On Birinci Bölüm:
Jack Dawson
...
| S M U T |
Dudaklarım dudaklarıyla buluşurken kapının kapanmasıyla sırtımı metale dayadım. Soğukluğu, ince tişörtümden hissediyordum. Buna rağmen sıcacıktım. Yanıyordum. Parmak uçlarım onun omzuna giderken elimi bile hissedemiyordum. Uyuşturulmuş gibiydim. Bu kadarı fazlaydı. Ondan bu kadar çabuk etkilenmem fazlaydı. Fakat hayallerimdi o. Olmak istediğim her şeydi. Elbette onu görünce heyecanlanacaktım. Ama bu kadarını tahmin edemiyordum. Sadece bir buçuk ay öncesine kadar onun fotoğraflarını gizli gizli çekiyorken, şu anda onunla aynı evi paylaşıyorduk. Bunu da tahmin edememiştim. Ben sadece anı yaşıyordum. Aynı bana söylediği gibi.
Tansiyon yüksekti.
Araba yolculuğunun sessiz geçmesinden dolayı gergindim. O arabayı kullanıyor, ben de yanında oturuyordum. Ama ikimiz de daha fazlası olduğunu biliyorduk. Bu kadar basit değildi. Hiçbir zaman da olmamıştı.
Fazla şey düşündüğümü söyleyemezdim. Çünkü düşünmemeye çalışıyordum. Sadece onu dokunuşlarına odaklanıyordum. Göğsüme yaslanan göğsünün ne kadar hızlı kalkıp indiğine, dudaklarının benim dudaklarımın üzerinde sakince hareket edişine, ellerinin sırtımda gelişigüzel dolaşmasına, dilinin nazikliğine, teninin güzelliğine... Her şeye odaklanmaya çalışıyordum. Bu sefer unutmuş gibi davranmayacaktım. Çünkü bu, geçen seferki gibi değildi. Daha farklıydı. En önemlisi ise bilinçli bir şekilde işleniyordu.
Islak bir sesle dudaklarımız ayrıldığında alnını alnıma yasladı. Belimden indirdiği elini ilk önce kalçama, gülümsediğimi görünce kıkırdadı, ardından bileğime indirdi. Hafifçe tuttu. Hiçbir şey söylemeden ilerledik. Arkasına bakmadan, gözlerini benden ayırmadan, ilerliyordu. Ellerini sıkıca tutmuştum düşer diye.
Dudakları kıpkırmızıydı. Sadece birkaç saniyeliğine öpüşmemize rağmen kızarıklığı belliydi. Gözlerine giren yeşil tutamlar ilk defa bu kadar dağınıktı ama bu bile onu güzel göstermişti. Bakışlarımı ondan ayıramıyordum. O kadar güzel, o kadar kibardı ki hiç kimse bana bu kadar nazik davranmamıştı. Ben bile ona böyle davranmamıştım. O gece ona oldukça serttim. Sadece işimizi yapmıştık, geri kalan hiçbir şeyi düşünmemiştim. Şaşırtıcı değildi. Ben tek geceliklerimin suratına bile bakmayan birisiyim. Taehyung gibi olamazdım. Onun gibi kimse olamazdı. O muhteşemdi.
Odanın kapısını sırtıyla ittirdi ve elini elimden çekip yavaşça kapattı. Biraz aralık kalmıştı ama olsun. Umursamadık. Hiç beklemeden dudaklarını dudaklarımla buluşturdu. Ellerimle saçlarını okşarken yavaş yavaş geriye doğru yürüyordum. Dizlerimin yatağa değdiğini hissettiğimde kendimi geriye bıraktım ve onu da üstüme çektim. Taehyung'un gerilen dudaklarından güldüğünü anlıyordum. Hoşuna gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
errantry ☂︎ taekook
Fiksi Penggemar❝Kim Taehyung sanata düşkün, gizemli bir hukuk öğrencisiydi. Jeon Jungkook ise onun gizlice fotoğraflarını çekiyordu. Her şey bir gün Jungkook'un Taehyung'a yakalanmasıyla başladı, onun en gizli tarafını keşfetti. Sen paha biçilmezsin, Bitcoin.❞