Multimedya: ASLA AFFETMEYİN!!!
Duyduklarım vücudumda ve bende şok etkisi yaratırken doktorun yüzüne boş boş bakıyordum. Neden böyle olmuştu ki? Oysaki daha gece iyilerdi. Ne söyleyeceğimi bilmediğim için sadece başımı salladım ve arkamı dönüp odadan çıktım. Berk, kapının önünde beni bekliyordu. Yüzüme endişeyle ve merakla bakıyordu. Yahu ben ne yapmıştım ki böyle olmuştu? Ben onlara daha hiç bir şey anlatamamıştım. Onlar benim her şeylerim eğer onlar hiç uyanamazsa ben ne yaparım? Evet, yaşamaya devam ederim ama ona yaşamak diyemem. Çünkü ben onlardan güç alıyorum onlar sayesinde ayaktayım. Duvara yaslanmış bunları düşünürken birden aklıma saklı cennetim geldi. O, benim sırdaşım. Evet cansız, benle konuşamıyor ama en azından beni mutlu ediyor. Berk hala yüzüme bakıyordu. O neden beni suçlayıp yalnız bırakmadı ki? Ben yalnız olmaya mahkum birisiyim oysa. Neden bunların hepsi bir kabus değil ki? Onlarla konuşsam beni yalnız bırakmayıp kalkarlar mı? Berk, ben konuşmadıkça endişeleniyordu, bunu yüz ifadesinden anlayabiliyordum. Kafamı yerden kaldırıp "Bakma bana. Olmam gerektiği gibiyim sadece." dedim. Söylediklerime inanmadığı belliydi ama üstelememek için bir şey de demiyordu, bunu anlayabiliyordum. Berk'e bakıp "Ben doktorun odasına tekrar gireceğim ve ne zaman uyanacaklarını soracağım ve bir de yanlarına girmek istediğimi söyleyeceğim." dediğimde sadece başını salladı. Doktorun odasının kapısını tıklattım ve 'gel' sesini duyunca girdim.
"İyi günler. Rahatsız ediyorsam özür dilerim. Biraz konuşabilir miyiz?" dedim ve gülümseyip başıyla onayladı. Eliyle oturmam için masasının önündeki sandalyeleri gösterdi. Yavaşça gidip oturdum. Çok beklemeden konuşmaya başladım "Annem ve babam, ne zaman uyanacaklar?" diye sorduğumda sanki bunu bekliyormuş gibi derin bir nefes aldı. Önce önündeki masaya baktı sonra kafasını kaldırıp "Ne zaman uyanacakları belli değil. Aslında bu onlara bağlı. Eğer onları görmek istiyorsan görebilirsin. Hem belki(!) onlara bir katkısı olur." diyerek aklımdaki bir diğer sorunun cevabını vermiş oldu. Oturduğum yerden kalkıp hafifçe başımı salladım "Teşekkürler." diyerek odadan çıktım. Ne yapacaktım ben? Ya da ne yapmam gerekiyordu? Doktor 'asla uyanmayacaklar' demediğine göre hala bir umut var. Onları yalnız bırakmamalıyım. Merdivenleri hızla çıkıp odanın önüne geldim. Berk, sandalyelerden birine oturmuş beni bekliyordu. Yanına gidip "Ben içeri gireceğim Berk. Ve sen de eve gidiyorsun. Tamam mı?" dediğimde gözlerini devirmeye çalıştı ama beceremedi. "Başkalarını düşüneceğine biraz da kendini düşünsene Gizem. Ben iyiyim ve gitmiyorum. Birazdan bizimkilerde gelecek zaten." deyip benim konuşmama izin bile vermeden arkasını dönüp kalktığı sandalyeye geri oturdu. Hemşireyi bulup içeriye gireceğimi söyledim. Neyse ki defa o değişik şeyleri giymek zorunda kalmamıştım çok şükür. Odanın kapısını açıp içeriye girdim. Yine ortalarına oturdum ama bugün konuşamayacak kadar kötü hissediyordum. "Neden hala yatıyorsunuz ki? Oysaki dün gece çok iyiydiniz. Ama biliyorum siz beni bırakamazsınız. Bu hayat benim omuzlarıma çok ağır gelir, tek başıma bir şeyler başarabilir miyim bilmiyorum. N'olur beni tek bırakmayın. Sizi çok seviyorum." deyip son kez baktım ikisine de. O çok sevdiğim ellerine birer öpücük bırakıp çıktım odadan. Berk'in yanına sessizce oturdum. Şu an birisiyle konuşabilecek bir halde değildim. Koridorda bizimkilerin sesini duyunca kafamı yerden kaldırıp en yakın arkadaşlarıma baktım. Ne kadar da şirinler ya. Yanıma gelip bana sıkıca sarıldılar. Ben de onlara sıkıca sarıldım. Yanıma oturdular ve sohbet ettik biraz. Sonunda zorla olsa da onları okula geri yollayabilmiştim.
Akşama kadar boş boş oturup, aileme bir şey olursa ne yapacağımı düşünmüştüm. Berk'de benimle beraber oturmuş ve sonunda uyuyakalmıştı. Doktorun geldiğini görüp kalktım yerimden. "Kızım, neden hala buradasın ki? Solgun görünüyorsun, eve gidip biraz dinlen istersen." diye bir tavsiye de bulundu doktor ardından anne ve babamı kontrol etmek için odaya girdi. Çıktığında "Durumları gayet iyi gözüküyor. Ama dediğim gibi uyanıp uyanmayacakları onlara bağlı. Sen de eve gidip dinlenmelisin." dedi. Ben tam hayır diyeceğim sıra "Tamam, ben onu götüreyim eve. İyi akşamlar." dedi Berk. Bu az önce uyumuyor muydu ya? Neyse ya. Doktor gittikten sonra "Hayır ben burdayım ve eve gitmesi gereken sensin. Hadi sana iyi geceler." deyip tam arkamı dönmüştüm ki Berk tişörtümün ense kısmını tutup peşinden yürütmeye, daha doğrusu çekiştirmeye, başladı. Hastanenin çıkış kapısına gelince elinden kurtulup "Tamam ben uçuruma, sen eve gidiyorsun. İyi-" dememe kalmadan "Tamam gel gidelim uçuruma." dedi. İç sesim çok kibar bir çocuk derken ben "Gelmene gerek yok." dedim. Bana dikkatle bakıp "Tamam ama daha sonra eve gidip dinlen. Seni böyle görmek istemiyorum. Tamam mı, anlaştık mı?" dediğinde "Anlaştık." deyip uçuruma nasıl gideceğimi düşündüm. Otobüsle gidebilirdim. Otobüs durağına gidip şansıma hemen gelen ve çok az dolu olan otobüse bindim. Sanırım biraz uzak. Camın önündeki bir koltuğu seçip oturdum. Dışarıyı izlerken hayatımı düşünüyordum. Ben daha 9 yaşımda onları yaşamıştım. Çoğu kez intihara kalkışmış ve hep ailem için vazgeçmiştim. Şimdi onlar da beni yalnız bıraktı. Sadece uyuyorlar. Şu an ölsem kalktıklarında beni bulamadıkları için üzülecekler hatta öldüğümü duydukları zaman kahrolacaklar bunu biliyorum. Sırf onlara olan sevgim ve onlarında bana olan sevgisi için yaşamaktan vazgeçmeyeceğim. Hem çok şükür ki yaşıyorlar.
Uçuruma geldiğimi fark edip kalktım ve indim otobüsten. Ben bu uçurumu ilk 11 yaşımda görmüştüm ve o zaman bile korkmadan ucuna kadar gitmiştim. Annemle parka gelmiştik ve ben annemin telefonla konuştuğu bir sıra kaçıp sahili izliyordum sonra burayı buldum. Tabii annem ben kayboldum sanıp telaşlanmış hatta ağlamıştı. Aklıma anılarım hücum edince ister istemez gözlerim dolmuştu. Uçurumun ucuna oturup gözyaşlarımı denize akıtmaya başladım. Çocukken çok fazla ağlamama rağmen gözyaşım hala bitmemişti. Hele o olayı yaşadığım ilk zamanlar sabah gözyaşımla yıkanıyordu yüzüm. Gece rüyalarıma giriyordu ve bazen uyuyamıyordum. Benim durumumda olan daha kaç kişi vardı acaba? Tecavüz edenlerin hiç mi vicdanları sızlamıyor hiç mi umursamıyorlar ya? Hayır, ellerine ne geçiyor acaba en çokta onu merak ediyorum. İnsanları üzünce mutlu mu oluyorlar? Hani dünya pis bir yer diyorlar ya, dünya pis değil insanlar pis düşünceli. Annemle babam bir kardeşim olmasını çok istemişler ama olmamış. Keşke olsaydı. Şu an beraber bu yükü omuzluyor olurduk, beraber üzülürdük, bazen beraber sevinirdik. Şu an arkadaşlarım hariç tutunacak hiç bir dalım, yaslanacak hiç bir omzum yok. Hayat neden acımasız ki? Neden herkese adil davranmıyor? Neden herkes aynı anda mutlu olamıyor? Neden gözyaşlarımız geçmişimizi silmiyor? Neden yağmur insanların pis düşüncelerini yıkamıyor? Neden ya neden? Gözyaşlarım hala akarken umursamayıp ayağa kalktım. Bu uçurum benim en iyi arkadaşım, sırdaşım, dert ortağım kısacası her şeyim. Ailemden bir parça gibi. Başımı gökyüzüne kaldırıp yanıp sönen yıldızlara baktım. İnsanlardan uzakta ne kadar da mutlulardır. Bir adım daha atıp uçurumun tam ucuna geldim ve en sevdiğim hareketi yapıp kollarımı iki yana açtım gözlerimi kapattım. Ne kadar da huzur verici bir hareketti. Tam tebessüm edecektim ki "Hadi ama ölmek için çok genç değil misin? Bence geri dönmelisin" diyen sesi duyunca vazgeçtim.
Merhabaaa...Nasıl bir bölüm bekliyordunuz bilmiyorum ama benden bu çıktı :D. Ve 1.036 kelime oldu. Benim pek içime sinmedi siz ne düşünüyorsunuz? Ve umarım bir sabah taciz ve tecavüz olaylarının hiç yaşanmadığı bir dünyaya gözlerimizi açarız. Bu arada aşağıdaki şarkıyı mutlaka dinleyin derim. Sizi çooook seviyorum<3<3<3. Allah'a emanet olun...
Şarkının Adı: MASGE- Kadın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçurumdaki Yalnızlık
Teen FictionHer insan yalnızlıktan korkmaz mı? Ben de korkuyordum ama yalnız olmak bana iyi de geliyordu. Sakladığım çok şey vardı. Kimseye sırrımı vermezdim ve vermem de. Çünkü bir tek kendime güvenirdim ta ki o zamana kadar. Peki 9 yaşındayken yaşadıklarım k...