"Onlara nasıl güvene biliriz? Özellikle Aras'a yaptıklarından sonra."
"Güvenmek zorundayız."
"Onu öldüreceğim!"
"Tabi. Önce o seni öldürmezse!"
Derin, öfkeyle parlayan gözlerini Kutay'a çevirdi. Ne zamandan beri onların tarafındaydı? Ne zaman düşmanları en yakın dostları olmuştu. Kutay ifadesiz gözlerini onun arkasındaki bir şeye dikmiş dikkatle oraya bakıyordu. Derin, omzundan onun baktığı yere baktı. Aras kapı pervazına yaslanmış onlara bakıyordu. Konuşulanların hepsini duymuş olmalıydı. "İçeri gelin." dedi. İkiside onun kapının arkasında kayboluşunu seyretti. James adındaki vampir ona kanını vermiş, onu iyileştirmişti. Aras bunu reddedince onu bayıltmak zorunda kalmışlardı. Yerlerinden kalkıp Aras'ın peşinden içeri gittiler.
Herkes içeride onları bekliyordu. Aras Ecrin'den uzağı oturmuştu. Merve ve Armağan Ecrin'in yanındaydı. Adrian buzdolabına, James dezgaha yaslanmıştı. Miranda ve Aliaa burada yoktu.
Adrian yere yığıldı.
Sakin ve sessiz olan tablo yırtılarak yenisini yapmaya başlamıştı. Sakinlik yerini endişeye verirken Aras muzip bir gülümsemeyle olanları seyrediyordu. Adrian'ın acı çekmesi hoşuna gidiyordu. Onu öldüremiyor olabilir ama acı çekmesi hoşuna gitmeyecek değildi.
Adrian
Gözlerim kararmaya başladığında, vücudumda ki o keskin acıyı hissettim. Gözlerimin önüne donuk mavi, ince bir perde yavaş yavaş yerleşiyordu. Bilincim tamamen kaybolmadan önce onun gülüşünü gördüm. Düşmanının ölüm fermanı verilmiş, ölümünü seyrediyor gibiydi. Gözlerim istem dışı kapandı. Hava. Rüzgar. Nefes. Bu terimlerin şuan benim için pek bir şey ifade etmediğini söyleyebilirim. Soğuk. Sıcak. Umut. Beyaz. Siyah. Karanlık. Işık. Ben. İşte bu son kavram. Her şeyin başlangıcı, her şeyin sonu. Ben ile başladı bu kehanet. Ve. Ben ile son bulacak. Benimle son olacak. Benim sonum olacak. Ben o olucam. Onun benim olduğu gibi. Kehanet ve benim sonum onun ellerinden olacaktı. Beyaz Pelerinli'nin. Beynimdeki çarklar hızla dönüyor, bilincimi bulmaya çalışıyordu.
Kaybolan bilincim yavaşça kendini göstermeye başladı. Kayalıkların arasından 'Bul beni' diye sesleniyordu. Beynim kayalıkların gerçek olmadığını düşünüyor, oradan uzaklaşıyordu. Gözlerim istem dışı aniden açıldı. Burnumdan dolan hava akciğerlerimi yaktı. Öksürüyor, hızlı nefes alıp veriyordum. Gözlerimdeki mavi perde ağır hareketlerle kalktı. Boğuluyorum. Su burnumdan ve ağzımdan içeri doluyor. Berrak su bulanmaya başladı. Kan. Suyu bulandıran şey kandı. Ama kimin kanı. Boğazımdan akan kanı görünce gözlerimin büyüdüğüne emindim. Boğazım kesilmişti. Ya boğularak ölecektim ya da boğularak. Su alev aldı. Beni boğan su, yakan alev, kanımı akıtan kesik. Vücudum olanlara bir anlam veremiyor, nasıl tepki verebileceğini bilmiyordu. Beş Element. İlk aklıma gelen buydu. Bedenim toprak, kanım ruh, beni boğan su, yakan ateş. Kollarımı, bacaklarımı iki yana açıp derin bir nefes aldım. Son olarak hava. Gözlerimi açtım. Karanlıktaydım. Beş element beni bir çemberin içine almıştı. Görülmesi gereken bir manzaraydı. Elementleri kontrol edebiliyorum. Ellerimi yumruk yaptım. Başımı yavaşça aşağı eğerken, kollarımı göğsümde çaprazladım. Bunları yaparken bacaklarımı kapatıp karnıma çektim. Çember, bunu yaptığımda daraldı. Beş elementin hayat verdiği çember.
Ateşin, suyla birleştiğindeki cızırtıyı, ruhun sakinleştirici fısıltısını, havanın toprakla karışmış kokusunu alabiliyordum. Başımı kaldırıp, kollarımı ve bacaklarımı açtım. Çember büyük bir gürültüyle patladı. Çemberin yalayıp geçtiği her yer değişmeye başlamıştı. Su denizi, toprak sahil ve palmiye ağaçlarını, ateş odunları yaktı. Ruh. Gökyüzündeki yıldızlara ve aya hayat verdi. Ben şaşkınlıkla ve mutlulukla etrafımda oluşan yere baktım. Ayaklarımın altındaki toprak beni içine çekmeye başladı. Çırpınmalarımın boşa gideceğini biliyordum. Bu yüzden öylece durdum. Karanlığı kontrol edebileceğimi Miranda'nın James'i sevdiğini unutmasını istediğimde fark etmiştim. Elimi başına koyduğumda parmaklarımdan onun alnına karanlık yavaşça akmış, isteğimi yerine getirmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAYIŞ
FantasiaBir Nightfall Romanır! 09.01.16 Efsane şöyle başlıyordu... Dengenin sembolüydü o. İnsanlarla diğerlerinin - vampirler, kurtadamlar, şekildeğiştirenler... - arasındaki ince çizgi olacak geçişleri kontrol edecek kişi. Dünyayı yaşanır hale getirecekti...