"Orta sıra üç, 10-A'dan Cem, yanına 12-E'den Esma."
Aynı sınıftaydık.
Kalbim deli gibi atıyordu, gözetmen öğretmen geçen Kimya sınavındaki sıraların aynısını sayıyordu. Orta sıra en arkada benim olmam gerekiyordu, ön çarprazımda ise o oturacaktı.
"Orta sıra dört, 12-C'den Kerem, yanına 9-E'den Güney."
Kerem'in sırasına oturduğunu izledim, zaten birkaç saniyeye de öğretmen benim adımı söylemişti. "12-B'den Başak, yanına 11-G'den Ahmet."
Hocaya beni takmayacağını bilmeme rağmen istemsizce başımı salladım ve tepkisiz kalmaya özen göstererek yerime geçtim. Normalde arka arkaya oturmamız gerekirdi ama bilgisayarın nasıl bir ayarı varsa ikidir çarpraz denk geliyorduk.
Öğretmen son sırayı da yerleştirdikten sonra imza kağıdını dolaştırmaya başladı, bir yandan da birkaç öğrenciye sınav kağıtlarını dağıttırıyordu. Öğleden önceki sınav Matematik olduğu için, sonraki sınavı da ağır bir ders yapmamak için İngilizce koymuşlardı.
Böyle kolay bir sınavın benim için ne kadar zor geçeceğinden haberi olsaydı...
Önüme kağıt geldiğinde adımı ve soyadımı yazdım, sonrasında ise gözlerim istemsizce ona kaymıştı. Gözlerimle önce ensesini, sonra kestirmesine rağmen uzun olan saçlarını inceledim.
Benden güzeldi. Çoğu kızdan daha güzeldi.
Başımı iki yana sallayarak kendime geldim ve önümdeki kağıda döndüm. Okuma kısmından yapmaya başladığımda gözümün arada bir yukarı tırmanıp onu izlemesine engel olacak bir şey yoktu ve sınavın 10 dakikasını böyle geçirmiştim.
"Tam bozulacak zamanı buldun ya... Yedek kalemi olan var mı?"
"Var."
"Var." Yan sırada kalan kızla aynı anda sesimizin çıkmasıyla arkasına döndü, ben de heyecanlanmamaya çalışarak ona baktım. Bakışımın en fazla iki saniye sürmesi yüzünden, elimdeki mavi uçlu kalemim ve kızın elindeki kurşun kalem arasında gözlerimi gezdirmeye başlamıştım. Ben ne ara kalemliğimden kalemi çıkarmıştım?
Gözleri benimle kız arasında gezdiğinde kısa bir süre sonra döndü. "Uçlu olanı alayım ben, teşekkür ederim." Elimden alırken şekilli parmaklarının avuç içime değmesiyle vücudum buz kesilmişti.
Gülümsemişti.
Hayır, hayır, hayır... Nefes alış verişim hızlanıyordu.
Hızlı bir şekilde nefes almaya başlamıştım, kontrolüm dışında bir şeydi. Gözlerimi ona çevirdim; çoktan önüne dönmüş, sınavına devam ediyordu. Yanımdaki çocuğun bana fısıldamasıyla gözlerimi ondan çekmiştim. "İyi misin?"
Sadece başımı salladım.
İyi değildim, ama bunu bilmesine gerek yoktu.
20-30 saniye içerisinde sakinleştiğimde elime sıranın üzerindeki kalemimi aldım ve sınav kağıdını -doğru veya yanlış- bir şekilde doldurdum. Kalemimi ve silgimi kalemliğime koyduğumda sıradan kalkmıştım, hocanın yanına vardığımda kağıdı hocaya verdim. Boştaki elimle yüz-boğazımı göstererek izin aldığımda, öğretmen masasının üzerinden telefonu alarak sınıftan çıktım. Gözetmen öğretmen sevdiğim bir hocaydı ve durumumu biliyordu.
Lavaboya girdiğimde ayna kenarındaki oturağın üzerine telefon ve kalemliğimi bırakıp elimi yüzümü yıkamıştım. Zaman geçtikçe kontrol etmekte daha iyi oluyordum, hatta alıştığımı söyleyebilirdim.
Zilin çalmasıyla koridorun sessizliği yerini gürültüye bıraktı ve ben de lavabo çok dolmadan çıktım. Sınava girdiğim sınıf 9. sınıflardan birisi olduğu için en alt kattaydım, kalabalık ile beraber merdivenlerden çıkmaya başladım.
Zor geçen iki-üç dakikadan sonra sınıfa varmayı başarmıştım. Sırama geçerken sınıfta göz gezdirdim; en yakın arkadaşım daha gelmemişti, sınıfın geri kalanında ise kimisi sınav hakkında konuşurken kimisi sırasında test çözüyordu.
Sıramda sessizce otururken gözlerim kapıdaydı, arkadaşımı bekliyordum. Çok kısa bir süre telefonuma girdikten sonra başımı tekrar kapıya çevirdim.
Ve Kerem ile göz göze geldim.
Ne?
Bu sefer nefesimi kontrol edebileceğimden emin değildim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlat Ona | texting
Short StoryUmut yoktu, sevdiğim. Bu hikâyede kendini feda eden karakter bendim; ruhen de, bedenen de. Umut yoktu; hislerim için de, yaşamam için de. 0531...: Sen... 0531...: Sen benim kimseyle paylaşamadığım, kalbimin kırık bir yerinde sakladığım şarkısın. 053...