twenty

5.6K 294 163
                                    

     

kesilmişti sözleri. Benim dudaklarım tarafından.   

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kendimi ondan geriye çektiğimde gördüğüm şey o kadar güzeldi ki. Onun kusursuzluğunu yüzündeki yara bere bile değiştirmiyordu, değiştirmesine yetmiyordu. Yüzündeki benler bile o kadar güzeldi ki. Sevgi bu muydu şimdi? Her kusursuzluğunu kusurlarıyla sevmek. Ki kusurları bile güzeldi, öyle olmalıydı. Nefret ediyorum derken, ona küfürler ederken, başkalarıyla oluşunu izlerken bile sevdiğin, hissettiğin, başkalarından hoşlandığını düşündüğün anlarda bile içinde olan adam. 

Gözlerim kapalı gözlerinde kalmıştı. Elleri yumruk halini almıştı. Vuracak mıydı acaba? Peki vurursa bu sefer nasıl ayağa kalkardım? Kalkmazdım. Hayat denen döngüyü bitirirdim. Günah ya da sevap, ne fark eder? İntihar bize haram kılındığında fikirlerimiz alınmadı. Sormadı kimse yaşamak istiyor musun diye. İhaneti ya da tecavüz denen şu sikik olayı atlatmıştım belki ama ondan gelecek bir yumruğu daha atlatabilir miydim? Hem seviyorum diyordu. Vurmazdı değil mi? Bir kere daha öldürmezdi beni. 

''Ya amınakoyduğum neden ağlıyorsun?'' diye bir ses duydum karşımda olandan. Ağlıyor muydum? ''Oğlum, özür dilerim lan. Keşke üstüne gelmeseydim'' ellerimle gözleri silip, aynanın karşısında dağılmış olan saçlarımı düzelttim.

''Ellerin yumruk olmuştu, vuracaksın sandım'' dedim.

''Sana burada ilan-ı aşk eden benim. Neden vurayım sana. Fark etmedim bile.'' dediğin beni kendine çevirip sarıldı. Sarılmak güzel eylemdi. Hele insanın sevdiğiyle sarılması, muhteşem bir olaydı. Daha önce birçok kez sarıldım ona. Farklıydı sanki bu. Biraz.

''Yaşanmışlıklar Asrın, yaşananlar. İnsan ne düşüneceğini bilemiyor. İnan bana.'' dedim omzuna doğru. 

''Yine güvenme, yine eskisi gibi ol ama bu sana olan sevgimi değiştirmeyecek, biliyorsun değil mi?'' 

''Bilmem, biliyor muyum?'' dedim bende ona. Soruya soruyla karşılık verilmesinden hoşlanmazdı. 

''Öğretirim.'' dedi bu sefer. 

''Oyun değil, değil mi?'' 

''Ne yapmalıyım seni inandırmak için? Söyle yapacağım, yemin ederim.''

''Yanımda ol yeter'' dediğimde sarılışı sıkılaştı. Nefesini kulaklarımda, boynumda her yerde hissediyordum. Bu gerçekten güzeldi. ''Hadi gidelim'' dediğimde bileğinden tutup çekerken.

''Her yerim  ağrıyor, sınıfa gitmeyeceğim'' dedi yerinden kıpırdamazken.

''Bende sınıfa gitmiyorum zaten'' deyip gülümsedim. 

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

''Tavuk mu lan bu?'' 

Okuldan kaçtık. Ama neden kaçtık. Yolda gerizekalı çiftler gibi bir o yana bir bu yana savrula savrula yürüyorduk. Bir eli omzumda dolaşıyorduk yollarda. Şimdide yerde beyaz kanatlı bir şey vardı. Bu neydi ya?

''He tavuk, akşam yemeğini yapayım mı?'' dedim ona bakarak.

''Dalga geçme oğlum, baksana uçamıyor.''

''Tavuk zaten uçamaz Asrın'' diyerek bilmiş bilmiş baktım suratına. 

''Çok akıllısın'' diyerek kalp çizdi havaya elleriyle. Bu hareketine gözlerimi devirip, yerde duran beyaz kuşumsu şeye ilerlemeye başladım. 

aleph |bxb|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin