#Alin'den#
"Hani biz en iyi arkadaşlardık. Nasıl arkadaşlarından bunu saklarsın sen? Alin'le kuzenmişsin."Asya yüzünü buruşturdu. "Oda arkadaşım olan Alin'den mi bahsediyorsun? Saçmalama kızım! Aynı odada kaldığımız için samimi sayılırız sadece. Kuzenim falan değil o benim."
"Ay bende bir an için o ayartıcıyla akrabasınız diye ödüm kopmuştu. Düşünsene lise bitince bile yüzünü görmek zorunda kaldığını. Korkunç olurdu."
Dişlerimi alt dudağıma geçirdim. Bu sahneye tanık olmamak için bir çok şeyimi feda edebilirdim.
Hıçkırık sesim ormanda yankılanınca varlığım fark edilmişti. Hareket edecek gücüm olmadığı için ellerimi yumruk yapmakla yetindim ve gözlerimi sıkıca yumdum.
Saçma bir kabus olmasını diledim.
"Sakin ol. Sakin ol! Sadece gözlerini aç Alin."
Acıyan gözlerimi hızla araladım. Görüntümüm netleşmesi için bir kaç defa kırpıştırdım.
Yankı endişeli bakışlarla yüzümü tarıyordu. Bir yandan da nemli yanağımı okşuyordu sakinleşmem umuduyla.
Aklıma dün akşam yaşananlar doluştu. Bazı yerler tam net değildi ama zorlarsam hatırlardım herhalde.
"Şimdi iyi misin?"
Şaşkın bakışlarım odayı taramaktan vazgeçememişti. Ben cidden buraya mı gelmiştim?
Yankı kendime gelmem için hafifçe kafamı salladı. Ve başımı döndürdü!
"Ha? Ne işim var benim burada?"
"Hatırlamıyor musun?" dedi şaşkınca.
"Oradan bakınca hatırlıyormuş gibi mi gözüküyorum!"
Sert sesim onu da sinirlendirmişe benziyordu.
Hava hala karanlıkken dışarı çıkmalıydım. Birazdan herkes kahvaltı için dışarı yığılacaktı.
"Tilkiler hakkında konuştun. Sonra da özür dileyip gidecek kimsenin olmadığını söyledin," dedi suçsuz olduğunu kanıtlarcasına. Dikkatli bakışlarla vereceğim tepkiyi bekledi.
"Hah. Hatırlamıyorum diye kolayca kandırabileceğini mi sandın? Bir kere ben kimseden özür dilemem. Özür dileyen insanlardan da nefret ederim. Tiksinirim. Söylemezsen de söyleme. Kasıklarımda bir ağrı hissetmediğime göre dün gece yatmadık. Gerisi de çok umurumda değil zaten. Hadi sana bye."
Gözlerini kısarak, "açık sözlüsün," dedi. "Daha içine kapanık olmanı beklerdim. Özellikle diğerlerine karşı hep sessiz kaldığın için. Bize karşı bu farklı davranışının sebebi ne? "
"Bak, seninle arkadaş falan olma niyetinde değilim. Ben istesem bile sen istemezdin zaten. Nedenini falan sorm-"
"Ben arkadaş olalım dediğimi hatırlamıyorum. Sadece neden farklı davrandığını sordum sana."
Yanaklarımı şişirerek nefesimi dışarı verdim. Neden cümlemi tamamlayamıyorum? En sinir olduğum davranışlardan biriydi. Konuşmaya devam edesim kaçıyordu resmen.
Yapmacık gülümsememi takındım.
"İyi. Buna sevindim. Çünkü ben kinci birisiyim ve çoğunlukla insanlardan nefret ederim. Ama siz, sinirimi bir başka bozuyorsunuz."
Tekrar sözümü kesti. Yüzümü buruşturdum hırsla.
"Neden farklı davranıyorsun?" dedi tane tane sakince.
Tırnaklarımı avuç içlerime batırdım. Acı odak noktamı dağıtacaktı. Acı eşiğim fazlasıyla düşük olduğu için ufak bir dokunuş bile canımı yakıyordu. Ayrıca beyaz tenim de çok hassastı.
