"Beni bu kadar kızdıracak ne yapmış olabileceğini düşünüyorum, ne yaptın?"
"Aslında ne için kızdığını ben de tam olarak bilmiyorum. Sadece yaptığım şeyin pek hoş olmadığı aşikar."
"Böyle konuşunca hatırlamak için beynimi daha fazla zorluyorum sonra başım ağrıyor." Jungkook huysuzca söylendiğinde Jimin gülümsedi.
"Bak," Şimdi anlatıp özür dilerse hatırlayınca kızmayacağını umarak devam etti. "O gün senin bir sunumun vardı ve ben o zamanlar karşı komşumuz Yoongi Hyung'a hayrandım. Sen sunumun için gidince dönene kadar Yoongi Hyung ile kalmak istedim. O... Şey, hani... İnsanlara dokunmayı sever."
Jungkook hikayenin sonunu tahmin etse de gözlerini kısarak dinlemeye devam etti.
"Sen gidince biraz karşılıklı oturduk. Sonra, yanına gidip göğsüne yaslandım. Kendisi benim bacağımı o-okşadı." ardından durarak Jungkook'a baktı. "Biraz, ama çok çok az tahrik olmuş olabilirim. Ama o süt beyazı tenine do- Her neyse, o beni öp- Ah, tamam, ben de istemiş olabilirim. Ama kendimi dizginleyemedim ve... Tanrım, başka bir şey konuşsak olur mu?"
Jungkook gözlerini daha da kısarak yere odaklandı.
"Min Yoongi," diye fısıldadığında Jimin'in gözleriyle birlikte ağzı da açıldı.
***
"Senin için cover yapmamı bekliyorsun demek." Taehyung elini çenesine yerleştirip konuştuğunda Hoseok hızlıca başını salladı.
"Yemin ederim her gün uyumadan önce dinleyip rüyamda seni görürüm."
"Bak şimdi daha cazip geldi."
"Hadi sevgilim, lütfen lütfen lütfen."
"Öf iyi be, yaparız."
Hoseok parmak ucunda kalkıp Taehyung'un yanağını öperek gülümsedi.
"Bence artık eve gitmeliyiz eminim işleri bitmiştir."
"Sürekli bu konuyu açıp duruyorsun yeter artık ben Jimin ve Jungkook'un özel hayatını ne yapayım!"
"Ama var ya, izlemek acayip eğlenceli."
"Taehyung sapık ya da psikopat falan mısın?"
"Öyle deme bebeğim, o gün de gelecek."
Hoseok elini Taehyung'unkinden ayırmadan arabaya doğru çekti. "Eve gidelim ve ne yapıyorlarsa izle, tamam mı?" yüksek sesle söylediğinde Taehyung elini ağzına götürdü.
"Ciddi misin?"
Hoseok göz devirerek arabaya bindi ve Taehyung arabaya binerken onu izledi.
Eve yetiştiklerinde Taehyung anahtarı deliğe geçirecekken içeriden gelen sesler Taehyung'un heyecanla yerinde zıplamasına, Hoseok'un ise başını eğerek eliyle yüzünü kapatmasına yol açmıştı.
"Zorlama, olmuyor Jimin! Asla ama asla beceremiyorum!" Taehyung yerinde zıplarken Hoseok kızarmış yüzüyle onu çekip binadan çıkarmaya çalışıyordu.
"Hyung, lütfen. Niye yapamayasın ki? Sonuçta beni-"
İçeriden gelen inleme sesi ile Hoseok ve Taehyung'un ağzından aynı anda bir "Oha." çıktı.
Taehyung yüzünü eliyle kapatarak domates gibi kızarana kadar sessizce gülmeye çalışırken Hoseok merdivenlere oturup başını ellerinin arasına aldı.
Büyük olan en sonunda başını iki yana sallayıp kapıyı açtığında karşısında çok daha farklı bir manzara bekliyordu.
***
"Hatırlıyor musun?" Jimin sorduğunda Jungkook koltukta arkasına yaslandı.
"Bilmiyorum. Sanki hiç unutmamışım gibi..."
"Başka bir ş-şey yok mu? Abin, Hobie, eski evin?"
"Hiçbir şey."
"O gerizekalıyı nasıl hatırladın?"
"Sanki birileri aklıma kazımış gibi hissediyorum."
