
İç çekerek
"sadece bir yıl huzurlu yaşadık ve bu onlara battı öyle mi..." dedi.
Kısa süren bir sessizlikten sonra "madem öyle bizim elimiz armut toplamıyor biz de karşılık veririz" dedi.
Melekten bu tür sözler duyunca çok şaşırmıştım ama hoşuma gitmişti. Melek ellerimi tutarak
"merak etme yaşadığım sürece senin arkandayım..." dedi.
Ayağa kalkarak meleğe sarıldım. Yemeği yedikten sonra araştırmalara başladık.
Yusuf'un babasının şirketini öldükten sonra üstüne aldığını öğrendik. Masanın üstüne yusuf hakkında bildiğimiz her türlü bilgiyi ve dokümanı koyduk.
Melek bir saatlik bir araştırmadan sonra Yusuf'un
şirkete borçlu adamların belirli bir süre sonra ailelerini tehdit ederek mal varlıklarını üzerine geçirdiğini fark etti.
Melek gülerek
"eğer bunları kanıtları ile polise gösterirsek hapise attırabiliriz" dedi. Sonra yere bakarak
"bunu yapmamız için şirketin içine girip bir kaç dosya alman lazım" dedi. Ayağa kalkarak
"bunu yapabilirim" dedim.
Melek bana bakarak
"eğer tehlike içine girersen direk çık tamam mı ?" dedi.
Meleğe sarılarak
"bana hiç bir şey olmayacak emin ol" dedim.
Gece olunca planımızı hazırlamak üzere harekete geçtik.
Eşyalarımızı hazırladık ve yola çıktık. Arabayı melek sürüyordu.
Şirketin yakınına park etmiştik.
Gri renkli büyük bir binaydı.
Binanın arkasına doğru gittik.
Melek elimi tutarak
"ben arabanın içinden seninle iletişim içinde olcam sakın bağlantını kaybetme" dedi.
Binanın içine girdim.
Melek kulaklıktaki bağlantı ile bana "depo kısmındasın içeride çalışanlar olabilir kameradan gördüğüm kadarıyla demir bir kapı var oradan yukarı çıkmalısın" dedi.
Depoda büyük gri kutular ve bir sürü forklift vardı.
Sessizce yarı açık olan demir kapıya doğru ilerlemeye başladım.
Depodaki çalışanların kahkahalarını ve konuşmalarını duyabiliyordum. Bir kaç çalışan küçük bir televizyonda film izliyordu.
Demir kapıya vardım.
Yukarı doğru çıkan taştan bir merdiven vardı.
Melek
"üçüncü kata kadar çık ama dikkat et bu kısımda herhangi bir kamera yok" dedi.
Merdivenleri yavaşça çıkmaya başladım.
Işıklar pek sağlam çalışmıyordu. İkinci kattayken aşağı kattan bir adamın sesini duydum.
Adam bağırarak
"işiniz bittiyse kapıları kilitlemeye başlayalım" dedi.
Üçüncü kata hızlıca çıktım ve kulaklıktaki tuşa basarak
"sanırım kapıları kilitlicekler şimdi ne yapmam lazım melek ?" dedim. Melekten herhangi bir ses gelmedi. Üçüncü kattaki kapıdan içeri girdim. Hiç kimse yoktu.
Sadece koridorun sonundaki ışık yanıyordu.
Araştırmam gereken odanın ışığı açık odanın tam tersi yönünde olduğunu bildiğim için hızlıca diğer tarafa gittim.
Kırmızı kapılı bir odaydı.
İçeride hiç kimse yoktu.
Küçük bir bilgisayar ve mavi renkli iki demir dolap vardı.
Dolapları karıştırmaya başladım.
Bir yandan dolapları karıştırırken bir yandan melekle konuşmaya çalışıyordum.
Melekten herhangi bir ses gelmiyordu.
Dolapların içinde beklediğimden daha az kağıt ve dosya vardı bu yüzden aradığım kağıdı bulmam daha kolay oldu.
Tam geri dönmek için merdivenlere doğru gidiyordum ki ışığı açık odadan bağırma sesleri geldi. Odanın camdan bir kapısı vardı.
Kapıdan içeriye baktığımda bir adamı dövdüklerini fark ettim.
Telefonumu cebimden çıkardım ve bir kaç dakika onları kaydettim. Melekten hâlâ ses gelmiyordu.
Tekrar merdivene yöneldim.
Ortalık çok sessizdi ve aşağıdaki çalışanların hiç biri yoktu.
Kapıların hiç biri kilitli değildi. Hızlıca koşarak arabaya gittim. Arabaya koşarken umarım meleğe bir şey olmamıştır diyordum.
Arabanın kapısını açtım.
Melek arabanın içinde oturuyordu. Bana bakarak
"bağlantı koptu..." dedi.
Arabayı çalıştırıp
"hadi gidelim" dedim.
Polise bildiğimiz her şeyi ve kayıtlı olan videoları gösterdik.
Olay bir saat içinde bütün şehre yayıldı.
Yusuf polis tarafından aranmaya başladı.
Biz ise zaferin verdiği mutlulukla evimize döndük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANS MELEĞİ ( TAMAMLANDI )
Romance(🎉TAMAMLANDI🎉)🎈 albino hastası tarih öğretmenin yıkılmış hayatına giren bir melek...