RESİM ÇANTASI

27 3 2
                                    

Artık okulun son haftasıydı. Son pazartesi okula gitme sebebim resim çantamın okulda olmasıydı. Almazsam kaybolabilirdi ve içinde gerçekten güzel resimlerim vardı. Asmaya bile kıyamadığım resimler.

Hiç umudum yoktu seni göreceğime. Uzun zamandır da görmüyordum çünkü okula gitmiyordum ve gittiğimde de sen olmuyordun.

Durağa gittim, tabi ki yoktun. Benden başka kim son hafta okula giderdi ki.Cidden şu resim çantası için bütün günüm boşa gitmişti.

Minibüs geldi, her zamankinin aksine bomboştu.

Kapının kenarındaki direğe tutundum. Bir elimde kocaman resim çantası, diğerinde hırkam çantamdan cüzdanımı çıkarmaya çalışıyordum. O sırada yanımdan girdin içeri.

Günün sonunda o gün minibüse bindiğin için lanet edeceğimi nereden bilebilirdim ki?

Seni aniden görünce cüzdanımı yere düşürdüm. O sırada şoför hızla gaza bastı ve resim çantam parmaklarımın arasından minibüsün önüne doğru kaydı.

Ne vardı bu kadar hızlı sürecek?

Bunlar olurken sen çoktan en arkadaki koltuğa oturmuştun ve benim ne yaptığıma bakıyordun.

Fark ettin mi? 

Beni hiç bir zaman doğru düzgün bir şey yaparken görmedin. Her zaman aptal ve sakar biri olarak gördün. 

Senin yerinde olsam ben de beni sevmezdim.

Resim çantamı almaya gittiğimde oldukça sinirliydim. Kan beynime sıçramıştı. Neden mi?

Sence neden?

Bir işi doğru düzgün yapamıyorum. Yapmam gereken tek şey resim defteri tutmaktı. Ama ben ondan bile acizim.

Parayı verdim ve oturmak için senin olduğun yere, arka dörtlüye doğru ilerledim. Senin bir tarafında yaşlı bir adam öbür tarafında genç bir kadın oturuyordu ve onun yanı boştu. Kadına kibarca yanına oturmak istediğimi belirttim ve o da kayabildiği kadar kenara kaydı. Tam geçip oturacaktım ki şoför yine hızlandı ve resim çantam oraya geçmeme izin vermedi. Neredeyse arkaya doğru düşüyordum. Kadın bana yardımcı olmak amacıyla elini uzattı ve '' Gel '' dedi. Kadın öyle söyleyince sen de dönüp bana baktın. 

Yandım.

Bütün vücudum yandı.

İlk kez bu kadar utandığımı hissettim.

Neden bana baktın ki?

Neden güneş benim yüzüme vururken, rüzgar saçlarımı uçurduğunda ya da ben gülümserken bana bakmak yerine, o zaman baktın?

Saçma olansa şu, tam yam yanımdaki koltuk boştu.

Sana daha yakın olabilmek için o koltuğu görmemiştim bile.

'' Ben en iyisi bu koltuğa oturayım.''

Cılız, çatallaşmış ve kısık sesimle zorla söyledim bu cümleyi. Sonra bana bakmayı kestin.

Nasıl bakışlardı onlar öyle?

Ne hissettiğini anlamadım ya da nasıl düşündüğünü.

Daha çok umrunda değil gibiydi.

Koltuğa oturunca resim çantasını ayağımın altına sertçe attım ve sonra sertçe hırkamı üzerime geçirdim.

Sinirliydim; resim çantama, resim öğretmenime, şoföre, o kadına, sana...

Kendime.

Yol boyunca az önce yaptıklarımı düşünerek kendime eziyet ettim. Ağlamak üzereydim ama senin yanında olmazdı.

Ağladığımda ne kadar çirkin olduğumu biliyorum.

İçimde patlayan karışık duyguları dışarı atmak için telefonumdan arkadaş grubuma mesaj attım. Mesajlarım resim öğretmenime küfürler yağdırmaktan başka bir şey değildi.

Aptalım ben adamın hiç bir suçu yok.

Tüm suç bende, tüm suç benim var olmamda.

O kadar sinirliydim ki gözüm hiç bir şey görmüyordu. Önümdeki yaşlı adamı bile sonradan görmüştüm. Yer vermek için kalkmaya çalıştığımda oturmam için işaret verdi. Ben de ısrarcı olmadım çünkü o an ne kadar beceriksiz olduğumdan başka bir şey düşünemiyordum.

Acaba yer vermediğim için benim hakkımda kötü düşünmüş müydün?

Sanki yeterince kötü olduğumu düşündürtmemişim gibi.

Sonunda minibüsten indin. Az da olsa rahatlamıştım ve üzerimdeki baskı gitmişti sen inince. Ancak hala sinirliydim.

Ben de indikten sonra yürümekte zorlandığımı hissettim. Issız olduğunu düşündüğüm bir sokağa girdim.

Kaldırıma oturdum. 

Bir rüzgar esti.

Beraberinde göz yaşlarımı da getirdi.

Ağladım.

Bağıra bağıra.

Bu sefer ki hiç sessiz değildi.

Olması imkansızdı.

Telefonuma mesaj gelince elime aldım ve birini aramak istediğimi hissettim.

Mesaj atan arkadaşımı aradım.

Ağlamaktan konuşamaz haldeydim neden onu aradım ki?

Bana sakin olmamı söyledi, her zaman böyle şeyler olabileceğini...

Ama yapamıyorum, kendime katlanamıyorum.

Sorun artık sana rezil olmak değil. 

Sorun benim.

Sokaktan geçen bir kadın beni görünce korkmuş gözlerle bana baktı. İyi olup olmadığımı sordu.

'' Gerçekten iyiyim.''

Değilim.

'' Hiç bir sorun yok''

Var.

Birinin bana bir şey yapıp yapmadığını sordu.

Sen bana bir şey yapmış sayılır mıydın?

Hayır, ben ne yaparsam kendime yaptım.

Bunları bana söyledikten sonra o kadının ne kadar iyi biri olduğunu düşündüm.

Umarım şu anda mutludur.

Kadını zar zor iyi olduğuma ikna edince gitti.

Arkadaşımla biraz daha telefonda konuşup rahatladıktan sonra eve doğru yürümeye başladım.

Ne kadar rahatladım tartışılırdı.

Akşam hiç bir şey yemedim.

Öylece yatağa uzanıp tavana baktım.

Düşündüm.

Nerede hata yapıyorum?

Neden böyleyim?

Fazla mı abartıyorum?

Senin için fazla mı çirkin ve beceriksizim?

Neden bu haldeyim?

Suçlayacak birilerini aradım ama boşunaydı.

Tek suçlu benim.

Ben aptalım.

Ben sorunluyum.

En kötüsü, seninle son minibüse binişimdi.

Ve sen beni en son bu şekilde gördün.

BUS STOPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin