''Ben Burak, Burak Mena. Merhaba kardeşim.''
Bir evlat neden sevilmez? 'Doğuruyon neden bakmıyon' klişesine girmeyeceğim hiç. Umurumda da değil açıkçası. Ama neden sevilmez ki? Konu bakmak da değil. Sevmek. İnsan, canından kanından bir parçayı neden sevmez? 19 yaşımdayım daha ulan! Hiç bir sikim hatırlamıyorum aile dediğim kavramla ilgili. Doğum günlerimi hatırlamadılar, veli toplantısı olduğunda ilgisiz bakıcılar gitti hep. Ne yapmış olabilirdim ki? Beni sevmemelerini sağlayacak ne yatım ben? Ben büyük 'Mena' köşkünde hep yalnızdım. Bana verilemeyen ilgi, şimdi karşımda oturan bu çocuğa mı verilmişti? Önemli değildi gerçi. Artık bir Mena değildim. Onların aile ilişkileri de umurumda değildi. Tek takıldığım nokta, bu çocuk doğruyu söylüyorsa onu benden neden sakladıklarıydı. Kardeş, ha? İyiymiş.
''Hey. Ne düşünüyorsun?'' dedi hayatıma bodoslama giren yeni çocuk.
''Annen ve baban, seni neden benden sakladılar? Biliyor musun Burak?''
''Onlar seninde anne ve baban, böyle konuşma'' ağzımdan kısa bir 'hah' sesi çıktığında istemsizce küçük bir kahkaha atmıştım.
''Onlar benim anne ve babam değil. Çok kıymetli, siktiğimin soyadını taşımıyorum artık. Bunu onlar istedi! Anlıyorsun değil mi?'' dediğimde susmuştu. Zaten ne konuşabilirdi ki? Kısa bir sessizlikten sonra yerinde huzursuzca kıpırdandı.
''Seni bilmiyordum yani bir ka-kardeşim olduğundan haberim yoktu. Bir gün, doğum günümde dışarıya çıkmıştık. Hep beraber bir restoranda yemek yiyorduk. Sonra babamı biri aradı. Dediği şeyleri duymadım ama rengi atmıştı babamın. Annemin kulağına eğilip bir şeyler söyledi. Sonra bana dönüp 'acil bir mesele çıktı. bizim gitmemiz gerekiyor' deyip gittiler. Meraklının tekiyim. Takip ettim onları. Değişik yollardan geçtiler. Yarım saatlik yolu tam 1 saatte gittiler. Ve geldikleri yer hastaneydi'' dediğinde kafama bir bıçak misali saplanan ağrıyla gözlerimi kapattım. Parmaklarımla gözlerime ve şakaklarıma masaj yapmaya başladığımda sustuğunu fark ettim 'sevgili kardeşimin'. Elimi devam et anlamında sallayıp ağrıyan başımı ona çevirdim.
''Daha sonra girdikleri odayı, ziyaret ettikleri kişiyi öğrendim. Oğulları olduğunu fark ettiğimde her şey başıma yıkıldı. Tüm 'aile' dediğim zırvalıklar tuz buz oldu beynimin içinde. Neden orada olduğunu... Her neyse, sonuçta seni öğrendim. Şu geçen aylar içerisinde hep seni araştırdım. Hep seni takip ettim. Hayatım sen olmuştun. Senden nefret ettim. Etrafında seni seven o kadar insan var ki. Daha sonra ise sana bakmaya, asıl sana bakmaya başladığımda içimde bir şeyler akıp gidiyordu. Seni sevmeye başladım. Ama her günün somurtmakla geçiyordu. Bir gün dedim ki 'yüzü güldüğü gün, yüzünün güldüğünü gördüğümde, karşısına çıkacağım'. Ve bugün, güldüğünü gördüm yine seni takip ederken. Yanındaki eleman, karşına çıkmamı sağladı.''
''Neden uğraştın benimle. Anne ve babanın yaptığı gibi neden görmezden gelmedin. Neden hayatıma sıçmayı seçtin ki? Bana onları hatırlatıyorsun, sevmedim seni'' dedim bir yandan dolan gözlerimi silmeye çabalarken.
''Beni sevmeme gibi bir lüksün yok. Ben senin ikizinim, sevmen lazım.''
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
buyak
obaaaağ
oy ve yorum şeyetmeyen altına işer inş amin