part twenty; you, bitch

4.2K 369 209
                                    

Jimin artık bu andan sonra bir sorun çıkmasını beklemiyordu.

Kookie'sine kavuşmuştu, onu seviyordu, Jungkook onu affetmişti, daha ne isteyebilirdi ki?

Yolu neredeyse yarılayana kadar ikisi de tek kelime etmedi.

Jimin elini omzundaki elden çekmeden karşıda gördüğü tanıdık yüzle dişlerini sıktı.

Jungkook Yun'ı hatırlıyor muydu?

Kadın güneş gözlüğünün üstünden Jimin'e bakarak hafifçe sırıtınca Jimin daha çok gerildi.

Yüzündeki ifadeyi bozmadan onlara yaklaştığında Jimin gözlerini yerden ayırmayan sevgilisinin elini sıkarak ona dönmesini sağladı. (Bak yine sevgili dedim Allah'ım iyi değilim benn.)

Jungkook kaşlarını kaldırarak Jimin'e döndüğünde Jimin onun da hatırlamasını umarak göz ucuyla Yun'a baktı ve geri çevirdi bakışlarını sevgilisine.

Jungkook'un bakışları o tarafa döndüğünde kaşlarını indirerek gözlerini büyüttü.

Lütfen, diye geçirdi içinden. Bu sefer olmaz.

Jimin onun hatırladığını anlayınca memnuniyetle sırıttı ve ondan bakışlarını çekmeyen Yun'a döndü. Fakat kadının bakışlarında onu oldukça rahatsız eden bir özgüven vardı.

"Jungkook, bize bulaşmasına izin vermezsin, değil mi?" Jimin'in gözlerinde tekrar korku belirtirken sevgilisinin kulağına yaklaşarak fısıldamıştı.

Jungkook yutkunarak başını yavaşça iki yana salladı. Yun yanlarına gelip güneş gözlüğünü kafasına çıkarırken bakışları Jungkook, Jimin ve birleşik olan elleri arasında gidip geliyordu.

Jimin bunu fark ettiğinde elini anında indirip omuz silkerek Jungkook'un omzundaki elini de silkeledi.

"Demek her şey yoluna girdi, ha?"

"G-girdi tabi canım, sen ne sanıyordun, Jimin seninle mi sevgili olacaktı?" Jungkook'un bu tereddütlü halini kaşlarını çatarak izledi Jimin.

"Ah, iyi o zaman. Şimdi her şey düzelmişken aranız bozulsun istemem, ama Jiminie, Kookie'nin yaşadığını senden önce biliyordum bebeğim." İşaret parmağını Jimin'in çenesine yerleştirerek konuştuğunda Jimin bir adım geri çekilerek kaşlarını daha çok çattı.

Jungkook ise başını geriye atarak dudaklarını yaladı ve tam şu anda ölmek istediğini düşündü.

"Derken?" Jimin Jungkook'a bakarak sorduğunda Yun daha da geniş sırıtırken Jungkook dudağını ısırdı.

"Bak Jungkook anlatamayacak sanırım, ben söyliyeyim mi? Ya da dur, Jungkook'u doğduğuna pişman etmemek için kısaca anlatayım. Biz bir süre için beraber çalıştık."

Jimin gözlerini sonuna kadar açarken birkaç adım daha geriledi. Jungkook ise hala dudağını kemirerek Jimin'e bakıyordu endişeyle.

"Jungkook, ciddi misin?"

"Tabi ki ciddi canım, kendisi sana başından beri-" boğazında hissettiği bir çift el ile sözünü kesmek zorunda kalan kadına ölümcül bakışlar atıyordu Jungkook.

"Jungkook, kendimi affettirmişken olmaz." tiz bir sesle konuşan küçüğe dönerken bakışları anında eski halini alarak endişe doldu.

"Hayır bebeğim, bak, yemin ederim-" Jungkook'u susturan ise Jimin'in hayal kırıklığı dolu bakışları olmuştu.

"Neye yemin edersin?"

"Bu kadını öldüreceğime, Jimin. Bu kadını geberteceğim."

Jimin küçük bir kahkaha attı. "Kendini affettirme yolun bu mu? Birlikte benden gizli çalıştığın insanı öldüreceğini söylemek? Öldürme, daha yapacak planlarınız vardır sizin."

"Jimin, bak-"

"Şimdi ben de bu manzarayı şaşkınlıkla izleyip buradan uzaklaşmaya çalışırken kaza geçirip hafızamı mı kaybetsem acaba?"

"Bebeğim, dinle, lütfen."

"Niye Jungkook? Acı çektirmek için miydi yine? Beni milyonlarca kez öldürmen yetmiyormuş gibi, bir daha mı öldürmekti amacın?"

Jungkook ne diyeceğini bilemeden ellerini kadının boynundan indirdi ve yüzünü elleriyle kapattı. "İstemedim, Jimin. Senin gibi yapmak istemedim, sana cezanı bu şekilde vermek istemedim, ama dayanamadım. İçimi yiyip bitiyordu gördüklerim."

"Benim de kalbimi parçalıyordu yaptıkların, Jungkook."

Yun sakin tartışmayı sırıtma devam ederek izlerken konuşmak için tekrar ağzını açtı. "Ama o hep-" Jungkook konuşmasına izin vermeden onu saçından tuttuğunda Yun bir çığlık attı.

Jungkook elini Jimin'in eline dokundurduğunda küçük olan acıyla gülümsedi. "Ben de hata yaptığımda eline böyle uzanmak istedim, izin vermedin. Ama biliyor musun, ne olursa olsun seni kaybetmek istemiyorum, eve seninle döneceğim, malum, başımıza bir şey gelmesini istemeyiz."

Jungkook bir süre bakışlarını küçük olandan çekmedi. Çektiğindeyse kadına kısa bir bakış atıp saçını bıraktı.

"Artık eve gidebiliriz sevgilim." Jimin elini büyük olana uzattığında Jungkook Jimin'in eline baktıktan sonra kararsızlıkla tuttu. Yun'ı olduğu yerde bırakarak yürürlerken Jungkook'un kalbi ağzında atıyordu.

"Özür dilerim Jimin."

Küçüğün bakışları hafif bir tebessümle büyüğe döndüğünde Jungkook yutkundu.

"Önemli değil." dedi ama önemli olduğu konusu tartışılmazdı. Ses tonu bile, söylemese de önemli olduğunu, küçük Jiminie'nin kalbini tekrar ve tekrar küçük parçalara ayırdığını haykırıyordu.

Jimin şu anda sinirli olduğu şeyin öğrenmediklerinin yanında hiçbir şey olmadığını bilmiyordu, aslında bilmese ikisi için de daha iyi olacaktı.

Jimin'in parçalanmış kalbini nasıl geri düzelteceği hakkında en ufak fikri yoktu.

Aklından tüm düşündüklerini çıkarmaya çalışıyordu.

Jimin'e bu acıları çektirmeye hakkı yoktu. Çünkü zaten en büyük cezayı, Jimin büyüğünün hafızasını kaybettiğini ve öldüğünü sandığı zaman vermişti.

°°°°°°°°

Herkes birbirinden şirefsiz çıktı.

Kaç gün oldu bilmiyorum, ama bana uzun zamandır yazmıyormuşum gibi geliyor. Yani, yine çok yazdığım söylenemez ama olsun.

Neyse çiçeklerim, sonraki bölümde görüşmek üzere!

Hepinizi çıkacak LY: Answer albümü kadar seviyorum, Bangtan'la kalın~

spring day +jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin