On Üçüncü Bölüm:
yeşil perçemler
...
İnsanları tanıdığınızı zannederdiniz. Onların suratlarına baktıkça, ağızlarından çıkan her bir kelimeyi dinledikçe, mimiklerini izledikçe o kişiye inanırdınız. Garipti. Kolay kolay güvenmemem gerektiğini biliyordum. Hatta kolay güvenmeyen birisiydim de. Her zaman şüpheci bir yapım vardı. Ama saf bir tarafım da vardı. Dışarıya karşı bir duvar gibiydim. Birisi benimle konuşurken iki kez düşünüyordu. Bunun nedeni çatık kaşlarım, asık suratım ve kollarımdaki dövmelerim olabilirdi. İnsanların hiç istemediği şeylerdi bunlar.
Onlara göre sahte birisi olmalıydınız. Mutsuzken bile mutluymuş gibi davranmalıydınız. Yoksa bu hayatta çok yalnız kalırdınız. Bunu oldukça içten bir şekilde söylüyorum. Kimsenin doğru söyleyeni sevmediği gibi, gerçek karaktere sahip olanlara karşı bir düşmanlığı vardı. Onlara göre çift kişiliğe sahip olmalıydınız. Daima gülmeli, boyun eğmeli ve istedikleri her şeyi koşulsuz yerine getirmeliydiniz. Çünkü onlar bir arkadaş istemiyordu; emirlerini yerine getirecek bir köleye ihtiyaçları vardı. Ve oradan hiç köle gibi gözükmüyordum. Bir karakterim vardı. Her ne kadar ters bir karakterim olsa da sahte olmayacak kadar iyiydi.
Kim Taehyung sahte değildi.
Tamam, belki de biraz sahte yanı vardı. Anarşist bir topluluk lideriyken sinirli, resim yaparken mutlu, dışarıdaki insanlara karşı kibar, ağlarken de üzgün birisiydi. Aslında oldukça sıradandı. En azından ben öyle düşünüyordum. Ama azıcık-minicik, bir sahteliği de vardı. Sevmediği kişilere karşı bile iyi davranıyordu.
Ben onun gibi değildim. İçim, dışım birdi. Sert bir görüşüm vardı ama kötü bir amacım yoktu. Fakat insanlar bir türlü bunu anlamıyordu, anlatamıyordum. Belki de suç bendeydi. Onlara inandıramıyordum. Ama belki de onlardaydı; beni anlamıyorlardı.
O görevin üstünden bir gün geçmişti. Pek fazla şey olmamıştı. Fakat Taehyung çok durgundu. Normal günlere nazaran bugün biraz daha sessizdi. İlk görevimi tamamladığımdam günden beri aramız düzelmişti. Size daha önce de anlatmıştım. Hiçbir şeyi birbirimizden sakınmayacak bir hale gelmiştim. Son bir haftadır da yanında uyuyordum. (Kesinlikle kötü bir amaç için değil. Her şey bir an içinde gerçekleşmişti. O, geceleri yalnız uyumak istemediğinden bahsetmişti. Ben de sarılacak birini aradığım için onu kabul etmiştim. Bazen yatmadan önce öpüşüyorduk. Ama bunların hepsi dostçaydı. Her ne kadar öyle gözükmese de.Çıkarcı arkadaşlar gibiydik doğrusu. Bir yandan birbirmizi kullanıyorduk.)
Dediğim gibi, Taehyung o çocuğu gördüğünden beri biraz sessizleşmişti. Onu mutlu etmek için elimden gelen her şeyi yapmıştım ama sanki kendine bir yemin etmişti. O dudaklarını açmıyor, herhangi bir ses çıkarmıyordu. Sadece oturduğu yerde düşünüyordu. O güzel aklından kim bilir neler geçiyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
errantry ☂︎ taekook
Fanfiction❝Kim Taehyung sanata düşkün, gizemli bir hukuk öğrencisiydi. Jeon Jungkook ise onun gizlice fotoğraflarını çekiyordu. Her şey bir gün Jungkook'un Taehyung'a yakalanmasıyla başladı, onun en gizli tarafını keşfetti. Sen paha biçilmezsin, Bitcoin.❞