Bölüm atlamayın👆
Doğan
Koşa koşa karşıya geçtim. Bazı arabalar bana korna çaldı. "Off ne var be best friend'im gelmiş sizi mi bekleyeyim?" Dünün aksine daha enerjiktim, enerjimi bu bile azaltmamıştı: Sabah telefonumu yatakta açık bulmuştum, öyle bir yere koymuştum ki her yere girmişti. Onu yapmak için dakikalarımı heba etmiştim.
Yazar notu: Salak öyle bir telefonu koydu ki bilinmeyen numarayla mesajları yanlışlıkla sildi. Bir şey hatırlamıyor.
Kaldırıma geldiğimde o güzel kız dudakları arasındaki sigara ile bana gülümsedi. Ben de gülümseyerek yanına yaklaştım. Muhteşem gözüküyordu. Kot şortla askılı bir üst giymişti, bacakları uzun olduğundan yanımda iki metre gibi duracaktı. Dalgalı saçları dağınık bir topuzdu, kısa saçları alnına geliyordu, dudaklarında kırmızı tonları bir ruj vardı. Çantasını ayak uçlarına bırakıp kollarını açtı. Ayaklarını yerden keserek sarıldım, öyle özlemiştim ki... "Lale,"dedim ağlamaklı bir sesle.
"Ağlama yarram geri dönerim." Başını omzuma koydu. Vücudum özlemiyle sızlıyordu.
"Sana öyle ihtiyaç duydum ki..."
"Rimel pahalı gülüm." Geriye çekildiği zaman güldü. "Ah büyümüşsün!"diye dalga geçti.
Sarı bir tişört ile kot giymiş aynı renk güneş gözlüklerimi takmıştım. Bileğimde gökkuşağı bilekliğim vardı.
"Uzamış mıyım?"dedim sevinçle.
Dirsek vurdu. "Evet!" Sonra koluma girdi ve heykelde yürümeye başladık. Çiçek gibi kokuyordu. "Pezevenk yok değil mi?"
"Kavga ettik,"dedim iç çekerek.
"Homofobikmiş gibi davrandığı kişiliğine mi geçiş yaptı?" Göz devirdi.
"Evet. Sekiz gündür konuşmuyoruz."
"Onu da anlamaya çalışıyorum ama...Bilmiyorum gülüm. Bipolar olduğunu bizden nasıl senelerce gizledi?" Koton'a girdik.
Boğazıma bir yumru oturdu. "Küçükken hep ilaç içerdi, nezle için, grip için derdi... Bahane bulurdu. Anlamazdım."
Kolunu omzuma attı Lale. "Geçecek. İnan."
"Geçsin..."
Biraz sonra kasvetten kurtulmak için beni kolumdan sürükledi, tişört bakmaya başladık. Lale ile ben üç tişört, Lale ayrıca bir çanta aldı. Ödemek için kasaya geldiğimizde birisi omzuma dokundu kibarca.
Arkamı döndüm.
Eski sevgilim. Beynimden vurulmuş gibi oldum.
"Aaa hey!"dedim en salak tepkiyi vererek.
Ne işi vardı bunun ya?
"Naber?"dedi muzip bir gülümseme ile. Vücudunu belli eden bir tişört ile kapri giymişti, dalgalı saçları dağınık duruyordu, cüzdanını çıkarmış ve kasaya doğru yaslanmıştı. Açık kahve gözleri beni inceliyordu. Biraz sakal bırakmıştı.
"Bu yakışıklı kim?"dedi Lale fısıltıyla. Çocuğu baştan aşağı süzdü. Birazdan ağzının suyu akacaktı.
Ona dirsek attım. "İyi ya sen?"
Ay nereden gördü beni ufacıktım zaten.
Poşetleri alırken "Harika, senin gibi,"dedi.
Gözlüğümü refleks olarak ittirdim.
Ardından cüzdanından iki yüz lira bıraktı. "Ben ödüyorum."
Tövbe tövbe. Ama para sıçan birisi olmadığımdan -şirkette çalışıyordu o ben okuyorum yani- bir şey demedim.
Yine de "Gerek yoktu,"diye geveledim.
"Tamam siz de bana borcunuzu benimle bir kahve içerek ödersiniz. Nasıl olur?"Bu bana vallahi asılıyordu.
Lale koluma girdi. "Olur! Ben Lale!"deyip elini uzattı. Ne yapıyordu bu ya?
"Zafer'e mi inelim?"
"Evet, Starbucks'ta oturabiliriz." Lale'ye dik bir bakış atsam da aldırmadan kolunu çekip önden yürümeye başladı. Aşağı doğru yürümeye başladığımız zaman Gökhan beni izliyordu.
"Neler yapıyorsun?"
"Hiç aynı şeyler, sen?"
Yarabbim resmen kahve içmeye gidiyorduk.
"Mesela?"dedi dudaklarını yalayarak.
"Ders çalışıyorum."
Yılın yalanı.
Kolunu belime sardı. Dokunuşu yüzünden kaskatı kesilirken "Sen hiç ders çalışmazsın ki,"dedi gülerek.
"Yalan söyledim zaten,"dedim eline bir bakış atarak. Ardından Lale'ye baktım. Bana öpücük attı.
"Başlarsan haber ver, yardımcı olurum."
"Hee bilmem mi?"dedim yine salak bir cevap vererek.
Dudağının kenarında bir gülümseme belirdi. "Bilirsin."
Ay biri beni kurtarsın!
Zafere girip Kahve Dünya'sında oturduk. Gökhan eliyle garsonu çağırdı, Lale'ye ne-yaptın-geri-zekalı-tebrikler bakışımı attım sinirle. Sırıtıp ileri baktı. Sinirlerim bozulmuştu. Ben hariç herkes sade kahve aldı. Arkama gergin bir şekilde yaslandım.
Kahveler geldiğinde Gökhan kolunu sandalyeme attı. Kahvemi alıp yerimde dikleştim.
"Lale'ydi değil mi?"dedi ona dönerek.
"Evet, sen de-"
"Gökhan."
"Eski sevgilisi... Misin..." Şaşkınlıkla baktı bana. "Tanıyamadım."
"Ben tanıdım, aynı sapıklık,"dedim elini iterek. Gülerek elini çekmedi.
"Senden bahsetmemişti,"dedi Gökhan aldırmayarak.
"Sana hayatımı anlatmıyordum zaten." Burun kırıştırdım.
"Muğla'ya taşındım."
"Anladım, ziyaretine mi geldin?" Etkileyici bir gülümseme atmaya çalıştı.
"Evet, Doğan kardeşim gibidir."
Gökhan kolunu omzuma attı. "İyiymiş. Yalnız kalsın istemem."
"Ay yalnız değilim ki!"
"Öyle değil. Herkesin hayatında bir kadına ihtiyacı vardır."
"Annem ne?"diye çıkıştım.
"Karşı cins arkadaş daha iyidir."
Bilmiş bilmiş konuşmasıyla göz devirip kahvemi yudumladım.
Ardından sandalyem bir hayvan tarafından çekildi. Kahve az daha boğazıma kaçıyordu. "Hayırdır?
Mert.
"Hayırsa öl geri zekalı!"diye cırladım. Şimdi niye sinirlendiysem... Ama kaç gündür konuşmuyorduk.
Mert çenesini oynattı. "Keyfinizi kaçırdım mı?"dedi belli bir öfkeyle.
Lale "Bayağı,"dedi ona bakmadan.
Mert önce bana, sonra Gökhan'ın omzumdaki koluna bir bakış attı.
"Arkadaşınız mı?"dedi Gökhan sakince.
"Evet ama keyif kaçıran bir arkadaşım ebesini siktiğim!"
Ve Gökhan'a yumruğu geçirdi.
K I S K A N I L D I
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kamyon | boy×boy
Short Story"Kamyonunu bozma." Güldük. "Bozmam. Hem bana öğrettin,"dedim o günkü gibi. "Yaparım." "Yapamazsan yardım ederim,"dedi o da o günkü gibi. Küfür içerir. Text Boyxboy'dur. (Portakal kitabındaki Doğan karakterinin textingidir. İki kitabı birlikte ok...