part four; remember, my love

7.5K 668 272
                                    

@suzmina 'ya ithafen

"Bak Hoseok, ben cidden ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Hem... Baksana, o mutlu... Onu mutlu görmek beni de mutlu ediyor. Kiminle ya da neyle olduğu önemli değil, anlıyor musun?"

"Kendine yeni bir hayat kurmuş olması mı mutlu ediyor seni? Seni unutması, başka insanları sevdiği olarak görmesi mi mutlu ediyor? Gerçekten seni mutlu ediyor mu Tae?"

"Hoseok lütfen başka bir şey hakkında konuşalım, bu konu beni çok geriyor."

"Geril o zaman Tae, belki-"

"Hoseok yeter!" Taehyung direksiyona vurarak konuştuğunda Hoseok başıyla onaylayarak sustu.

"Hoseok ben sadece... Düşünüyorum... Yapacak bir şey, onu... Bilmiyorum, cidden ben bilmiyorum. Özledim... Mutlu değilim... Onu başkalarıyla mutlu görmek beni mutlu etmiyor... Söylediklerinin hepsinde haklısın." titrek sesle konuşan sevgilisinin yanağını okşadı Hoseok.

"Gelecek, sevgilim. Söz veriyorum bizi hatırlayacak."

Taehyung arabayı evin önüne park edip indi ve arabaya yaslandı.

Hoseok da yanına geldiğinde onu tek koluyla sararak kendine çekti. Başını küçüğün kafasına yasladı ve gözleri kapalı şekilde durdu bir süre. Hoseok da başını Taehyung'un omzuna yaslayarak sessizce durdu.

İkisi belki hayatlarındaki en huzurlu anı yaşarken Jimin'in nerede olduğunu merak etmemişlerdi bile.

***

Jimin kulaklarını tekrar düşürerek kapşonunu taktı. Ellerini cebine geçirerek başını eğdi ve yolunu ezbere bildiği eve doğru yürümeye başladı.

Boğazındaki yumruyu götürmek için yutkunmayı kesmişti artık. Sadece kendini ağlamamak için zorluyordu.

Ceplerindeki ellerini parmak uçları beyazlayana kadar sıkmıştı.

Hatırlamıyordu. Jungkook Jimin'ini hatırlamıyordu. Jimin ellerini daha çok sıkarken birazdan bu eller arasında olacak boğazı düşünerek sırıttı.

O çok değişmişti. İnsanlara acınmaması gerektiğini öğrenmişti, zarar vermek o günden sonra ona zevk vermeye başlamıştı.

Sonunda hedefine vardığında suratındaki yamuk sırıtış genişledi. Fakat bu gözlerini görünmeyene kadar kısan sırıtışlardan değildi.

Apartmanın en üst katına baktı başını kaldırarak. Hayatındaki güzel anların tümü orada geçmişti. Hayatını güzelleştiren, yaşanmaya değer olduğunu gösteren eve baktı. Sonra gözleri yanındaki daireye kaydı. Hayatını mahvetmiş olan eve baktı bu sefer. Hayatını mahvetmiş olan karşı komşularının evine.

Başını iki yana sallayarak solmuş yüzünü düşürmeden sırıtmaya devam etti.

Apartmana girdiğinde asansör kullanma ihtiyacı görmeden en üst kata merdivenle çıktı. Sonunda vardığında hiç vakit kaybetmeden kapıya tüm gücüyle vurdu. Birkaç kez vurduktan sonra kapı aniden açıldı.

Yoongi bağırmak için ağzını açmışken karşısında Jimin'i görünce sırıtarak başını kaşıdı. "Ne işin var burada küçük?"

Jimin artık sırıtmıyordu. Suratını buruşturarak dişlerini sıktı ve bir şey demeden iki eliyle Yoongi'nin boğazını kavradı.

Yoongi Jimin'in bileklerinden tutarak onu uzaklaştırmaya çalışırken Jimin Yoongi'yi duvarla arasına almıştı bile.

"S-senin... Yüzünden..." Yoongi'nin boğazını sıkarken titrek sesle konuştu. "H-hatırlamıyor."

spring day +jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin