Onuncu Bölüm:
yanlışa düşmek
...
Gün geçtikçe daha da değişiyordum. Daha da olgunlaşıyor, hiçbir şeyi umursamamaya çalışıyordum. Zordu ama deniyordum da. Çünkü biliyordum, hiçbiri yüreğimdeki yalnızlığı bastırmam kadar zor olmayacaktı bu hayatta. O günleri bir tek ben hatırlıyordum. Geceleri tek başıma uyumamı, ağlarken kimsenin beni dinlememesini, insanların yaptığı iğrenç şakaları... Hepsini çok iyi anımsıyordum. Kolay değildi. Hayat hiç kolay değildi. Bileğimdeki kesiği örten dövmem bile her şeyi çok iyi açıklıyordu. Hep yalnız yaşamıştım. Öyle de devam ediyordu. Doğru dürüst bir arkadaşım olmamıştı. Terk edilen kişi olmuştum. Bunlar üzücü şeylerdi. İnsanların ikinci tercihi olmak çok kötüydü, berbat hissettiriyordu. Sikilip atılmaktan bir farkı yoktu.
Ama dediğim gibi, gün geçtikçe daha da iyi oluyordum. Toparlanmıştım. Ruhsal olarak çok daha iyi bir yerdeydim. Artık insanlar için üzülmüyordum. Onları umursamayı kesmiştim. İlk başta bu çok zordu. Birisi ağladığı zaman kafanı çevirmek, herkesin suratına gülüp ama aslında hiçbirini sevmemek, hak edene hak ettiği değeri vermek bunlar kolay gözüksede çok zordu. Ama başarmıştım. Hatta Jimin benimle gurur duyuyordu. Ona pek fazla bir şey anlatmamıştım bugüne kadar, fakat ne yalan söyleyeyim bunların hepsini ona güvenmediğim için yapmıştım. Şu anda bile her şeyi anlattığım söylenmezdi. Güven sorunlarım vardı. Çözmeye çalışıyordum ama ne kadar başarılı olmuştum bilmiyordum. Bugüne kadar kimseye kolay kolay güvenmedim.
Onu saymazsak.
Başkasının evinde kalamadığımı söylemiştim, onun evinde kalıyordum; kimseye güvenmediğimi söylemiştim, ona güveniyordum; duygusal birisi olmadığımı söylemiştim, onu görünce beynim işlevini kaybediyordu. Yani demek istediğim şey Kim Taehyung beni mahvediyordu. Soğukkanlılığı, cesareti ve mantığıyla beni kendine çekiyordu. Ben kolay birisi değildim fakat istese onun kuklası olabilirdim. O derece beni etkiliyordu.
Bir perşembe akşamıydı. Salonda oturuyorduk. O karşı koltukta oturmuş çizim yapıyordu, her zamanki ritüelimizdi bu. Sabah uyan, kahvaltı yap, derse gir; akşam gel, yemek ye, sınavlarına çalış, Taehyung'la dizi izle. Son üç haftadır yaptığım şeyler bundan ibaretti. Pişman da değildim açıkçası. Fakat bugün diğer günlere nazaran farklıydı. Çizim yapıyordu ama bana göstermiyordu. Genelde ilk gösterdiği kişi ben olurdum. Benim beğenimi aldıktan sonra çizimini atölyeye götürür, satardı. Eh, şu ana kadar bütün resimlerini beğendiğim için hepsini götürmek zorunda kalıyordu ama ne yapayım? Çok iyi çiziyordu. İster istemez hayran kalıyordum.
"Taehyung," dedim mızmızlanırken, gözlerini tuvalden ayırdı ve bana baktı. Kafasını her iki yana sallayarak güldü. "Lütfen ne çizdiğine bakayım. Söz, yorum yapmayacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
errantry ☂︎ taekook
Fanfiction❝Kim Taehyung sanata düşkün, gizemli bir hukuk öğrencisiydi. Jeon Jungkook ise onun gizlice fotoğraflarını çekiyordu. Her şey bir gün Jungkook'un Taehyung'a yakalanmasıyla başladı, onun en gizli tarafını keşfetti. Sen paha biçilmezsin, Bitcoin.❞