Arabanın içinde Aras'ın kalıntıları duruyordu. Aras demek doğru gelmesede başka ne diyeceğimi bilemiyordum doğrusu. Üzerim siyah bir sıvıyla kaplanmıştı. Arabadan indik. Küfürler havada uçuşurken Armağan'ın doğruca Aras'ın üzerine yürüdüğünü fark ettim. Daha ne olduğunu kavrayamamışken Armağan yumruğunu Aras'a savurmuş yumruğu Aras'la buluşmadan James Armağan'ı yere sermişti. Aras'a dikkatlice baktım. Günlerden uyumamış gibiydi. "O bize yardım etti." dedi James dişlerinin arasından. Ne? Hiçbir şey anlamamıştım. Gözlerimi Aras'tan ayırıp James baktım. Şaşkınca Aras'a baktığımda bayılmış, boylu boyunca yerde yatıyordu. Koşarak yanına gittim. Nabzı çok yavaş atıyordu. Parmaklarımın uçları soğumuştu. Ceset kadar soğuktu. James'le Armağan da yanıma gelmişti. "Bu arabaya bir daha binemeyiz." dedi James ve yanımızdan gitti. Gittiğini yeni bir arabayla dönene kadar fark etmemiştim. Armağan'ın az önceki sinirli halinden eser yoktu. Endişeli gözüküyordu. Armağan'la, Aras'ı kaldırarak James'in getirdiği BMW m6'ya götürdük. Siyah arabanın içine girdiğimizde Armağan sürücü koltuğuna geçmişti, ben ön koltukta oturuyordum. James ve Aras arka koltuktaydı. Dikiz aynasından onlara baktığım sırada James bileğini ısırmıştı. Gözlerim korkuyla açılarak arkaya baktım. James kanlı bileğini Aras'ın ağzına götürmüştü. Yüzümü buruşturarak önüme döndüm. Ne kadar vampir kanının mükemmel bir şey olduğunu biliyor olsamda iğrenmeden edemiyorum. "Biri bana Aras'ın nasıl yardım ettiğini söyler misin?" diye fısıldadım. Merak ediyordum.
"Sevgili Kutay'cığım. Aras ayrıldığınızdan beri Beyaz Pelerinli'nin elindeydi ve işkence görüyordu. Bu yüzden sizden bilgi sızdırmak amaçlı şekildeğiştirenlerden birini gönderdiler. Görevi ise siz kimliğini öğrenince bitti. Yani öldü."
"Saol canım."
Armağan bana garip bir bakış attı. "Mal mısın sen?" dedi. Armağan'a bakıp "Pardon ya Adrian soruma cevap verdi de. Malum siz vermediniz, onunla konuştum bende." dedim. Armağanların deliymişim gibi davranmalarına alışmıştım. Adrian'la konuşmaya o kadar alışmıştım ki insanlarla konuşmak bana garip geliyordu. Her zaman zihnimin belli bir köşesinde benimle iletişim halindeydi. Kristal kalbi tamamlandığında zihnimdeki bağlantısı da kopacak. O zaman kendimi yalnız hissedeceğim. Yalnızlığı dibine kadar hissedeceğim. İliklerim yalnızlıkla bütünleşecek. Damarlarımda yalnızlık dolaşacak. Bütün hücrelerim yalnızlık diye haykıracak. Atomlarıma kadar yalnız olacağım. "Senin içine Oğuz Atay karışmış Kutay." Gülümsedim. Kendi kendime aptal aptal gülüyorum. Bunun kadar yalnız olamazdım herhalde. Aslında yalnız değilim. Arkadaşlarım, düşmanlarım vardı. Hatta bir zamanlar sevgilim de vardı. Ama nedense...
"Aras'ın durumu iyiye gitmeye başladı. Indra'ya ulaşmamıza ne kadar var?" diye sordu James. "Daha gidecek kilometrelerimiz var James." diye cevap verdi Armağan. "Bir sorun mu var?" diyerek arkaya baktım. Aras'ın solmuş yüzüne renk gelmişti. İyileşmeye başladığı belliydi. "Aras iyi. Ama Indra'yla onu karşılaştırmamalıyız." diye cevap verdi James. Armağan arabayı sola kırıp fark etmediğim toprak yola girdi. Bu yolu biliyordum. Avcıların saklanma yerlerinden birine gidiyordu bu yol. Küçükken babam beni oraya götürmüştü. Sekiz yaşına bastığım gün...
"Kutay!"
Belki de son yarım saattir adımı bağırarak beni arıyordu. Umarım arıyordur. Umarım... Burada zaman farklı. Dakikalar, saatler, günler belki haftalar bile geçmiş olabilir. Umarım bir aydan uzun zamandır burada değilimdir. Annemi özlemiştim. Mezarını uzun zamandır ziyaret etmemişti. Umarım cennetten aşağı baktığında oğlunun ne kadar cesur olduğunu görüyor onunla gurur duyuyordur. Ben kendimle gurur duyuyordum. Çünkü içime ağlıyordum. Düşmanlarım gözyaşlarımı göremiyordu. Eminim görselerdi. Acı çektiğimi görselerdi eminim tadımın güzel olacağını düşünüp babamın gelmesini beklemeden işimi bitirirlerdi. Ama anladığım kadarıyla bu kurtadam sürüsünün liderini babam öldürmüştü ve onlarda intikam almak istiyorlardı. Umarım o lider annemi parçalara ayıran kurt adamdır. Çünkü öyleyse kurt adamı parçalara ayrılıp öldürmesi sembolik bir ölümdü. Bir özür. Bir af niteliğindeydi. Bir intikamın son bulmasıydı. Annemin intikamı. Ben yapmak isterdim. Kalbini sökmek isterdim. Ya da en azından orada olmak isterdim. Babam bana bunu neden yaptı! En başından beri beni sırf bunun için eğitmişti! Şimdi! İntikamımı elimden almıştı! Onun kocasıysa bende oğluydum! O BENİM ANNEMDİ! KATİLİNİ ÖLÜRKEN GÖRMEK BENİM EN BÜYÜK HAKKIMDI!
![](https://img.wattpad.com/cover/38132905-288-k914596.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAYIŞ
FantasyBir Nightfall Romanır! 09.01.16 Efsane şöyle başlıyordu... Dengenin sembolüydü o. İnsanlarla diğerlerinin - vampirler, kurtadamlar, şekildeğiştirenler... - arasındaki ince çizgi olacak geçişleri kontrol edecek kişi. Dünyayı yaşanır hale getirecekti...