Medya: Kendim yaptım lütfen alırken belirtir misiniz?
-Gizem'den-
İnsan yalnızlığını her zaman hissetmez mi? Bence hisseder. Kaldırımda yürürken, otobüste, derste hatta en kalabalık ortamlarda bile yalnız hissedebiliyor insan. Dışarıdan destek olsalar bile, içimizde sürekli yalnızız. Yalnızlığımızı bazen bir kitapta, bazen bir şarkıda, bazen bir resim ya da fotoğrafta, bazen de yaşadığımız an'da hissederiz. Ece ile tartıştığımıza üzülmüştüm ama öyle demesi de sinirlerimi bozmuştu. Telefonumu elime alıp şarkıyı değiştireceğim sırada omzuma bir el dokundu. Başımı yavaşça arkaya çevirince tanımadığım biri ile karşılaştım.
-Deniz'den-
Gizem'in bir anda sinirlenmesi ve arkasını dönüp gitmesi bizi şaşırtmıştı. Peşimden gelmeyin dediği için onu yalnız bırakmak istemiştik. Ama Ece öyle düşünmemiş olmalı ki oturduğu yerden hızlıca doğruldu. "Ben Gizem'in yanına gidiyorum." dediğinde İlayda karşı çıktı ama Ece dinlemedi. Ben zaten bulamayacağını düşünerek sessiz kaldım. İlayda ise sinirlenmişti.
"Gizem zaten senin yüzünden sinirlendi ve gitti. Daha yanına gitmeyi mi düşünüyorsun? Bu kadar sinir ettiğin yetmedi mi?" sesi normalden yüksek çıkmıştı ve yanımızdan geçen birkaç kişinin gözü bu tarafa kaymıştı. Ece ise yersiz yere sinirlenmişti.
"Seni ne ilgilendirir ki? Ben Gizem'i sizden daha iyi tanıyorum o yüzden ne yaptığıma karışma. Sizden önce ben vardım onun yanında. Şu an bana ihtiyacı olduğunu biliyorum."
"Eğer sana ihtiyacı olsaydı söylerdi değil mi?" diye ben bağırdım bu defa.
Ece sessizce "Sanırım haklısınız" diyerek üzgünce kalktığı yere geri oturdu. Ve üçümüzde boş boş çimenleri izleyip düşüncelerimize daldık. Bahçe kapısına yakın bir yerden gelen tartışma sesiyle düşüncelerimizi es geçip o tarafa baktık. Görmeyi asla beklemediğimiz bir manzarayla karşı karşıya kalmıştık.
-Gizem'den-
Karşımda saçları siyah sarı karışımı olan, vücudunun bir çok yerinde dövmeler bulunan, burnunda piercing olan ve yüzünde biraz fazla makyaj bulunan şirin bir kız duruyordu. Onun da elinde kulaklığı vardı. Bir an onun yerini çalmış gibi hissettim. Sessizce yanıma oturdu. Kulaklığını ceketinin cebine koyarken çok şirin bir sesle "Merhaba" dedi. Sesi de, kendisi de çok şirindi. "Merhaba" diyerek karşılık verdim. Konuşmaya devam etti.
"Sanırım sen de biraz dertlisin. Kulaklıkla burada şarkı dinlemek gerçekten rahatlatıyor. En azından kulaklığı çıkarana kadar. Her gün terasa geliyorum ama seni ilk defa görüyorum. Ahh pardon! Kendimi tanıtmayı unuttum. Gizay ben, Gizay Kara." diyerek nazikçe elini uzattı. Uzattığı elini nazikçe sıktım.
"Gizem ben de, Gizem Erbey. Tanıştığımıza memnun oldum."
"Eee derdini anlatmak ister misin?" dediğinde hem şaşırmış hem de mutlu olmuştum ama ben derdimi anlatamazdım ki.
"Ben anlatmak istemiyorum. Ama eğer sen anlatmak istersen dinlerim seni."
"Benimki çok büyük bir dert mi bilmiyorum. Ama her aklıma geldiğinde üzüyor işte. Ben tek çocuğum Gizem. Yani aslında bir ikiz kardeşim varmış ama doğumda ölmüş. Ailem öldü dese bile ben bir yerlerde yaşadığına inanıyorum hatta belki karşılaşabileceğimizi düşünüyorum. Ailem sırf bu yüzden bir psikologla görüşmem gerektiğini söylüyor ama ben istemiyorum. Çünkü anlattıklarına göre olay çok saçma ve bana göre doktor ailemi kandırmış olmalı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçurumdaki Yalnızlık
Teen FictionHer insan yalnızlıktan korkmaz mı? Ben de korkuyordum ama yalnız olmak bana iyi de geliyordu. Sakladığım çok şey vardı. Kimseye sırrımı vermezdim ve vermem de. Çünkü bir tek kendime güvenirdim ta ki o zamana kadar. Peki 9 yaşındayken yaşadıklarım k...