"Çünkü sinirimi bozuyorsunuz. Melek'in üstünlük kurmaya çalışan tavırları çok saçma. Uğraşması bile anlamsız. Alara'nın bana acıması çok ezikçe. Elimi tutmasını istemiyorum. Desteğine ihtiyacım yok."
Sakin kalmaya çalışarak derin nefes aldım. Ancak baştaki o soğukluğumu çoktan kaybetmiştim bile.
"Senin ise Yankı Özer, beni anlamaya çalışan tavırların çok aptalca. Söylediklerimi ciddiye alıp dinlemen çok aptalca. Kabuslarımı merak etmen çok aptalca. Kısacası Melek için rakip, Alara için ezik, senin içinse bir denekten fazlası değilim. Ve daha azı olmaya niyetim var."
Hayır, hayır, hayır! Sesini yükseltme Alin. Sen kavga edemezsin. Sen çok sinirlenirsen ağlamaya başlarsın. Kapa çeneni. Hemen!
Yankı'da ilk defa farklı bir ifade görüyordum artık. Bana karşı omuz silkmek dışında mimiklerini kullanmaya başlamıştı.
"Bunun canını acıtması saçma ama."
Dişlerimi sıkarak nefesimi burnumdan verdim. İstersem telefonumun şarjı 99'a düştü diye canım yanar sanane!
"Saçma olan sensin. Sınıfta beni uyandırman da saçma. Uzaylı demen de saçma. Saçlarımın ucuna dokunmakla yetinmen de saçma. Ben senin deneğin falan değilim. Diğer insanlar bunu yanlış anlar ve sana da şaka yaparlar. Beni suçlayacak daha fazla insana ihtiyacım yok."
Hadi ama Alin, gerçekten mi?
Kırmızı alarm, kırmızı alarm. Gözler kızardı. Gözyaşları toplanıyor savunmaya geçin.
Tek kaşını kaldırırken dudağı kıvrıldı. "Hatırlıyorsun," dedi.
Ellerimle yüzümü kapattım. Çocuk gibi içli içli ağlamak istiyordum. Neden böyle davranıyordu ki?
Bana iyi davranırsan bu sefer sana kötü davranacaklar. Asya dışında kimse yanımda olamaz. Yanımda olduğun için sana kötü davranıldığı zaman benden nefret edeceksin. Sana alışırsam eğer nefretini kaldıramam.
Ellerimin altından, "gitmek istiyorum," dedim boğuk boğuk.
Parmaklarımı araladım yavaşça. Onu görebiliyordum ama o beni göremiyordu. Başıyla onayladı. Kenara çekilerek eliyle kapıyı işaret eti.
Başımı aşağı eğdikten sonra ellerimi çektim. Sadece bakışlarını hissedebiliyordum.
Acelesiz adımlarımı kapıya yönelttim. Kapıyı açmadan hemen önce son kez dudaklarımı araladım.
"Diğerlerine Sare'yi sor."
Daha fazla soru sormasına izin vermeden uzaklaştım yanından. Yeterince rezil olmuştum zaten. Bugünlük bu kadar yeterliydi.
Sessizce kulübemin kapısı araladım. Asya'nın yokluğumdan haberi var mıydı acaba? İyide haberi olsaydı aramaz mıydı? Gerçi ne kadar umursadığı da muamma.
Asya'yı üst katta mışıl mışıl uyurken buldum. Böyle baya baya huzurla uyuyordu. Benim çok nadiren rast geldiğim bir şekilde.
Asya kalktığında, beni uyur halde bulsun diye kendimi uyumaya zorladım.
Bu sayede tekrar güne başlayabilirdim.
***
"Ayartıcı mısın sen be! Ne zaman doyacaksın kızım? Geriye bir tek sevgilim mi kalmıştı?""O sevgilin falan değil senin!"
"Ah tatlım, evet değil," dedi fısıldayarak. "Ama bunu bir tek sen biliyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntihar Oyunları (+18)
Teen FictionSürekli anlamını bilmediği kabuslar gören Alin, içinde bulunduğu durumunun farkında bile değildir. Bir gün yeni gelen tuhaf gurubun tek dertlerinin kendisine zarar vermek olduğuna inanır. Peki bu aslında bir yardım eliyse? *** +18 kurgudur. İçinde t...