"Hayatında o kadar önemli ve muhteşem şeyler varken gidip en gereksiz ayrıntıyı mı hatırladın?!"
"Jimin bilmiyorum! Sadece hatırlıyorum. Yüzü zihnimde çok bulanık ama... Jimin lütfen daha fazla zorlama."
"Ama hatırlayacaksın. Lütfen, bak, biraz zorla."
Jungkook başını geri atarak gözlerini yumdu. Fakat zihnindeki koca bir boşluktu. "Yok." dedi boğuk sesle.
"Olmak zorunda! Bir şeyler bilmelisin, hatırlamalısın, hadi, lütfen. Bak, sana bazı şeyler anlatarak hatırlatmayı denesem?"
Jungkook istemese de başını sallayarak Jimin'in anlatmasını bekledi.
"Beni Yun'dan aldığın gün... O günü hatırlıyor musun?"
Başını iki yana sallarken gözlerini açmamıştı.
"Peki Tae Hyung'un senin doğum günü hazırlığını yapmak için buradan Busan'a gönderip 1 hafta dönmene izin vermemesini?"
Jungkook tekrar başını sallarken kaşlarını çatmıştı. Hatırlamak için kendini zorladıkça beyni zonkluyordu. Elini alnına götürüp ovalamaya başladı.
"Peki ya-"
"Zorlama, olmuyor Jimin! Asla ama asla beceremiyorum!" Jimin bu ani çıkışla gözlerini kırpıştırıp ardından elini Jungkook'un saçlarında gezdirirken sakin bir ses tonuyla konuştu.
"Hyung, lütfen. Niye yapamayasın ki? Sonuçta beni-"
Jungkook öne doğru eğilerek başını ellerinin arasına aldı ve boğuk bir şekilde inledi. Kendini zorladıkça artan baş ağrısı katlanılmaz dereceye gelene kadar öyle durdu.
"Kookie, s-sen iyi misin?"
Saçlarını çekiştirerek dişlerini birbirine kırarcasına bastırıyor, arada sırada başına sertçe vuruyordu.
"Jimin istemiyorum! Hatırlamak falan istemiyorum!" tüm gücüyle bağırdığında Jimin'in küçükken biri ona sesini yükselttiğinde olduğu gibi gözleri doldu.
İkisi de aniden içeri giren Taehyung ve Hoseok'a bakmadılar. Jimin koltukta can çekişen Jungkook'un yanına çömelerek dolan gözlerini engellemeye çalıştı.
Fakat Jungkook aniden yerinden kalkıp ilk gördüğü odaya dalınca hareket edemedi.
Taehyung ve Hoseok ise onun peşinden gitmeye kalkınca gelmemelerini söyleyerek odaya girmelerine izin vermemişti.
Yatağa uzanarak başını ellerinin arasına aldı ve patlatacakmışçasına sıktı.
Taehyung ve Hoseok ise bir şey söylemesini beklermiş gibi Jimin'e bakarken Jimin bakışlarını parkede ayırmıyordu.
Taehyung en sonunda dayanamayıp ilk kelimeyi eden oldu. "Jimin ne oldu?"
"Hyung ben sadece hatırlatmaya çalıştım." acınası bir ses tonunda söylediğinde Taehyung nefes vererek arkasına yaslandı.
"Zamana ihtiyacı olduğunu bilmiyor musun?"
"Ama o Yoongi'yi hatırlıyor, hyung."
***
1 günde 2 bölüm ha? En sevdiğim.
Bölümleri fişek gibi yazıyorum öyle böyle değil.
Ben bile yazar olarak Jimin'e sinirliyken ve affedemiyorken bakalım Jungkook nasıl affedecek.
Bu arada benim çözemediğim bir konuyu size danışmaya karar verdim.
Bu kitapta, Vhope seme ve ukesi kim? Ben karar veremedim. Dönüşümlü de olabilirler.
Şu son 4 gündür bölüm yayımlayıp duruyorum sizi bıktırmadım değil mi? >.<
Saranghae❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
spring day +jikook
Fanfiction↬tamamlandı↫ //catmin 2. kitap// ××× Jungkook hemen yanında uykuya daldığında onu izliyordu küçük olan. Güzel şeyler yaşamışlardı. Kötü şeyler yaşamışlardı. Kavga etmişlerdi. Barışmışlardı. Affetmişlerdi. Ağlamışlardı. Özleyecekti. Kesinlikle...