29- Çok aptalım.

913 83 6
                                    

Önümdeki kişiye şaşkınlıkla bakmayı kesmem gerekiyordu. Sonuçta şu an ne ÖSYM'nin sitesindeydim ne de sınav sonucumu falan öğreniyordum. 

Kendime gelebilmek için başımı iki yana salladım ve karşımdaki kişiye yeniden baktım. Bir an yanlış mı gördüm acaba diyerek parmaklarımla gözlerimi ovdum. Lakin hiçbiri sonucu değiştirmedi.

Karşımdaki kişi oydu.

Hani şu kendini beğenmiş buçukluk.

Bingo!

Yer cücesi Baek. 

Son zamanlarda telefonumda yer edinen adı ile geberesice!

Kaşlarım anında çatıldı. Ödümü koparan herifin ta kendisi olmasını geçtim, dünya üzerinde en nefret ettiğim kişi olması sebebi ile her an üzerine atlayabilir ve yeni uzayan kaküllerinin altına koca bir şaplak indirebilirdim. Hatta belki hızımı alamayıp kafasını da koparabilirdim. O derece öfkeliydim ve öfkemin geçmesi de pek mümkün görünmüyordu.

Aramazdaki gerginliği fark etmiş olacak çekik gözleri ile beni işaret etti ve tok bir sesle "Bin," dedi. 

Ne dediğini idrak edemedim. Sonra galipten gelen sesler kulaklarıma ağır ağır üç harflik bir kelime fısıldadı. Kelimeler yavaş bir şekilde desibelini artırdığında ise tam olarak şunları işittim.

Bin, bin, bin, bin, bin...

Hiçbir şey olmamış gibi arabasına mı binmemi istiyordu? 

Kendime engel olamadan sokağın ortasında bağırdım.

"Şaka mısın lan sen!"

Ben öfkeden köpürürken o bana bakmak yerine aynaya baktı. Saçlarını düzeltti ve yeniden bakışlarını üzerime indirdi. 

"Sadece bin Aden."

Benim öfkeme karşılık inanılmaz bir şekilde sakindi. Ve Allah biliyor ya. Çok fena gaza geliyordum. Omzumun yanı başımda oturan küçük şeytanı dinleyip cinayet işleme potansiyelim her saniye artıyordu.

"Oldu canım," dedim. "Başka bir isteğin?"

Kapıyı işaret etti.

"Bindikten sonra kapıyı yavaş çek. Daha sigortasını yaptırmadım."

Yüzümde ananas yedikten sonra ortaya çıkan o tuhaf ifade belirdi. Yok yok. Limondu bence.

Benimle kafa buluyordu. Evet. Evet. Kesinlikle kafa buluyordu. Hatta eminim o sarı cadıyla takıla takıla kendine yeni ve gereksiz onlarca sinsi planlar edinmişti. 

Beni ceza evine tıktırıp Zaya ile daha rahat yiyişecekti!

Hah!

Buna izin vereceğime gerçekten inanıyor muydu?

Ölürdüm de izin vermezdim.

Zaten ölsem bile hayaletim girerdi aralarına. O malum şeyin her anını zıkkım ederdim de ayrılmazdım.

Sırf inat değil mi? Kapıyı açtım ve binmeden, oldukça sert bir şekilde geri kapattım. Sıkıyorsa yine bin de bakışımı da attıktan sonra ellerimi kollarımda birleştirdim ve gözlerinin içine baktım.

Sonunda istediğim tepkiyi verdi ve sakinliğini bozdu. Oflayarak arabadan indi. Ardından yağmakta olan karlar koyukahve saçlarına düşerken yanıma ulaştı.

"Sence de fazla uzamadı mı?"

Sadece yüzüne baktım.

"Aden," demişti ki sözünü kestim.

"Adi herifin tekisin Baek. Biliyorsun. Ve ben adilerden nefret ederim."

Bu ani çıkışım üzerine başını yana çevirip derin bir nefes aldı. Dur bi bismillah de kızım diyecek hali yoktu ya elin çeğinin.

"Bak ikimizde birbirimizi yanlış anladık. Eğer izin verirsen izah edeceğim. Böyle olmayalım."

Onu duymazlıktan gelerek bir adım geri çekildim ve gözlerimi kıstım.

"Söylesene Baek. Eğer o gün orada Tae olmasa, şimdi de karşıma çıkıp bunları söyler miydin?"

Cevap veremedi. Güldüm.

"Sen söyledin. Ben güvenilmez biriydim."

"Öyle demek istemedim."

"Sen onu kıskanıyorsun. Benim senin yanında değil de, onun yanında olmamı kıskanıyorsun."

Sıkıntı içerisinde nefesini verdi. Burnundan solumaya başlıyordu.

"Zaya babamın ortağının kızı," derken onu yeniden susturdum ve elimi gelişi güzel salladım. Konuşmasına izin vermiyordum çünkü vakit kaybı olacağını düşünüyordum.

"Evet. Evet. Evet. Hani şu wattpad kitaplarındaki ünlü iş adamının, başrol erkek olan oğluna yamamaya çalıştığı zengin, ukala ve ne hikmetse hep sarışın olan kız. Eminim zoraki evlilik kurgularında olduğu gibi sizin evlenmenizi istiyorlardır falan filan. Aaaaa. Bak neyi unuttum. Allah seni almasın. Yoksa üvey kardeşin mi oldu?"

Buz gibi bakışlarımı ona çevirdim.

"Oradan bakınca bir salak gibi mi görünüyorum?"

Omuzlarını yenilgiyle düşürdü ve "Ama öyle," dedi.

Ona ciddi olamazsın bakışımı attıktan sonra "Defol Baek," dedim ve yürümekte olduğum yola yeniden yöneldim. O ise arkamdan gelmeye ve konuşmaya devam ediyordu.

"Babamı tanımıyorsun. Bu zamana kadar istediği her şey oldu ve ben ona karşı gelme kotamı yıllar önce şarkıcı olmayı isteyerek doldurdum."

Onu duymazlıktan gelerek "Ba, na, ne," dedim her bir heceye vurgu yaparak. Yürümeye devam ediyordum çünkü o pes etmemek konusunda ısrarcıydı.

"Şirketin hisseleri kötü. Abim evli olduğu için de ben öne sürüldüm. Babam Zaya'nın babası ile ortak olmak zorundaydı."

"Ba, na, ne..."

"O çok katıdır ve ikna etmesi inanılmaz zordur."

"Ba, na, ne..."

"Ona başkasını sevdiğimi söyledim. İnanmadı. Kariyerim için bahane uydurduğumu söyledi."

Öfke içerinde ona döndüm.

"Bana ne Baek! Bana ne! Başkasını sevdiğin halde Zaya ile olabilecek kadar midesiz isen bundan bana ne! Evet. Seni önceden önemsemiştim. Samimi bulmuştum çünkü. Konuşabildiğim tek erkektin. Fakat sen kendi değerini yavaş yavaş düşürdün. Şimdi gelip de benden seni dinlememi bekleme."

Yeniden arkamı döndüm ama uzaklaşamadım. Çünkü beni durduracak bir cümle kurmuştu.

"Eğer babama seni sevdiğimi söyleseydim, şu an Zaya'nın yerinde sen olacaktın. Ancak ben senin hayatının da benim gibi mahvolmasını istemedim. Özür dilerim. Çok aptalım."

***

Kusura Bakma Batman'e de beklerim. Hoşça kalın. <3

Pardon Charisma| baekhyun ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin