bölüm-10 otel

28 9 2
                                    

Aradan iki hafta geçmişti.
Cenaze işlemlerini halletmiştim.
Ama hâlâ meleğin dediğini düşünüyordum.
Gerçekten beni mi seviyordu bunu ona sorarak öğrenmeliydim sanırım. Zaten okulda bir sürü dedikodu dönmeye başlamıştı ve bu beni rahatsız ediyordu.
Kendi evime geri döneli uzun zaman olmuştu ve ortalık çok tuhaf bir şekilde uzun zamandır sessizdi.
Yeşil çantanın içinden bulduğum telefon numarasını aradım.
Uzun zamandır bir psikoloğa gitmek istiyordum gördüğüm rüyaların korkunçluğu çığırından çıkmıştı. Telefon numarası bir psikoloğa aitti tam da istediğim şeydi.
Bir randevu ayarladıktan sonra yola çıktım.
Psikolog şehrin dışında bir yerde yaşıyordu. Yol epeyce uzundu.
Uzun ve sıkıcı bir yoldan gidiyordum. yolun üzerinde neredeyse hiç ağaç yoktu. Sadece kuru topraktan ibaretti. Etraf çok karanlık ve sisliydi. Arabanın farları pek çalışmıyordu. Geceyi eski bir otelde geçirmeye karar verdim. Otelin dış duvarları oldukça eskiydi.
Dış taraftan çok ürkütücü gözüküyordu.
İçeri girdim.
Yerde kırmızı bir halı vardı.
Üstü yapış yapıştı.
Bir şeyler dökülmüş gibiydi.
Binanın içi dışarısından daha eskiydi. İyi bir tarafını soracak olursanız arka tarafta garaj vardı ama oraya en fazla beş tane araba sığıyordu.
Duvarlarda garip şekillerde poz vermiş hayvan tabloları vardı. Resepsiyon kısmında yaşlı bir amca oturuyordu.
Üstünde pis bir gömlek vardı ve çok kötü kokuyordu.
Kaç hafta önce banyo ettiğini bile hatırlamıyordur sanırım.
Ona "fazladan odanız var mı geceyi geçirmek için?" dedim.
Kafasını kaşıyarak
"var tabi olmaz mı oda 208 size vereyim biraz bekleyin" dedi.
Eski koltuklardan birine oturdum.
O sırada kısa kahverengi saçlı , uzun boylu bir kız içeri girdi.
Korkmuş gibiydi.
"Fazladan bir oda var mı?" diye sordu. Yaşlı bunağın sapık olduğunu o zaman anlamıştım.
Sarı bıyıklarının altından çirkin bir sırıtma ile
"var tabi kızım var" dedi.
Olmasa ne olacaktı acaba kızın başka bir seçeneği yok gibiydi zaten. Dışarıda rüzgar esmeye başlamıştı ve hafiften yağmur yağıyordu.
Hava daha ne kadar kötü olabilirdi bilmiyorum.
Eski bir otelde sapık bir adamla beraber bir gece geçirmek oldukça rahatsız ediciydi zaten.
Kız odanın anahtarını aldıktan sonra koşarak odaya çıktı.
Sapık bunak ise arkasından bakarak "güzelim benim" dedi ve pis bir kahkaha attı.
Kafasının biraz içkili olduğu belli oluyordu.
Odamın anahtarını aldım ve yukarıya çıktım.
Odanın içinde berbat bir yemek kokusu vardı.
Tuvalet koridorun sonundaydı.
Odada tuvalet yoktu.
Yanımda herhangi bir eşya yoktu sadece telefonum vardı.
Yatağın kenarına oturup meleği aradım.
Sesi uykulu gibiydi bana
"barış sen misin" dedi
ben de "evet benim ne yapıyorsun iyi misin?" diye sordum.
"iyiyim sen neredesin?" diye sordu. "psikolog olayını biliyorsun sana anlatmıştım oraya gidiyorum" dedim "anladım" dedi.
Kısa bir muhabbetten sonra telefonu kapattım.
Camdan dışarı baktım. E
traf çok sisliydi ama yavaş yavaş düzeliyor gibi gözüküyordu.
Yatağa uzandım ve uyumaya başladım.
Uyandığımda gece üçtü.
Tuvalete gitmek için odadan çıktım. Tuvalet oldukça pisti.
Klozetin sifonu çalışmak istemiyormuş gibi sesler çıkarıyordu. Duvardaki asılı duran aynanın üstünde bir kaç ölü sinek vardı.
İşimi hallettikten sonra odaya doğru gidiyordum ki alt kattan sapık dayının kahkahalarını duydum.
Merdivenin kenarına gelip dinlemeye başladım.
Yanında siyah takım elbiseli iki tane adam vardı.
Bir tanesi uzun saçlı ve pala bıyıklıydı diğeri ise kel ve basık burunlu bir tipti.
Kel olan güldü ve hırıltılı bir ses ile "söyle bakalım mahmut efendi var mı bu gece bir eğlence?" dedi.
"Durun daha gece yeni başlıyor ama size küçük bir sürpriz verebilirim" dedi Mahmut.
Çenesini kaşıyarak
"az önce güzel bir kız geldi bir görseniz taş gibi taş" dedi.
Uzun saçlı
"hadi ya? neredeymiş bu taş bir görelim bakalım" dedi.
Mahmut sarı bıyıklarının altından sırıtarak "ama bilemiyorum yani şimdi nerede acaba nerede" dedi. Basık burunlu kel
"anladık anladık senin dilini iyi biliyoruz" dedi ve masaya iki yirmi ve bir elli lira bıraktı.
Mahmut gülerek
"207 numarada hadi size iyi eğlenceler" dedi ve odanın yedek anahtarını kel adama verdi.
Kız yan odamdaydı ve bu şerefsizlerin ona dokunmasına izin vermeyecektim.
Kel olan "benim bir konuşma yapmam gerek Selman bekle beraber gidelim" dedi.
İkisi beklerken koşarak yukarıya gittim.
Kızın odasından ağlama sesi geliyordu. Kapıyı tıklattım.
Ses kesildi.
Kapı açıldı.
Kızın yüzü çok güzeldi.
Bana bakarak "pardon kimsiniz?" dedi endişeli bir şekilde.
Ona bakarak
"buradan gitmen lazım" dedim ve içeri daldım.
Kafasını kaşıyarak
"ne oluyor? sen kimsin?" dedi.
Ona sessiz ol işareti yaptım ve "aşağıdaki sapık otel sahibi iki kişiye senin odanın yedek anahtarını verdi buradan gitmek zorundasın" dedim. Kız
"biliyordum biliyordum" dedi ve ağlamaya başladı.
Kıza sarılarak
"Sakin ol... seni kurtaracağım" dedim.
Kendi odama telefonumu almak için gittim. Telefonu aldım.
Odadan çıkacaktım ki kapı sıkışmıştı. Kapıyı zorlamaya başladım çünkü adamlar yan odanın kapısını zorlamaya başlamıştı.
Kızın bağırma seslerini duyuyordum. Geri geri giderek kapıya omuz attım kapı tahta olmasına rağmen sağlamdı. hangi akılla kızı yan odada bıraktım bilmiyorum.
Adamlar kızın odasına girdi.
Ben ise kendi odamın kapısı ile uğraşıyordum.
İkinci omuzda kapı kırıldı ve yana doğru açıldı.
Kızın feryatları dahada fazla olmaya başlamıştı.
Odanın içinden boğuşma sesleri geliyordu.
Kızın odasının kapısını açmaya çalıştım.
Şerefsizler kapıyı kilitlemişti.
Kapıyı zorlamaya başladım.
Bir tanesi içeriden bağırarak
"ne istiyorsun siktirgit buradan!" dedi. Ben de "ananı istiyorum ananı" dedim ve kapıya omuz attım.
Kapı bir anda açıldı.
Basık burunlu kel bana bakarak
"sen kimsin lan yaratık mısın" dedi.  yumruk atmaya çalıştı.
Elini kavrayarak yüzüne bir tane yumruk patlattım.
Kaslarım bu konuda çok işe yarıyordu.
Yaptığım spor boşuna gitmemişti. Burnu kanamaya başladı.
Bana dönerek
"şimdi ananı laciverte boyadım it oğlu it!" dedi.
Bir anda kendimi Yeşilçam filminde gibi hissetim.
Keline bir şaplak attım ve kolunu arkaya doğru bükerek ileri doğru ittirdim.
Merdivenden yuvarlanarak düştü.
Sıra uzun saçlı elemandaydı.
Hâlâ kızla uğraşıyordu.
Masadaki şişelerden birini adamın kafasına geçirdim.
Geldiğimi fark etmemişti.
Bir anda arkasını dönerek
"o neydi lan?" dedi.
Beni görünce
"sen kimsin mınakoyim! dedi.
Yüzüne bir yumruk patlattım.
İkinci yumruğu atacakken elimi kavradı ve beni kapıya doğru ittirdi.
Ayağa kalkarken cebinden bir bıçak çıkardı ve bana doğru sallamaya başladı.
Bıçak ile üzerime doğru atıldı.
Bıçağa doğru tekme attım.
Adam arkaya doğru gitti ama bıçağı düşürmedi.
Bıçağı tekrar bana doğru sallamaya başladı.
Bıçak yüzümü sıyırdı.
Sağ alt gözümün altında uzun bir kesik oluştu.
Kanamaya başladı.
Yüzüne doğru bir yumruk daha patlattım. Kız masanın üzerindeki vazoyu adamın kafasına geçirdi.
Uzun saçlı adam yere yıkıldı.
İkisinide halletmiştik.
Bıçağı elinden aldım ve cebime koydum.
Kıza bakarak
"hadi gidelim" dedim.
Kız çantasını aldı aşağı kata doğru indik.
Sarı bıyıklı amca karşımıza geçerek "oda parasını ödemeden nereye gidiyorsun?" dedi ve kıza doğru sırıtarak "senin paran yoksa başka şekilde halledebiliriz" diye mırıldandı.
Sinir tepeme çıkmıştı yüzümün yarısı kan içindeydi.
Korkutucu görünüyordum.
Ona bakarak "senin de yapacağın işe başlarım yeter lan!" dedim ve boğazından tutarak masanın üzerine fırlattım. Sarı bıyıklı sapık inleyerek
"yapma kurban olayım vurma" dedi. Cebimden bıçağı çıkartarak eline sapladım ve adamı yumruklamaya başladım.
Bir yandan tekme atıyordum.
Çok sinirliydim.
Adama bakarak
"demek kızın yaşındaki kıza sarkıntılık edersin ha piç herif! ben olmasaydım neler yapacaktınız ulan kıza şerefsizler!" diye
bağırdım
ve karnına doğru tekme attım.
Kız beni durdurarak
"bırak öldüreceksin onu" dedi. Arabaya bindik.
Ona bakarak
"nereye gidiyoruz?" dedim.
Bana bakarak
"sen nereye gidiyorsan oraya giderim" dedi. Ben de
"ben psikolog hilalin yanına gidiyorum" dedim.
Gülerek
"ne şans ben de onun yanında çalışıyorum zaten iyi oldu hadi gidelim" dedi.
Hava yavaş yavaş düzelmeye başlamıştı. Islak mendil ile kan bulaşmış yüzümü temizledim. Yüzümdeki yara baya derindi. Telefondan meleği aradım ama açmadı.
Yolun yarısından çoğunu bitirmiştik. Kızın saçları ve kıyafetleri çok bakımlıydı.
Ona gülerek "sen kimsin? ne diye böyle bir yere geldin ki?" dedim.
Bana bakarak
"üvey babamla kavga ettim evden kaçtım" dedi.
Kafamı sallayarak
"anladım" dedim.  Bir anda beynimde şimşekler çaktı. Üvey mi?
Ona bakarak "ismin ne?" dedim. camdan dışarı bakarak "Sude" dedi.
Bir anda "ne! Sude? Sen misin" diye bağırdım.
"noluyor be" dedi.
Ona bakarak
"ben barış beni hatırlıyor musun" dedim.
Şaşırarak "barış sen misin? oha!" dedi ikimizde deli gibi gülmeye başladık. Bunca yıldan sonra onu burada bulacağım aklımın ucundan geçmezdi.
Uzunca bir sohbet ettik ve telefon numarasını aldım.
Sonunda psikoloğun yerine varmıştık. İçeriye girdik.
Hilal tombik biriydi. Hiç beklediğim gibi değildi.
Sude’yi görünce "Sude hanım iş yerinin yolunu bulmuşsunuz sonunda" dedi. Sude
"aynen hadi başlayalım" dedi ve arka odalardan birine gitti.
Hilal bana bakarak "anlat bakalım ne tür rüyalar görüyorsun" dedi.
Kısa bir şekilde anlattım.
Bana "fazla yalnızlık iyi değildir insanı deli edebilir sevdiğin birileri varsa onunla beraber olmaya çalış" dedi. Ona bakarak "var tabi de onun beni sevip sevmediğini bilmiyorum" dedim.
"seni seviyorsa bunu fark edersin emin ol" dedi.
Düşünceli bir şekilde
"iki hafta önce alkollü bir şekildeyken beni sevdiğini söylemişti sizce ne kadar doğru olabilir" dedim.
Gülerek "sanırım bunu ona sorarak
öğrenmelisin" dedi.
Başka çarem yoktu uygun bir zaman da herşeyi ona söyleyecektim.
Kısa bir muhabbetten sonra
"senin yerinde çok uzakta bence buradan taşınmalısın" dedim.
O da bunu uzun zamandır düşündüğünü ve taşınacağını söyledi. Sude içeri girerek
"ben eve gidiyorum" dedi.
Ben de "seni eve bırakmamı ister misin?" dedim
Kabul etti.
Radyoda garip bir müzik çalıyordu.


Sude’yi büyük bir villanın önünde bıraktım.
İçimde tuhaf bir his vardı.
Eve geri döndüğümde meleği aradım ve onun evine gittim.
Artık gerçekleri öğrenme vaktiydi.
Çok gerilmiştim içeri girdim.
Meleğin üzerinde siyah bir tişört ve pembe bir pantolon vardı. Her zamanki gibi çok güzeldi.
Kısa bir muhabbetten sonra.
Ona "annenin vefat ettiği geceyi hatırlıyor musun?" diye sordum.
Bana "yani çok fazla değil neden sordun?" dedi.
Direk olaya girmek istedim ve
"Bana beni sevdiğini söyledin" dedim.
Bana bakarak
"biliyorum" dedi
"Biliyor musun ?" Dedim.
"evet" dedi.
O zaman Onunla tanışalı tam iki buçuk ay olmuştu.
Sonra kısa bir sessizlik oldu.
Bana bakarak
"seninde beni sevdiğini biliyorum" dedi.
Şok olmuştum.
"ne? yani... nasıl ya?" dedim.
Gülerek "araba sürerken kendi kendine konuşuyorsun hiç fark ettin mi? ve ne kadar uykulu olsamda birinin beni öptüğünü fark edebilirim" dedi.
Yine şok olmuştum.
Yüzüm kızarmaya başlamıştı.
Yere bakarak "ben özür dilerim ortamın gazıyla... şey oldu... ondan yani" dedim.
"Problem değil" dedi.
Bir bakıma üstümden büyük bir yük kalkmıştı.
Meleğin yüzüne bakarak ve hafif gülerek
"peki... her şeyi bildiğine göre... benimle çıkar mısın?" dedim.
Yere bakarak
"buna şuan cevap vermem" dedi. Üzülmüştüm. Kafamı kaşıyarak "peki... ben gitsem iyi olacak" dedim ve arabaya binip eve gittim.
İçeri girdim.
Yukarı çıkarken bir yandan kendime "o iş öyle mi olur? salak herif! kendi kendine batırdın! olmadı işte!" diyordum.
Telefonu yatağın kenarına attım ve üstümü değiştirdim.
Buzdolabından soğuk bir içecek aldım ( yaklaşık 3 veya 4 tane )
kafam dönesiye kadar içtim.
Yatağın üstüne uzandım.
Saate baktım. Gecenin biriydi.
Yatakta debeleniyordum.
Tam uyuyacakken telefona bir mesaj geldi.
Mesaj melektendi.
Ve mesajda
"Teklifini düşündüm ve kabul ediyorum yarın görüşürüz" yazıyordu...

ŞANS MELEĞİ ( TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin