Zaman, insanları bizden uzaklaştırıyordu. Bazen en yakınlarımızı, bazense en uzaklarımızı... Ama zamanı durduramıyorduk. İnsanoğlu eğer zamanı durdurabilseydi, bencilce davranıp bu gücünü kendisi için kullanırdı. Ama ben bu güce sahip olsaydım karşımda gözleri dolu olan Gizay için kullanırdım. Onu gözleri dolu görünce benim de kalbime nedensizce ağırlık binmişti. Ortamdaki tüm konudan uzak olduğum için hiç bir şey anlamamıştım. Kim ikizdi? Ya da Gizay'ın ikizini annem tanıyor muydu?
"Biz yokken neler oldu? Gizay'ın ikizini mi buldunuz?"
İçimdekileri sanki duymuş gibi dışarı aktaran Berk'e minnetle baktım. O sırada annem rahatsızca kıpırdandı ve bileğimdeki sargıya gözleri kaydı. Endişeyle tam ağzını açacağı sırada, Gizay'ın ağzından bir hıçkırık firar etti. Ölüm sessizliğinde olan ortam sanki mümkünmüş gibi daha da sessizleşmişti. Herkesin olayları anlamaya çalıştığı ortadaydı. Sadece annem ve Gizay mı her şeyi biliyordu? Ya da burada neler oluyordu? Artık biri açıklamalıydı. Soru soran gözlerle annem ve Gizay'a baktığımız için bize döndüler sonunda.
"Ben, ikizimi buldum. Üstelik çok yakınımda olduğu halde göremedim ben onu. İkizim... ikizim Gizem."
Ortamdaki bakışlar bir anda benim üzerimde toplanmıştı. Bir bana bir Gizay'a bakıyorlardı. Ben ise ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemez bir halde kalakalmıştım. Herkes benden bir cevap bekliyordu veyahut bir tepki. Ama ben ne yapmam gerektiğini anlamlandıramıyordum. Gizay'ın çocukluktan beri hayalini kurduğu ikiziydim ben.
Sanki derin bir uykudan uyanmışım da her şeyi geç anlamışım gibi baktım etrafa. Sonra gidip anneme ve Gizay'a sarıldım. Annem'in, Gizay'ın ismini duyunca neden tuhaf tepkiler verdiğini şimdi anlıyordum. Ama neden benden saklamıştı bir ikizim olduğunu? Üzülmeyeyim diye mi? Her neyse. Şu an mutluyum sanırım. Dertlerimi bir süre sol yanımdaki derin kuyuya atıp şu anın tadını çıkarabilirim. Çünkü bu benim hak ettiğim şeylerin en başında geliyor. Bir de sevilmek...
******
Arkadaşlarımla kapıda vedalaştıktan sonra büyük bir yorgunlukla kendimi koltuğa attım. Ne zaman günüm olaysız, sessiz ve sakin geçecekti? Böyle şeyler beni yoruyordu. Neredeyse kapanmak üzere olan gözlerimi serbest bıraktığım sırada annemin sesini işittim.
"Gizem, bugün neler olduğunu ya da neden bileğinin sargılı olduğunu anlatmak ister misin?"
"Anne çok yorgunum. Daha sonr-"
"DAHA SONRA DEĞİL GİZEM. ŞİMDİ BANA NE OLDUĞUNU ANLATIYORSUN. HEMEN."
"Mutfağa gittiğim sırada bileğimi bıçak kesti. Ben kanı görüp bayılınca da Ege abi beni hastaneye götürmüş, Berk'de yanımızda gelmiş."
"Peki bileğin çok acıyor mu?"
"Hayır anne acımıyor. Bana neden bir ikizim olduğunu söylemedin? Sana neden kardeşim yok dediğimde, olmadığını söylemiştin. Neden bana ikizimin kayıp olduğunu söylemedin anne?"
"Çünkü bana da öldüğünü söylediler. Ben her ne kadar inanmak istemesem de buna zorladılar. Ama ben doğum esnasında yarı açık bilincimle her ikinizin de sesini duyduğuma yemin edebilirim. Ama daha sonrasını hatırlamıyorum. Sanırım doğumhane de Gizay'ı başka bir aileye verdiler, seni de bana."
Annem'in gözlerinin dolduğunu titreyen sesinden ve iç çekişlerinden anlayıp yanına oturdum, sıkıca sarıldım. Annem de kollarını belime doladı ve bir süre öyle kaldık. Anneme sinirli olsam da tüm sinirim geçmişti. Hem kızlar annelerine karşı uzun süre sinirli kalamıyorlardı ki. Anneme olayın aslını anlatıp üzmek istemediğim için yalandan ibaret bir cümlenin arkasına saklanmıştım. Ama eğer gerçek olayı bir başkasından duyarsa benim için kötü olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçurumdaki Yalnızlık
Teen FictionHer insan yalnızlıktan korkmaz mı? Ben de korkuyordum ama yalnız olmak bana iyi de geliyordu. Sakladığım çok şey vardı. Kimseye sırrımı vermezdim ve vermem de. Çünkü bir tek kendime güvenirdim ta ki o zamana kadar. Peki 9 yaşındayken yaşadıklarım k...