28- İşte bunu beklemiyordum.

975 79 6
                                    

Derin bir nefes alıp başımı arkama yasladım ve gözlerimi kapatarak sakinleşmeyi diledim. Çabam hüsranla sonuçlandığında bedenimi sola doğru kaydırarak başımı her çukura denk gelişinde sarsılan otobüsün camına yasladım. Vücudum sinirden mi yoksa sürülmesi bilinmeyen otobüsten mi bu haldeydi emin değildim.

Gerçekten aklım almıyordu. Ben ki önceden bırakın başıma bela almayı, üzerime yünlü ceket bile almazdım. O derece üşengeç birisiydim. Şimdi ise belanın peşimden gelişini geçtim, ben ona doğru son gaz koşuyordum.

Derdim neydi acaba?

Milletin hayallerini süsleyen bu adamların basit bir Türk kızı ile uğraşmalarının da amacını çözemiyordum. Çözseydim zaten şu an ne Baek'e cephe alırdım ne de yanımda oturan kişi V olurdu. 

Taehyung'un beni duymasından çekinmeyerek ofladım. Yanımda bulunmasından hoşlanmadığımın o da farkındaydı. Keza o bundan oldukça memnundu. 

Başkan utanmasa tuvalete de beraber girin diyecekti. Anlayacağınız o derece kafayı sıyırmıştı. Adamın içinde yatan kıskanç öküzü hiç keşfetmeseydim hayrıma olacaktı belki de ama maalesef uyanmıştı işte. Hatta uyanmakla kalmamış bir de SM'nin canına okuma derdine düşmüştü.

Yahu V ile beraber görünsem ne olacaktı görünmesem ne olacaktı. İnsanların dikkatini ben değil o çekiyordu. Zaten başımıza üşüşen hayranlardan şimdiden bunalmıştım. Gözleri V'nin üzerindeydi. Bana ise tıpkı bir haşereymişim gibi bakıyorlardı.

Army'lerden nefret ettiğimi söylemiş miydim acaba?

Aklımda dönüp duran sahnelere son vermek için kendimle savaşıyordum ki telefonum titredi. Bıkkınlıkla kilidi açıp mesaja baktım.

Geberesice: Konuşmamız lazım

Geberesice: Anlatacaklarım var

Kaşlarımı çattım. Bu neydi şimdi? Benimle kafamı buluyordu bu velet? Yemin ediyorum bir gün şu gereksiz yüzünden aklımı oynatacaktım. Ona öfkeli olduğumu göremeyecek kadar kör falan mıydı? Biliyorsunuz. Hiçbir şey olmamış gibi davranan insanlardan da nefret ederdim.

Yapabileceğim en doğru şeyi yaptım.

Görüldü attım.

Fakat iki dakika sonra yeniden bir mesaj geldi. 

Geberesice: lütfen

V başını telefonuma çevirmişti. 

"Ne?" dedim ona bakarak. "Mesajlarımı okumayacaksın her halde değil mi?" 

Başını derin bir uykudan ayılmış gibi iki yana salladı ve "Tabii ki de hayır," dedi. "Böyle bir şey yapmam."

Gözlerimi kıstım.

"Zaten az önce telefonuma profil fotoğrafı olmak ister gibi yapışan da bendim. Değil mi?" 

Bir şey demedi. Bunun üzerine usulca ayağa kalktım. Bize bakan, pardon V'ye bakan, kızların kin dolu bakışlarına aldırmadan "Çekil. İneceğim," dedim.

Elleri kollarında boş boş önüne baktı.Beni umursamadı bile! Allah'ım. Ben beni umursamayan insanlardan da nefret ederdim!

Boğazımı temizledim ve yapmacık bir şekilde gülümsedim.

"Eve yaklaştım. Beraber mi kalkalım? Yoksa babamla tanışmak mı istiyorsun?"

Sesimdeki ima öyle ağır bir şekilde çıktı ki, V'nin adem elmasının titrediğini fark ettim. Eminim şu an da babamın profilini kafasında uzun uzadıya tartıyordu ve yüzünden anladığım kadarı ile oldukça agresif bir adam çiziyordu. 

Sorun babamı korkunç olarak göstermem değildi. Yoksa babam pamuk gibi birisiydi. Benim amacım şu siyah saçlı, kendini beğenmemiş, uysal ve suratıma aval aval bakan, Baek'in tam tersi çocuktan kurtulmaktı!

Bir karara varmış olacak, gülümsedi. "Yarın görüşürüz o zaman," derken ayağa kalkıyordu ki onu durdurdum.

"Rahatsız olma."

Yine güldü. Dizlerini kenara kırdı ve geçmem için yer açtı. Gözlerimi devirmemek adına büyük bir savaş verdim. Ardından onun çekilmez hayranlarını es geçerek düğmeye bastım ve nefret edilesi otobüsten indim.

Allah aşkına! Bu adam neden otobüse biniyordu ki? Tomarla parası vardı ve otobüse biniyordu. Kesinlikle geri zekalı falan olmalıydı. Ya da ciddi anlamda bana yürüyordu.

Bu düşünce titrememe sebep oldu. Daha neler! Silkelendim ve kendime geldim. Saçma sapan şeyler düşünüp yine belayı çağırıyordum. Yok ben akıllanmazdım. İçimdeki mikrop gün geçtikçe evrime kafa atıyordu çünkü.

Zaten eve de iki sokak daha vardı. Hay ben yalanıma ne yapmayım. V'den kaçacağım diye resmen şekilden şekile giriyordum. 

Yine canım sıkıldı işte.

Tabana kuvvet kızım deyip o soğukta yürümeye devam ediyordum ki arkamdan neredeyse beni yerimden sıçratan güçlü bir firen ve ardından korna sesi duyuldu. Çok affedersiniz ama ödüm bir şeylere karıştı gitti o an. Parmağımı damağıma götürüp öfke ve şaşkınlık içerisinde arkama döndüm. 

Az daha arabanın altında kalıyordum! 

Kararmaya başlayan havadan nasibini almamış arabanın farları yüzüme beyaz ışığını arşınlarken gözlerimi kıstım. Kenara çekildim ve derin bir nefes alarak arabanın geçip gitmesini bekledim. Zira içindekini seçemiyordum.

Fakat sürücü geçmedi ve bir kez daha kornaya bastı. İşte tam o anda bende kayışlar koptu. Sokağı bertaraf edecek bir seste cırladım.

"Ne çalıyorsun be! Arabanı elinden alan mı var! Çekildik işte!"

Bir kez daha kornaya bastı. Başımı yana atıp tısladım ve içindekinin kim olduğunu görebilmek için ona doğru yürüdüm. Işık gözümden çekilince ilkin arabadaki kişiyi seçemedim. Fakat hemen sonra görüntü netleşti.

İşte bunu beklemiyordum!


Pardon Charisma| baekhyun ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin