Multi: Alin
#Alin'den#
"Geç kalacağız, hadi acele etsene kızım."
Asya aynanın karşısında süslenirken bana laf yetiştirmekle uğraşıyordu. Asıl hazır olan bendim. Ama hanımefendi kendisini rahatlatmak için bana çatıyordu. Benim ona çatmam gerekirken!
Zaten yılandan kaçtığım bir kabusla güne berbat başlamıştım. Yorgun hissediyordum.
Telefonumun bildirim sesi kulübede yankılandı. Oturduğum koltuktan üşengeç tarafımı bastırarak ayağa kalktım. Telefon çalışma masasının üstünde bir yerlerdeydi. Ama aşırı dağınık olduğu için ilk bakışta fark edememiştim.
Tekrar ses gelince Asya'nın son okuduğu kitabının arasına baktım. Ne zamandan beri telefonumu ayraç olarak kullanıyordu?
"Tamam hazırım."
Kulübeden çıkmadan önce son kez aynaya baktı. Gözlerimi devirip hızlı adımlar atmaya başladım. O süslüyü asla beklemezdim.
"Ya sabırlı davrandığın ya da üşengeçliği bıraktığın gün bir rivayete göre kıyamet kopacakmış. Doğru mudur Alin hanım?"
Kolunu omzuma atarak ağırlığını üstüme vermişti. Saçlarım can çekişiyordu!
"Ha ha!" diyerek yapmacık bir gülüşle göz devirdim. "Diğer rivayete göre de senin süslenmeyi bıraktığın gün kıyamet kopacakmış. Hangisi doğru acaba?"
Bence de Asya'nın dediği doğruydu. Ama bunu ona söyleyip bir taraflarını havanlandırmaya gerek yoktu.
İkimizden biraz uzakta olan kamelyada tiki kızları oturuyordu. Asya daha kızları görmemişti anlaşılan çünkü eğer görseydi boşta duran elini kaldırıp çılgıncasına sağa sola sallardı.
Aslında Asya'yı tiki kızlardan görmüyordum ama onlarla iyi anlaşması tuhafıma gidiyordu. Açıkçası ben fazlasıyla kinci biriydim. Bu nedenle sadece bana yapılanları değil sevdiğim insanlara yapılanları da unutmazdım. Hatta bazen kendime yapılanları unuttuğum halde sevdiğim kişilere yapılanları asla unutamazdım. Kendimi daha fazla önemsemeye başlamalıydım.
"Ha bu arada öğlen kütüphaneye gitmeyi unutma. Bugün Ozi'mle işlerimiz var. Bilirsin normalde seninle birlikte kütüphanede çalışmanın hastasıyım ama önemliymiş galiba. Çömezlerden bir kaç kişi gönderirim sana. Onları çalıştırmış olursun hem."
Dudak bükmekle yetindim. İşin içine "Ozi'si" girdiyse kimse umurunda olmazdı çünkü. Herkesi kolaylıkla satardı. Aptal aptal sırıtan suratına göz devirdim.
Uzun ağaçların oluşturduğu gölge olan yoldan geçiyorduk. Bitiminde ise kamelyalar vardı. Asya'nın kızlarla oyalanacağını ve eğer hemen ayrılmazsam kızların yanına beni de davet edeceğini bildiğimden ağzımda bir kaç bahane geveleyip onlardan uzaklaştım.
Tehlikeyi atlatmıştım. İlgi odağı olmak değil de o bin tane soruya yalan cevaplar aramak yoruyordu beni. Özellikle Asya'nın yanındayken. Zor olan yalan söylemek değildi. Söylediğin yalanları unutmamaktı.
Sınıfa erkenden gidip arka sıralardan yer kapmak istiyordum. Genellikle arka sıralarda oturanlar önceden defterlerini sıraya bırakırlardı. Bense eşyalarımı sınıfta bırakmayı sevmediğim için çoğu zaman erkenden gidip sınıfta otururdum. Ve yine öyle yaptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntihar Oyunları (+18)
Fiksi RemajaSürekli anlamını bilmediği kabuslar gören Alin, içinde bulunduğu durumunun farkında bile değildir. Bir gün yeni gelen tuhaf gurubun tek dertlerinin kendisine zarar vermek olduğuna inanır. Peki bu aslında bir yardım eliyse? *** +18 kurgudur. İçinde t...