Şu bölümü yazabilmek için günlerdir, hatta haftalardır bu ruh hâline girmeye çalışıyorum. Uzatmak istemedim, uzatsam bir anlamı kalmayacaktı.
Yedinci Ev - Anlat Ona ile okuyun, ben bölümü onunla yazdım.
Umarım beğenirsiniz çünkü bu hikayeye, böyle bir final yakışırdı.
Ağlıyordum.
Kendi hâlime ağlıyordum, acınası hâlime.
Hastalığının son evresine geçmek üzere olan, kalp nakli bekleyen, hayatında bir kez seven ve bunda da karşılık alamayan hâlime ağlamayacaktım da neye ağlayacaktım?
Artık ben bile acıyordum kendime.
Doğrusunu söylemek gerekirse, umudum kalmamıştı. Biliyordum ki, umudu olmayan birisinin bu hayata tutunmak için bir nedeni olmazdı.
Hastanede olduğum süre boyunca ara sıra kontrol ediliyor, nefes alış veriş düzensizliğim için ilaçlar veriliyor, hastalığımın iyileşmesi yönünde değil de; ilerlememesi yönünde tedavilere maruz kalıyordum. İyileşmemin tek yolu kalp nakliydi, kısacası çaresizin tekiydim.
Ben bile ölümü kabulleniyorken onların bu çabası da neydi?
İpek ile en son dün mesajlaşmıştım. Tabii ona mesajlaşma denirse... Mesajları yazabilmek dakikalarımı almıştı, o kadar hâlsizdim ki... En son sinirlenip ağlamaya başladığımda mesajları benim için annem yazmıştı.
Ağlamamın, kötü ruh hâlinde olmamın kalbimi pek de iyi yönde etkilemeyeceğini söylemişti doktorum. Buna bile ağlayabilirdim.
Kapımın yavaşça açılmasıyla gözyaşlarımı silme gereği duymadım, gelen ya annem ya da babam olabilirdi zaten. Annem odaya girdiğinde, yüzümü görünce dudakları titreyerek yanıma gelmişti. Narin elleri yüzüme ulaştı, parmakları gözlerimi bulurken yavaş hareketlerle gözyaşlarımı sildi. "Ziyaretçini ağlayarak mı karşılayacaksın? Bu nasıl bir karşılama öyle? Hiç yakışıyor mu sana?" diye fısıldadı, sonra da dudaklarını birbirine bastırdı. Kendini ağlamamak için zor tuttuğunun farkındaydım, fark etmemek için aptal olmak gerekirdi.
Onu yıllardır seven ve ondan vazgeçemeyen sen, aptal değil misin zaten?
Kendime zararı veren bendim; onu seven bendim, ona bağlanan ve umutsuzca kendini hasta eden bendim.
Aptalın tekiydim, kendi sonumu bile bile uçurum kenarına sürüklemiştim.
"İpek... mi?" diye mırıldandığımda şu kısacık cümleyi bile nefes alarak söylemem beni acınası kılmaktan başka bir işe yaramamıştı.
Başını iki yana sallayan annem, gülümseyerek dudaklarını ağlamaktan kızarmış gözlerime bastırdı. Gözlerimi açtığımda burnuma da küçük bir öpücük kondurduktan sonra kulağıma eğildi. "O çocuk geldi."
"Kerem?" diye fısıldadığımda annem gülümseyerek başını sallamıştı, elleriyle saçlarımı düzeltti ve gözlerimi son bir kez sildi. Derin bir nefes aldım, ne kadar alabiliyorsam gerçi... "Yalvarırım senden... Beni onunla... yalnız bırakma."
Annemin dudaklarının titreyişine, gözlerinin akmasına kıyamadığım gözyaşlarıyla doluşuna tanık oldum fakat annem buna rağmen gülümsedi. "Onunla yalnız kalman hakkın değil mi? Geçen hastanede onu gördüğümüzdeki gözlerini gördüm, kızım. O gözler, benim babana olan bakışlarımdan farksızdı."
"Anne..." Gözlerimi tavana diktim. "Bana acıyacak... Bunu istemiyorum." Konuşurken nefes alıp vermekte zorlanıyordum. Bu hâldeyken onunla nasıl konuşurdum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlat Ona | texting
PovídkyUmut yoktu, sevdiğim. Bu hikâyede kendini feda eden karakter bendim; ruhen de, bedenen de. Umut yoktu; hislerim için de, yaşamam için de. 0531...: Sen... 0531...: Sen benim kimseyle paylaşamadığım, kalbimin kırık bir yerinde sakladığım şarkısın. 053...